Berat Zarifoğlu: "Cahit Bey mazlumun derdiyle dertlenir bunu şiir ve eylemle ortaya koyardı!"

Cahit Zarifoğlu 7 Haziran 1987 tarihinde ahirete intikal etti. Temmuz Dergisi'nden Dilek Erdem, Cahit Zarifoğlu'nun hanımı Berat Hanım ile eşini konuştu. İlgilerinize sunuyoruz...

Dilek Erdem / TEMMUZ DERGİSİ

Çizim: Necmettin Asma

Abdurrahman Cahit Zarifoğlu bir şairin sadece şair olmadığının en güzel timsallerinden. Dava şuuru, Filistin efkârı, cihat sevdası ile yoğrulmuş dizelerini okuyup da hüzünlenmemek mümkün mü? Varlık sancısının sorumluluğunu omuzunda taşıyan bir şair olarak, Zarifoğlu da insana, insanımıza has özlemlerini, acılarını, yaşamanın sancısını, olunan ve olunması gerekenleri mısraları yoluyla dile getirmiş, gönüllerin bilgesi olarak “ilmihal okuyun” diyerek önemli bir de vasiyet bırakmıştır.

Zarifoğlu’ndan bizlere yadigâr kalan içimize nüfuz eden satırlar kadar, pırıl pırıl bir aile de kalmıştır emanet olarak. İlk defa bir çayhanede görmüştüm Berat Hanımefendi’yi. Anne güvercin gibi yavrularını kanatlarının altında toparlamış, mütebessim ifadesinden aile muhabbetinin huzuru okunuyordu. Berat Zarifoğlu ile Cahit Zarifoğlu’nu konuştuk.


Berat Zarifoğlu: "Cahit gerçekten dert edinir bunu şiir ve eylemle ortaya koyardı!"

Berat Zarifoğlu kimdir, nerde doğmuştur, nasıl bir aileden gelmiştir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Van doğumluyum. Van müftüsü Mehmet Kasım Arvas’ın kızıyım. Kalabalık bir ailede büyüdüm. Babamın öğrencileri ve misafirimiz çok olurdu. Çok Kuran-ı Kerim okunan, ilim irfan yuvasıydı evimiz. 19 yaşımda Rasim Özdenören aracılığıyla Cahit beyle tanıştık ve evlendik. Necip Fazıl Kısakürek de Van’a aile büyüklerimizi ziyaret maksadıyla gelirdi. Bu seferlerin birinde, babam Mehmet Kasım, Necip Fazıl üstada “Cahit Zarifoğlu kızımla evlenmek istiyor, nasıl biridir?” diye sorduğunda, seviniyor ve nikâh şahitleri ben olurum diyor. Hakikaten de nikâh şahidimiz kendisi oldu. Evlendikten sonra da Ankara’daki evimizde misafir ettik.

Her biri soy isimleriyle müsemma bu zarif ve samimi aileyi ne zaman görsem, Cahit Zarifoğlu’nun en güzel şiirlerinin o masanın etrafında buluştuğunu düşünürüm. Şairler zor insanlardır, Cahit Zarifoğlu’nun ailesi olmayı nasıl ifade edersiniz?

Cahit beyle evlilik öncesi çok farklı yaşamlarımız vardı. Ben Van merkezde belirttiğim bir hayatı yaşarken, Cahit İstanbul’da üniversite okumuş ve Avrupa’yı otostopla gezmiş bir yazardı. Böyle iki farklı hayat olmasına rağmen, çok güzel anlaştık, çok güzel bir evliliğimiz oldu. Saygı, sevgi, anlayış, nezaket, sabırla giden bir evlilikti. İlk zamanlar kendisine “siz” diye hitap ederdim. Neredeyse bir sene bu şekilde devam etti. Zamanla bir birimize iyice alıştık. Bir yazar olmasının elbette zorlukları vardı, ben gurbetteydim, kendisi de yazıyla çok meşgul olurdu. Bu zorluğuyla beraber zaman içinde en iyi okuyucularından biri de ben oldum. Kendisinden çok şey öğrendim, hem kocam hem de hocamdı.

Şair Zarifoğlu, zarif şair evde nasıl bir iklim oluştururdu? Şairin evi ile şiirleri arasında nasıl bir bağ vardı?

Şair olmasının ve kendisine ait o sevgisi, soyadı gibi zarifliği, her şeye yansıyordu. Çocuklarıyla çok ilgilenen, çok sevgi gösteren biriydi.

Zarifoğlu şiirlerini, öykülerini nasıl yazardı? Evde bu çabalar nasıl şekillenirdi? Yazdığı şiirleri size okur muydu?

Evde de şükürler olsun huzurlu bir ortamımız vardı, zaten çok rahat yazı ve şiir yazabilen biriydi. Evde çocuklar, iş, kalabalık arasında da rahatlıkla yazılarını yazardı. Şiirlerini okuduğu olmazdı, bazen yazılarını okurdum. Yazarken de okuduğum olurdu. Bazen okuyucu mektuplarını ben okurdum, Cahit de yazardı.

Evde edebiyat toplantıları olur muydu? Eve gidip gelenler olur muydu, yani edebiyat, dergi çalışmaları eve taşınır mıydı?

Daha çok Rasim Özdenören’in evinde toplanılırdı. Eşler olarak bizler de katılırdık. Bizim evde de toplanıldığı olurdu. Zaten aileler sıklıkla görüşürdük. Akif İnan, Erdem Bayazıt, Alaattin Özdenören ve bazen diğer arkadaşları da.

Sizin bir eş, bir arkadaş olarak onda gördüğünüz en başta gelen duyarlılık neydi?

Merhametli ve anlayışlı biriydi. Bir şeyi gerçekten dert edinirdi ve ne yapılması gerekiyorsa onu yapardı. Bunu şiir ve yazıyla da, eylemle de ortaya koyardı. Mazlumun derdini dert edinirdi. Çok ince biriydi.

Yazdığı çocuk öyküleri ile çocukların dünyasında da iz bırakan eşinizin, çocuklarıyla ilişkisi nasıldı?

Bir anne kadar ilgilenirdi. Çocukların yaşları bir birine çok yakın, ayağında sallar, oyun oynar, saçlarını tarar, çok ilgilenirdi. Bebeklerken çocuklarla konuşur, bir şeyler anlatırdı, çocuklar da babalarını çok severdi. Memuriyet yapıyor, onun dışında da dergi ve yazılarıyla meşguldü, buna rağmen hafta sonları muhakkak beraber çıkar, güzel vakit geçirirdik, bizi hiç ihmal etmezdi.

Zarifoğlu evinde Ramazan-ı Şerifler ve bayramlar nasıl geçerdi? Ramazan anılarınız var mı efendim?

Genelde iznini ramazan ayında kullanır ve 15 gün izin alırdı. Kuran-ı Kerim okur ve hatim indirirdi ramazan ayında. Oruç tuttuğunda da çok rahat tutardı, sakin yapısı değişmezdi, hatta az çeşit olduğunda “bir çeşit daha yapayım derdim fakat gerek yok, kâfi” derdi. Güzel ramazanlardı. Bayramda da muhakkak aile büyüklerimizi ve dostlarımızı ziyaret ederdik.

Genç ve yalnız bir anne olarak, kıymetli ama zor bir mücadele verdiğiniz aşikâr. Cahit Zarifoğlu’nun emanetleri, milletinden ve edebiyat camiasından, gereken maddi ve manevi desteği gördü mü sizce?

Evet, zor zamanlar geçirdik. Vefatıyla her şey bir anda değişti, beklemediğim bir şeydi, zaten çok kısa zamanda hastalık başladı ve vefat etti. Arkadaşları, dostları ve akrabalarımız bizi hiç yalnız bırakmadılar. Allah hepsinden razı olsun.

​​​​​​​

Ülkemizin en önemli şairlerinden birinin eşisiniz. Cahit Zarifoğlu’nun eşi olmak demek, dönemin edebiyat camiasını da yakinen tanıma imkânı sundu mu sizlere? Sizin gözünüzden 7 güzel adam misyonu neydi ve günümüze yeterince aktarıldı mı?

Bahsettiğim gibi her daim beraberdik. Geniş bir yazar grubu ile görüşürdük ve aile gibiydik onlarla. Güzel adam nasıl olursa öyle yaşayıp, öyle yazdılar. Çok çalışkandılar ve bir sonraki nesilde çok emeği var hepsinin. 7 güzel adam değişerek ve artarak hep devam etti.

Müslümanların bunca sıkıntı ve sorunla dar boğaz edildiği bu günlerde, evlerimizin etrafında, mahallelerimizde mülteci kardeşlerimiz yoksul ve yetim dolaşıyorken ve bunca duyarsız ‘şair’ börtü böcek ile uğraşıyorken, çocuk, aşk, dağ, mücadele, savaş diyen o büyük gönül adamı Zarifoğlu bugün yaşamış olsaydı şiirinin, öyküsünün konusu ne olurdu?

O zamanlardan yine farklı olmazdı, o zaman Afganistan ve Filistin’de problemler vardı ve bunlar için yazdı, bir şeyler yapmak için uğraştı. Afgan mücadelesinde ciddi emekler verdiler. Bu zamanda da olsaydı aynı şeyleri güncel durumlar için devam ettirirdi. Ki o zaman ulaşım ve teknik imkânlar çok daha azdı.

Şimdi bizim maneviyatını bile pamuklara sarmalamak istediğimiz güzide şairimiz Cahit Bey’in maddi zorluklar yaşadığı ve hatta sık sık ev değiştirdiğinizi de belirtmişsiniz bir söyleşinizde. Kendi yaşadığınız dönemde şiire, şaire olan bakış açısıyla şimdiki zamanı karşılaştırıyor musunuz? Benzerlikler ve farklılıklar nedir size göre?

Evet, maalesef hep kirada oturduk ve sık ev değiştirdik. Maddi zorlukları oldu fakat buna rağmen mevcut imkânlarıyla bizi hiç bir şeyden mahrum etmedi. Cahit Bey ve grubu çok güzel çıkış yaptılar. Elbette ki zamanla bir yere ulaştılar. Şu an imkânlar çok daha rahat. Değişen şartlar ve koşullar şiirin verdiği tat yine aynı, yine çok kıymetli.

Sevgili kızınız Betül Zarifoğlu edebiyatın içine doğmuş bir çocuktu şüphesiz. Betül hanımın yazdığı kitaplar ile edebi yönünü mühürlemiş olması, babasından izler taşıması ve gelininiz Elif Zarifoğlu’nun da hakeza edebiyat ile hemhal olması sizde nasıl duygular çağrıştırıyor?

Çok memnun ediyor, Elif  de yetenekli ve çok ilgili maşallah. Cahit, Betül henüz küçükken, ona çocuk kitaplarını yazım aşamasında okur ve ona göre kurardı. Betül’e “inşallah sen de çocuklar için yazarsın” demişti. Bu bakımdan da çok güzel, memnuniyet verici. Allah utandırmasın, her iki kızıma da başarılar versin.

Eşiniz gideli uzun yıllar oldu ama manevi olarak hala gölgesi üzerinizde. Aslında bütün Türkiye’nin üzerinde elbette! Bir döneme tanıklık eden eşi olarak, ülkemiz gençlerine neleri miras bıraktı Zarifoğlu sizce? O izlek nedir? Gençler nereye baksınlar? Hangi yolu yürüsünler?

Çok güzel kitap okuyan, gayretli gençler var. Bazı programlarda tanışıyoruz, pırıl pırıllar. Keşke Cahit de bu çocukları görseydi diye geçiririm içimden. Kitapları en önemli miras bence, bu kendi çocukları ve hepimiz için geçerli. Çocuklarımın en büyüğü 10, en küçüğü 5 yaşındaydı. Çocuklar da hatırlayabildikleri ve duygu olarak yaşadıkları dışında babalarını anlatımlarımız ve yazdıklarıyla daha iyi tanıyorlar.

Öykü yazın atölyesi gençleri Berat Zarifoğlu Hanımefendi’ye Soruyor:

İrem Habibe Balta: Eşinizden size kalan en kıymetli hatıra nedir?

Yaşadıklarımız, bana kattıkları, güzel geçen 11 yıl ve çocuklarım.

Her konuda çok anlayışlı ve kibardı. Kalabalık bir evde büyümemden dolayı genelde mutfakta yardımcı olurdum, yapan değil. Evliliğimizin ilk aylarında yemek konusunda ciddi zorluklarım oldu fakat Cahit Bey sağ olsun güzellikle “bak şöyle olabilir, böyle de yapabiliriz” diye tarif vererek güzel yemekler yapmamda emeği çoktur.

Maalesef erken yaşta vefat etti, keşke daha fazla zamanımız olabilseydi, kader.  Hatırladığım zaman o yılları, hüzünlü bir tebessüm olur yüzümde.

Seda Demirci: Eşinizle gitmek isteyip de gidemediğiniz bir yer var mı?

Umreye çok gitmek isterdi “çocuklar küçük” dediğimde,  hep beraber derdi. Hayali umreye gitmekti.

Özge Sarıhas: Necif Fazıl Kısakürek ile eşinizin unutamadığınız bir anısını nakleder misiniz?

Necip Fazıl çok güzel sohbet ederdi, Cahit de çok kıymet verir, kendisini sık sık ziyaret ederdi. Bunun dışında çok fazla tanık olamadığım için aklımda kalan o muhteşem hali ve sohbeti.

Rümeysa Kazmaz: Cahit Zarifoğlu’na has bir yazma ritüeli var mıydı?

İstediği an yazardı, bir şiir mi yazılacak, hemen yazardı. Ses gürültü çocuklar engel olmazdı, aynı odada yazar bir yandan çocukları sever ve devam ederdi.

Ayşe Ebrar: Geçtiğimiz günlerde Sayın İbrahim Tenekeci vesilesi ile eşinizin roman karakterlerini çizgilerle desteklediğini öğrendik, şiirleri için de çizimler yapar mıydı?

Yürek Dede ile Padişah kitabı için Ferman Karaçam’a resimler çizdirmişti. Cahit çizimleri görünce, bu benim kafamdaki dede değil deyip gülmüşlerdi. Yazıyla çizim kafasında oluşuyormuş demek ki. Şiirleri için böyle bir çizim hatırlamıyorum. Çizimi güzeldi, uçmayı çok sevdiği için uçak resimleri de yapıp odasına asarmış. Aile defterimizde de ufak çizimleri vardı.

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"