Berbat Bir İflas Bilançosunun Arka Planı

İran, Suudi Arabistan, İngiltere ve Türkiye’deki iktidar sınıflarının temsilcileri IŞİD, AK Parti ve Müslüman Kardeşler düşmanlığı ortak paydasında strateji geliştirmek üzere Amerika’da safları sıklaştırıyorlar.

Kenan Alpay / Haksöz Haber

Obama yönetimi 13 yıldır Afganistan’ı işgal altında tutan ABD’nin hem bu ülkedeki muharip askeri varlığını arttırmanın hem de en az bir yıl daha kalmanın önünü açan kararnameyi imzaladı. Muharip güçlerin çekilmesi bir tarafa ABD ordusunun işgali her geçen gün daha bir derinleşiyor. Afganistan’da işgal güçleri tarafından öldürülen insan sayısı hakkında bakın bakalım kimin, ne kadar bilgisi ve ilgisi var?

Afganistan Meclisi’nin ABD ve NATO’yla yaptığı anlaşmaya göre “Afganistan’a dışarıdan müdahale durumunda Amerikan askerleri Afgan ordusuna destek verecek”miş. İşgal, katliam, tecavüz, işkence, yokluk ve yıkım ABD ve müttefiklerinin hakkı, Afgan halkının da kaderi olarak görülüyor. Daha da vahimi bu acı tablo Müslümanlar tarafından bile kanıksanıyor. Tuhaf ama işgalcilerin derinleştirdiği devasa sıkıntılar rahatsız edici bir mesele olarak ne hatırlanıyor ne de konuşuluyor.

IŞİD’in hızla ilerleyen askeri varlığı söz konusu olmasaydı Suriye ve Irak, ABD ve müttefiklerinin gündemine böyle merkezi bir pozisyonda girer miydi acaba? Rusya ve İran ittifakı Suriye’yi, İran ve ABD ittifakı Irak’ı Afganistan’dan hiç de aşağı kalmayacak kanlı yöntemlerle işgal altında tutuyordu oysa. Ancak ne işgal ne de yıkım ve katliamlar ciddi bir istikrar içinde haber dahi olamayacak kadar önemsiz addediliyordu.

Türkiye’nin ‘eksen kayması’ ithamından ‘tehlikeli yalnızlık’ tehditlerine uzanan bölgesel talepleri kurulu düzeni de kurulu düzenin sahiplerini de elbette fazlasıyla sinirlendirmişti. Türkiye’nin “baş ağrıtma, sinirlendirme, yük olarak görme, güvenilmez addedilme, ışığı sönmüş” gibi mahkum edici pozisyonlarla anılmış olması hakikaten bir ayıp ve kayıp sayılır mı? Şu birkaç soruya aranacak cevap meseleyi vuzuha kavuşturacaktır:

İflas Bilançosu Kime Ait?

ABD ve NATO’nun işgaline ortak olduğu oranda Türkiye kazanır mı kaybeder mi? Türkiye, ABD ve NATO karargâhlarından çıkan stratejik ve taktik harekâtlara angaje olduğu oranda mı yoksa muhalif olduğu durumda mı kazanır?

Suriye ve Irak’ta Rusya ve ABD’yle ortak askeri harekâtlara girişen İran bölgede nüfuzunu arttırıyor ama despotik iktidarlara direnen muhalif kesimleri destekleyen Türkiye bölgeden tecrit mi ediliyor?

NATO ve AB, PKK-PYD’yi güvenilir müttefik olarak öne çıkarırken Türkiye’yi bastırıp cezalandırarak seküler hareketler eliyle bölgesel bir dizaynı mümkün kılabilir mi?

Türkiye’nin her halükarda hem resmi ideoloji ve iktidar sınıflarıyla hem de ABD ve AB’ye sadakatle yola devam etmesi gerektiği yönünde siyasi tercihte bulunanlarla buna muhalif olup yeni bir süreç inşa etmek isteyenlerin anlaşamaması çok doğal.

Yazının Devamı >>>

Yorum Analiz Haberleri

Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!