Mısır’daki darbenin arkasında İsrail olduğu şeklindeki sözleriyle ilgili ABD'nin yaptığı açıklamaya tepki gösteren Başbakan Erdoğan, “Beyaz Saray’a ne oluyor?” dedi.
Başbakan Erdoğan, Suriye'de yaklaşık 2 yıldır insanlık dışı bir katliam sergilendiğine işaret ederek, şu ana kadar 100 binden fazla masum insanın hayatını kaybettiğini, 2 milyondan fazla Suriyelinin vatanını, toprağını, evini terk edip komşu ülkelere hicret ettiğini bildirdi.
Sadece Türkiye'de 500 bin Suriye vatandaşının misafir olduğunu, bunlardan 200 bininin çadırlarda, 300 bininin de değişik şehirlerde evlerde yaşadığını dile getiren Başbakan Erdoğan, "Suriye'de bir insanlık dramı yaşanırken, bu sefer de Mısır'da bir darbe yapıldı, ardından millete karşı katliam sergilenmeye başlandı. Suriye'de yaşanan katliama, özellikle o yavruların cansın bedenlerini gördük değil mi? Orada kan yoktu, kurşun izleri yoktu. Çünkü o yavrular maalesef kimyasal silahlarla şehit edilmişlerdi, ama ben şuna inanıyorum: Bu Beşşar Esed'in artık son çırpınışlarıdır. Çünkü, muntakim olan Allah inanıyorum ki bunun hesabını en kısa zamanda ondan soracaktır. Bu yavruların intikamını onlardan alacaktır."
Bizim Yanımızda Önce Hakk Var, Sonra Halk Var
Erdoğan, Rize Meydanı'nda düzenlenen toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, "Türkiye yalnızlaştı" eleştirilerini hatırlatarak, "Hayır, yalnızlaşmadık. Bizim yanımızda onların tankı, topu, uçağıyla o yavruların üzerine iniyorlarsa bilesiniz ki bizim yanımızda da önce Hakk var, sonra halk var. Biz de bununla yürüyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti'nin bulunduğu yere medya ya da sermayeyle gelmediğini, uzun ince bir yolda Hakk ve halkla yürüdüklerini, bundan sonra da böyle yürüyeceklerini vurgulayan Erdoğan, şu anda hem ülke içinde hem dünyada Türkiye'yi bu tavrından dolayı haksızca, mesnetsizce hatta yüzsüzce eleştirenler olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu:
BM Eleştirisi
"Türkiye, Suriye ile neden bu kadar ilgileniyor, diyenler var. Türkiye Mısır ile neden bu kadar ilgileniyor, diyenler var. Türkiye Somali ile Myanmar ile Irak, Afganistan, Lübnan ile Filistin ile neden bu kadar ilgileniyor diyenler var. Soruyorum, bir NATO ülkesi olarak dünyanın dört bir yanında görev verildiğinde giden Türkiye'ye 'niye Somali'ye gittin' diyen var mı? 'Niye Afganistan'a gittin' diyen var mı? Yok. 'Niye Balkanlar'a gittin' diyen var mı? Yok. Şimdi ben diyorum ki ey Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi neredesin, sen ne işe yararsın, sen ne için kuruldun? Kuruluş amacın senin barış değil miydi? Sen şu anda barışın güvencesi değilsin. Şu anda 5 tane daimi üye dünyanın kaderini belirliyor. Hele hele şu anda 2 tane üye dünyanın kaderini belirliyor. Ama şunu unutmayın. Dünya 5'ten büyüktür. İnşallah bunun da vakti zamanı geldiğinde dünya halkları hesabını soracaktır."
“Biz Mazlumun Yanındayız!”
Rize'den hem Türkiye'ye hem tüm dünyaya seslenen Erdoğan, "Türkiye birilerinin hafsalasına sığmayacak kadar büyük bir ülkedir. Türkiye tarihiyle, ecdadıyla, medeniyetiyle susmayacak, susturulamayacak kadar büyük bir devlettir. 1071 yılından bugüne kadar bu topraklar üzerinde, bu geniş coğrafyada sesimizin, sözümüzün ulaştığı her yerde biz sadece hakkı savunduk, sadece barışı savunduk, sadece dostluğu, kardeşliği, dayanışmayı savunduk. Bin yıldır kardeşin kardeşi katletmesine, Müslümanın Müslümana kıymasına, mezhep çatışmalarına asla müsamaha göstermedik, kardeşin kardeşi katlettiği çatışmaların içinde hiçbir zaman olmadık. Biz hep arabulucu olduk, hep mazlumun yanında yer aldık" şeklinde konuştu.
Esmalar, Ayşeler, Fatmalar Ölmesin İstiyoruz
Osmanlı Devleti'ne bakıldığında da yağmalayan, sömüren, kan akıtan değil birleştiren, bütünleştiren, güç birliğine giden, kader ortaklığı yapan bir anlayışın hakim olduğunun görüldüğünü dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye'nin Hint Yarımadası'ndaki zulme donanma gönderdiğini görürsünüz. Endonezya'ya, Açe'ye donanma gönderdiğini görürsünüz. Cumhuriyet tarihimize bakın. Başkalarının topraklarında, başkalarının içişlerinde gözü olan değil her zaman bölgede barışı savunan bir yaklaşım içinde olduğunu görürsünüz. Bizim Ortadoğu'da, Kafkasya'da, Afrika'da, Balkanlar'da barıştan, birlikten, dayanışmadan başka arzumuz yok. Biz kan akmasın istiyoruz, biz çocuklar ölmesin istiyoruz. Esmalar, Ayşeler, Fatmalar ölmesin istiyoruz. Biz Ortadoğu'nun çöllerinde, Afrika'nın steplerinde, Kafkasya'nın, Balkanların dağlarında insanlık daha fazla can çekişmesin, insanlık ve vicdan kurumasın istiyoruz."
Bizim Bir Vefa Borcumuz Var
"Suriye'de, Mısır'da, Myanmar'da, Açe'de ne işiniz var" diyenlere cevap verdiğini belirten Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Çanakkale zaferimizde biz Kahireli, Sinalı, Mısırlı, Kudüslü, Şamlı, Halepli kardeşlerimize 'neden buraya geldiniz' diye sorduk mu? Sormadık. Onlar da bize 'neden buraya geldik' demeden Çanakkale'de bizimle beraber savaştırlar, bizimle bizim vatanımızı savundular, bizim dedelerimizle şehit oldular, Çanakkale'de de şehit oldular, Sarıkamışta'da da şehit oldular. Şimdi soruyorum, ey bugün bize 'orada ne işiniz var diyenler' önce başınızı iki eliniz arasına alın bizim tarihi bir sorumluluğumuz var. Bizim Mısır halkına karşı bir vefa borcumuz var. Türkiye'nin Filistin'e, Suriye'ye karşı vefa borcu var. 'Bize ne Mısır'dan, bize ne Suriye'den Filistin'den' diyen vefasızlık etmiş olur. Tarihine, medeniyetine en önemlisi ecdadına, dedelerine, şehitlerine büyüklerine sırtını dönmüş olur. Bin yıl boyunca nasıl hakkı savunduysak bugün de hakkı savunuyoruz. Son nefesimize kadar hakkı savunacağız."
Hiç Kimse Bize Yapay Gündemler Enjekte Edemez
Erdoğan, bin yıldır bu coğrafyada barış, kardeşlik ve kucaklaşma savunulduysa bundan sonra da aynı kararlılıkla bunun devam edeceğini belirterek, "Savunmaya devam edeceğiz. İçeride ya da dışarıda kim ne derse desin Türkiye hak bildiği yolda dosdoğru yürüyen bir devlettir. Hiç kimse ama hiç kimse bize istikamet çizemez. Hiç kimse bize ne yapacağımızı öğretmeye, dayatmaya kalkışamaz. Onların aklı varsa kendilerine kullansınlar. Bizim aklımız bize yeter. Bizim tecrübemiz bize yeter, bizim tarihimiz bize yeter. Hiç kimse bize yapay gündemler enjekte edemez. Biz büyük bir devletiz. Biz büyük bir milletiz. Ne yapacağımıza, milletce nasıl bir istikamet çizeceğimize kendimiz karar verir, o yolda cesaretle ilerleriz" diye konuştu.
Beyaz Saray'a Ne Oluyor?
Başbakan Erdoğan, "Demokrasi sandık değildir diyenlerin kim olduğunu öğrendiniz mi? İşlerine geldiği zaman sandık, işlerine gelmediği zaman sandık değil. Bunu ben söyleyince Beyaz Saray'dan bana cevap geliyor. Üzüldüm. Niye? Çünkü bunun muhatabı Beyaz Saray değildi. Çünkü ben burada Amerika'yı ifade etmedim. Ben burada İsrail'i ifade ettim. Peki Beyaz Saray'a ne oluyor da Beyaz Saray bunu konuşuyor. Beyaz Saray bunu dillendirmemeliydi. Beyaz Saray böyle bir şeyi konuşmamalıydı. Eğer bunu konuşması gereken varsa İsrail konuşmalıydı. Bu, NATO'da birlikte olan iki ülke olarak bir ortağın, bir diğer ortağa böyle bir yaklaşımı yakışık almadı. İşte dünyanın çifte standardını göstermesi bakımından bu da çok önemli" dedi.
Esed İçin Diktatör Sıfatını Kullanabilecek Cesarete Sahipler mi?
CHP'li milletvekillerinin Şam'a giderek, Beşşar Esed ile görüştüklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Anamuhalefet partisinin sorumlularına soruyorum gazetelerde, televizyonlarda yeni doğmuş bebeklerin, 3 yaşında 5 yaşında o masum çocukların solgun yüzlerine bakabildiniz mi? Destek verdiğiniz sırtını sıvazladığınız o zalimin insanlık dışı katliamıyla gururlandınız mı? Kendi ülkesinin başbakanını diktatörlükle itham edenler, kendi ülkesinin başbakanını dünyaya şikayet edenler, acaba sırtını sıvazladıkları Esed için diktatör sıfatını kullanabilecek cesarete sahipler mi.
AK Parti'nin ilkelerinde etnik milliyetçilik yoktur, bizde dinsel milliyetçilik yoktur, bizde bölgesel milliyetçilik yoktur. Evet mi" diye sorup, kalabalıktan "evet" yanıtını aldıktan sonra, "Kılıçdaroğlu, biz 780 bin kilometrekarenin tamamında aynı şeyi söyleriz. Biz bir yerde başka, bir yerde başka olanlardan değiliz. Biz akşam başka sabah başka konuşanlardan değiliz. Biz yüreğimizin sesini duyarak konuşuruz. Çünkü fikrinin, düşüncesinin namusuna sahip olamayanlardan siyasetçi olmaz bunu böyle biliniz."