Gezi Vandallığının sembolü benim açımdan Berkin Elvan idi. Gezicilerin Berkin'i halen de gündemden düşürmeyişinin zerre kadar sahiciliği yok. Zira onların işine geldiği, kirli ideolojileri uğruna yaptıkları hamaset ve ajitasyonu beslediği için bunu yapıyorlar. Ama hakikat şu: Berkin Elvan'ın katilleri Gezicilerdir!
*
6-8 Ekim Vandallığının sembolü benim açımdan Yasin Börü idi. PKK'li Vandallar tarafından "alçakça" nitelemesinin bile kifayetsiz kalacağı bir vahşilikle katledildi. Yaşıtları genel olarak oyunda oynaşta olan daha ömrünün baharındaki bu genç Yasin'in tek suçu, İslami duyarlılığının bir nişanesi olarak kurban eti dağıtmak için sahada olmasıydı. Sadece bu bile katletme tarzındaki vahşetleri IŞİD'i fazlasıyla aşanlar için "IŞİD'çi" olarak görülmenin yeterli kanıtıydı. Yasin Börü'nün katilleri, şimdilerde "Gezi Ruhu"nu çağıranlardır!
**
Suruç sonrası başlatılıp halen sürmekte olan 22 Temmuz-.... Vandallığının sembol ismi ise benim açımdan PKK bombasıyla körpecik vücudu parçalara ayrılan 13 yaşındaki Fırat Simpil'dir. Katillerin tetikçisi Murat Karayılan'ın cinayeti normalleştirmeye mebni öne sürdüğü "Kazaydı" gerekçesinin de, yaptığı "özrün" de hiçbir değeri, inandırıcılığı ve sahiciliği yok. Yok, çünkü Karayılan komutasındaki Vandallar Fırat'tan sonra da çocuk yaşlı, kadın erkek, sivil asker demeden "Özyönetim" zorbalığı uğruna nice cana kıymaya devam ettiler. PKK bombasıyla körpecik vücudu parçalara ayrılan 13 yaşındaki Fırat Simpil'in katilleri, Yasin Börü'nün kanının hala ellerinden aktığı aynı zihniyet müntesipleridir.
***
Üçü de aynı vahşet meşrebinin kurbanı sembol isimler olan Berkin Elvan, Yasin Börü ve Fırat Simpil unutulmamalı. Gezi, 6-8 Ekim ve 22 Temmuz - ... Vandallıkları her hatırlandığında bu semboller mutlaka öne çıkarılmalı. Barış ve insanlık maskesi arkasına saklanan sahtekârların kirli yüzü her zaman bu sembol isimlere yapılacak atıfla ifşa edilmeli. Gerçek anlamda sahici bir barış isteyenler bu üç ismin posterleriyle alanları doldurmalı. "Ceylan Önkol" ve benzeri diğer sembol isimlere de gönderme yaparak kendince bizi sigaya çekmeye yeltenenlerin ikiyüzlülüğüne aldırmamalı. Tam tersine Berkinlerin, Yasinlerin, Fıratların katilleri oldukları halde Ceylanlar ile bizi sigaya çekmeye kalkışanlar sigaya çekilmeli. Bu baylara-bayanlara hiç kompleksiz, açık yüreklilikle ve cesurca “Bugün hesap sorucu makamda değil, bizatihi hesap vermesi gerekenler konumundasınız!” denilmeli. Vahşet meşrebinin kurbanlarının son dönem sembol isimleri olan Berkin, Yasin ve Fırat’ın anısına devlet her şehirde büstler inşa etmeli; adlarını sokaklara, caddelere yazmalı; ortasında büstlerinin olduğu parklar açmalı. İnsanım diyen, vicdanını hala yitirmeyen, halen insan kaldığına şükreden herkes gelişmeleri bu üç isim üzerinden okumalı ve başını dizlerinin arasına alarak kara kara düşünmeli. Berkin’in, Yasin’in, Fırat’ın hatıratı önünde herkes kendini hesaba çekmeli. MEB ve YÖK Berkin’in, Yasin’in ve Fırat’ın öyküsünü bir yolunu bulup eğitim müfredatına aktarmalı, yeni kuşaklar onların öyküsüyle büyümeli.
Bu kolektif bir öyküdür aslında. Hikayeleri farklı ama onları ölüme götüren sebepler ve bu sebepleri tetikleyen vahşet zihniyeti aynı. Mülteci Alyan’ın, insanlığın vicdanında kara bir leke olarak duran Myanmarlı sabilerin, elde taş-sapanlar Siyonist katillerin tankı topu önünde insanlık onurunu ayakta tutan Filistinli çocukların, Suriye’de her Allah’ın günü “uluslararası toplum”un gözü önünde ve boş bakışları arasında Esed-İran-Rusya ve bilumum şer cephesinin bombalarıyla toprağa düşen yüzlerce binlerce Suriyeli yavrumuzun her birinin hikayesi bu kolektif öyküyü oluşturan zincirin birer halkasıdır. Berkin, Yasin ve Fırat’ın oluşturduğu halka da bu zincirin içinde değerlendirilmeli.
****
Unutmayalım;
Ya boynumuza dolanan bu zincir bizi boğacak,
Ya da bu zinciri oluşturup boynumuza dolayanların boynunu kıracağız!
Çocukların vahşice katledildiği, anaların ağlatıldığı, hayatın ve fıtratın ırzına geçildiği bir vasatta suskunca bir hayat haramdır. Cinayet derecesinde bir haram…
Ve her haramın hesabı sorulacaktır!