-Yüzde 57.9'a yüzde 42.1: Net bir skor. "kıl payı" yorumları iflas.
Sandığın mesajı çok açık: Vesayetlere son. Artık "Kralların değil, kuralların hakimiyeti olacak!" Bitti mi? Bitmedi. Bu anayasa değişikliğinin içselleştirilmesi zaman alır bir, bu değişiklikler sancılı alanları sona erdirmiyor, yani başka anayasal restorasyonlara ihtiyaç var iki. "Yetmez"in bir karşılığı olduğu muhakkak.
-Yüzde 58 "evet" bir parti oyu değil. Muhalefetin bütün "AK Parti için güvenoyu" eksenine oturtmasına rağmen ve bana göre "hayır"larda, bunun önemli payı bulunmasına rağmen, yüzde "58 evet"te, omurgası AK Parti olan, geniş bir koalisyon var.
-Şunu da söylemem lazım: Muhalefet "AK Parti karşıtlığı"nı ortak cephe oluşturmak için kullandı, buna karşılık toplum sağduyusu, "CHP Türkiye'si korkusu"yla farklı bir bütünleşmeye yöneldi. Burada MHP tabanından CHP'ye kaymalar, yönetimden kaynaklanan bir bilinç karmaşasını ortaya koyuyor.
-CHP adına Kılıçdaroğlu, bir toparlanma sağladı. Nasıl bir toparlanma bu? Sol mu, sanmam. Trakya, Sahiller ve Tunceli... Nasıl bir sosyo-kültürel muhtevayı temsil ediyor? Acaba ortada "Kürt sorunu"na benzer bir sorun mu var? Yani bir bakıyorsunuz Doğu-Güneydoğu'da renk odaklaşması var, bir bakıyorsunuz Batı'da... Doğu'yu Batı'yı harmanlayan ana doku var mı ve bunun gelişmesi mümkün mü? "Bölünmüş toplum" tanımlamaları ciddi bir sancıyı mı ifade ediyor? Yüzde 58'i veya daha geniş anlamda CHP'li olmayan yüzde 65'i "Çoğunluk diktası potansiyeli" ile suçlamak sorunu çözüyor mu? Bence Anayasa tartışması mahiyetinde ortaya çıkan sorun, asıl buradaki sancı ile ilgili. Bu da, AK Parti'nin çözümlemesi gereken bir mesele olduğu kadar, CHP'nin de başkalarının da çözümlemesi gereken bir mesele olarak ortada duruyor.
- "Sahiller kırmızı..." Buradan yola çıkıp AK Parti'ye uyarılar yöneltmek mümkün. "İşte, sahiller sizden korkuyor, onların korkularını izale edecek çalışmalar yapın vs..." Doğru, bunu yapmalı AK Parti. Ama ortada, bir başka şey daha yok mu? Sahillerimiz, neden koptu acaba Türkiye'nin geri kalanından, "sahiller" ve onları temsilen politika yapanlar adına bir özeleştiri gereği bulunmuyor mu? Dikkatli bakılırsa evet "sahiller"de veya Trakya'da genel renk "hayır"ın rengi ise de, yine de AK Parti, buralarda vardır ve önemli oy yüzdesiyle vardır. Yani bu coğrafyadan soyutlanmış değildir. Peki diğer partilerin diğer bölgelerdeki varlığını düşünelim. Onlar oralarda neden ihmal edilecek oranlarda temsil ediliyorlar? Bu soru, BDP'nin Doğu-Güneydoğu dışındaki temsil zaafı için de sorulabilir. Ama BDP, "bir tür ayrışma"ya oynadığı için, bunu sorun telakki etmeyebilir. Peki CHP ve MHP için neden sorun teşkil etmez?
-Bahçeli, "Karanlık bir dönem başlayacak" demiş. Bunu, kafasını kuma gömmüş bir yönetici ekibin doğru (!) tespiti olarak okuyorum ben. Bu sözü, MHP tabanının asla paylaştığını düşünmüyorum. Büyük oranda "evet" tercihi yapan MHP tabanı şu anda aydınlık bir bakışın rahatlığını yaşamaktadır.
-MHP tabanı diye bir şey kaldı mı, şu anın tartışması odur. Büyük kısmı "evet" tercihi yaptı, yani parti yönetimine rağmen oy kullandı, dolayısıyla AK Parti'ye yakın durdu. Sahil kesimindeki bir kısmı, yönetimin kararına uydu ama gerçekte CHP'nin "hayır"ını besleyen bir misyon üslendi. Peki nerede gerçek MHP tabanı? MHP yönetimi, ne tabandaki muhafazakârlığı temsil edebildi ne de CHP'den ayrı bir ulusalcılık çizgisi oluşturabildi. MHP yönetimi tam bir fikri hercümerç yaşıyor ve bunun bedelini ödüyor.
-Kamuoyu araştırma şirketleri içinde, Adil Gür'ün iflasının altını çizmek lazım. "Başa baş, hatta 'hayır' çıkabilir" gibi yaklaşımların, "hayır"a prim vermek anlamına geleceğini Sayın Gür'ün bilmemesi mümkün değil ama kendileri bu rolü oynamışlardır. Bu, kendi kariyerine bir darbedir. Buna karşılık Pollmark ve Konda, gerçeğe en yakın sonucu çıkarmışlardır. Kutluyorum.
-BDP'nin boykotu evet, bir ölçüde etkili olmuştur. Boykot fazilet midir, bence en önce Kürtler bunu tartışmalıdır. Boykotun etkinliğinde, evet gönüllülük de önemli bir motiftir ama "PKK-KCK-BDP terörü"nün birincil rol taşıdığı gerçeğinin de altı çizilmiştir. Bugün artık, o siyasi çizginin, Kürtler'e yönelik baskı uyguluyor olması, Ankara'nın ya da Türkler'in değil, bizzat Kürtler'in gündeme getirdiği bir olgudur. Kol kırılıyorsa, yen içinde kalmıyor, bu da açık toplum adına önemli bir gelişmedir.
-Boykotlu siyasetin en önemli zaaflarından birisi de, her türlü tehdide rağmen, Hakkari dışında hemen tüm bölgede, Kürt iradesinin sandığa gitmesi ve daha önemlisi yüzde 90'larda "evet" oyu vermesidir. Bundan ortaya çıkan sonuç, "Boykot baskısı olmasaydı" Kürtler'in "Evet"te karar kılacağı gerçeğidir. Yine buradan çıkan sonuç, "boykot"un, bu gerçeğin bilinmesinden ve bu gerçeğin ortaya çıkmasının önlenmesi arzusundan kaynaklandığıdır. Buna göre "boykot", her halükarda Kürt iradesini engelleyici bir mahiyet kazanmaktadır.
- "Evet ama..." başlıklı bir yazı yazmak istiyorum. AK Parti'nin, halk oylaması sonucundaki "yüzde 58'i" doğru okumasının kaçınılmazlığını anlatmak için... Bu çok önemli.
BUGÜN