Geçen gün “JİTEM Herkese Lazım” diye bir yazı yazdım. Orada karamsar bir ifade var mıydı bilmiyorum. Oysa benim kastım başkaydı.. O 1 “Numara”nın hep görevi başında olacağını, iktidar ve serveti ele geçiren bizimkilerle daha çok uğraşacağını, mecazi anlamda “fazla mesai yapacağını” anlatmaya çalıştım.
Şeytanın meyhanede işi ne, cami cemaatını meyhaneye davet edecektir.. Ötekiler zaten şeytanın ailesinden, onun evinin misafiri sayılır..
Bazan şeytanı çok fazla suçladığımı düşünmüyor da değilim.. Şeytana haksızlık ediyor olabilirim!? Her ne kadar “Euzubillahimineşşeytanirraciym” desem de, sonunda o beni isyana çağırmakla birlikte, “Allah’ın muttaki kullarına bir zarar veremeyeceğini” de biliyorum. Sonuçta, yalan söylüyor, ibadetimi aksatıyorsam, bu, şeytanın davetine icabed eden nefsimin asıl sorumlu olduğu bir konudur.
Yani demem o ki, şeytanın varlığı, benim günah işlememin sebebi değil, bahanesidir.. Asli faili şeytan değil, şeytan azmettirici, tahrik eden suç ortağıdır..
Yoksa, aksi halde, şeytan mutlak güç ve tasarruf sahibi olsa idi, Firavun sarayında Peygamber nasıl olacaktı. Ya da Peygamber çocukları nasıl yoldan çıkacaktı?.
Bizimkiler gelince işler daha iyi ve kolay olacak diye bir şart yok. Bakarsınız iktidar ve servet sırtımızda sopayı eksiltirken rahata ve hazza aç bedenlerimiz, nefsin emrinde bizi başka vadilere sürükleyebilirler.. Rahatımız kaçmasın diye, servetimiz azalır korkusu ile ya da paralarımızı artırmak, gücümüzü korumak adına haksızlıklar yapabilir, haksızlıklar karşısında susanlardan olabiliriz.
Dikkat! Şeytan, bu kanlı ve karanlık işlerin “1 Numara”sı olarak her zaman yerini ve pozisyonunu koruyacaktır.. Dünya malı uğruna ruhunu satanlarla yoluna devam edecektir.. Sağ-sol, Alevi-Sünni fark etmez onun için.. Hz. Ali’yi katledenler kimlerdi?. Hz. İsa’nın peşine düşenler, kardeşleri Yusuf’u kuyuya atanlar?..
Servet ve iktidarı ele alanlar, işlerinin kolaylaşacağını sansalar da, daha zor ve büyük bir imtihanla karşı karşıya kalırlar aslında.. Mallarımız, canlarımız, sevdiklerimiz bizim için bir fitneye dönüşebilir..
Yani, ısrarla demem o ki, biz servet ve iktidara sahip olduk diye, şeytan bizden uzaklaşacak değil. Kendi yoluna bizden birilerini ayartarak devam etmeye çalışacaktır..
Asıl düşmanımız nefsimizdir.. Düşmanımız içimizde.. Her ne kadar İlahi bir ruh taşıyorsak da, şeytanın içimizdeki ajanı olarak nefsimiz oracıkta bekleyip durmaktadır.. Nefsimizi kulluk bilinci ile terbiye etmedikçe bize kurtuluş yok.. Haşr 16’ya bakın.. Şeytan din günü bizim halimize bakıp bize gülecek ve “bizden beri olduğunu” söyleyecek..
Şeytan nasıl lanetlenmişti? Aslında biz de hep aynı çukura düşeriz şeytanın davetine uyarak.. Bir bakıma şeytanın davetine uyan herkes bir nebze şeytanlaşır.. Abdest bu anlamda manevi bir arınma eylemidir.. Tevbe ederek, ibadet yoluyla kulluk bilincimize geri dönerek arınırız..
Kıyamete kadar şeytan görevi başında olacak.. Unutmayalım ki, güç ve iktidar hırsı hep nefsimizi coşturmaya devam edecek..
Şeytan şeytanlığını yapacak. Ama onun içimizdeki ajanı nefsimizdir.. Nefsimiz bizi “Tarikat-ı Muhammedi”den alıp “Tarik-ü şeytan”a götürmeye çalışacak.. Bize haramı hoş gösterecek..
Servet ve iktidara sahip olanlar, sahip olduklarının zekatını vermedikçe, onu hak yoluna kurban etmedikçe, elde ettikleri güç “en derin devlet” olan şeytani iktidarın ajanı haline getirecek bizi.
Unutmayalım ki, karanlık aydınlığın yokluğudur. Gözümüze masonları, şunları, bunları çok yaklaştırınca arkasında şeytanı kaybediyoruz. Servet ve iktidarla kendinde güç vehmeden nefsimiz haz perdeleri ile gözümüzü perdelediğinde ise nefsin hilelerine karşı körleşiyoruz. Şeytanı gözümüze çok yaklaştırınca arkasında nefsimiz kayboluyor..
Unutmayalım ki, asıl düşmanımız nefsimizdir.. İmtihan süreci, sahip olduğunuz güç ve iktidar, servet kadar çetin olacaktır.. Ava gidenler avlanır derler ya, dönüştürelim derken dönüşmeyelim de. Benim Ergenekonum, senin Ergenekonun yok, hepsi aynı şey.. Allahım, bize hakkı hak, batılı batıl göster ve hakta toplanmayı nasib et.
Selâm ve dua ile..
YENİ AKİT