Lokman Doğmuş’un yazısı:
Libya Konulu Berlin Konferansı’nın Sonuçları Üzerine
Libya konulu Berlin Konferansı pek çok soru işaretiyle birlikte sona erdi. Batı bir kez daha duygularına hakim olamadı ve bu nedenle bir yanlışı başka bir yanlışla düzeltmeye çalıştı. Bu duygusallık öldürülen çocuklardan, evlerinden edilen binlerce insandan dolayı değil tabii ki. Bir darbecinin her türlü desteğe rağmen kazanamaması karşısında içine düştükleri şaşkınlık.
Darbeciye bütün desteği kesmek, kestirmek, yardım edenleri önlemek ve askeri olarak onu yok etmek varken önce desteklemek, sonra da onu meşru bir tarafmış gibi kabul etmek gibi bir dizi yanlış içinden doğru bir sonucun çıkması imkânsız olmasa bile çok zor. Seçimle iş başına geçmiş, ardından Libyalıların kendi aralarında imzaladıkları Suheyrat Anlaşması ile de tescillenmiş bir hükümet ile bu hükümeti devirmeye kalkışan bir askeri eşit güçler imiş gibi karşılamak binlerce sivilin katili Sisi’yi kırmızı halı ile karşılayan Merkel’e yakışır.
Tabi ki bunları boşuna yapmadılar. En başta Hafter bu konferans ile birlikte meşruiyet kazandı ve batının desteklediği bütün diğer darbeciler gibi yaptıkları yanına kâr kaldı. Hatta aynı gün onun propagandasını yapmaktan bile çekinmediler. Fransız Cumhurbaşkanı Macron’un onu Libya’nın yüzde sekseninin kontrol eden güçlü bir lider olarak övmesi ve Fransa’nın Libya’ya soktuğu silah ve askerleri görmezden gelerek Libya’ya Suriyeli savaşçı getirilmesini gündeme getirmesi ve bunun durdurulmasını istemesi tam bir kara propaganda ve Hafter yandaşlığı. Bu Fransa’nın ona daha fazla destek vereceğine de işaret ediyor.
Libya’dan Hafter ve Serrac Berlin’de idi ancak Merkel her iki tarafın da toplantının katılımcıları olmayıp bilgilendirilmek için çağrıldığını söyledi. Bu tabi ki meşru bir hükümet açısından skandal sayılır fakat Hafter’in kendi kabilesinden iki kişi ile birlikte gitmesinin çağıranlarca normal karşılanması daha büyük bir skandal. Nihai anlaşma bildirgesine Temsilciler Meclisi’nin onayını koymayı bilenler acaba neden bu çok sevdikleri meclisten hiç kimsenin Berlin’de bulunmamasını sorgulamıyor? Kendisini sözde genelkurmay başkanı olarak atayıp rütbe takanlara saygısı olmayan biri hangi otoriteye saygı duyar?