Yağmur Ünalan / Genç Dergisi
Huveylid`in kızı Hatice
Hz. Hatice (ra) 555 yılında Mekke`de dünyaya gelmiştir. Ümmü`l Kâsım (Kâsim`in annesi), Ümmü`l Hind (Hind`in annesi) künyeleridir. Ayrıca Kübrâ (Yüce), Tahire (Temiz), Tacire (Ticaretle uğraşan) gibi birçok lakap ile anılmaktadır.
Babası Huveylid b. Esed, annesi ise Fâtıma bint Zâide`dir. Esedoğulları kabilesindendir. Baba tarafından 5. göbekte, anne tarafından 9. göbekte Efendimiz (sav) ile soyu birleşmektedir. Avvam, Nevfel, Adi, Hizâm, Hâle, Rukiyye ve Halide isimli 7 tane kardeşi vardır. Fiziki olarak beyaz tenli olduğu, siyah kıyafetleri tercih ettiği, ziynet ve süs eşyaları takmaktan hoşlandığı rivayet edilmektedir.
İffeti, cesareti, merhameti, fedakarlığı ve cömertliği ile ön plana çıkmıştır. Efendimiz`den (sav) önce iki evlilik yapmıştır. İlk olarak Teymoğulları kabilesinden Malik b. Nebbaş ile evlenmiş, bu evliliğinden Hind ve Haris isimli iki oğlu dünyaya gelmiştir.
O eşi vefat ettikten sonra Mahzumoğulları kabilesinden Atik b. Âiz ile evlenmiş, bu evlilikten yine Hind adını verdiği bir kızı olmuştur. Hz.Hatice (r.a) o dönemde ticaret ile uğraşmakta, kervanlar yola çıkarmaktadır. Mekke`nin sayılı tacirelerindendir ve kervanlarını idare etmek için güvenilir bir adam aramaktadır.
Bunu duyan Efendimiz`in (sav) amcası Ebu Talib, Efendimize: "Ey Muhammed! Huveylid`in kızı Hatice çok büyük bir kervan yola çıkaracak ve başında durması için güvenilir birini arıyor. Sen ki Mekke`nin en güvenilir insanısın. Bu kervan seninle gitmeli, maddi imkanlarımız kısıtlı ve o paraya ihtiyacımız var." der.
Efendimiz (sav) ise: "Sen nasıl istersen öyle olsun amca" diyerek karşılık verir.
Ebu Talib doğruca Hz. Hatice`nin (ra) yanına gider. Efendimiz`i (sav) ona önerir ve iki katı ücret talebinde bulunur. Hz. Hatice (ra) ise: "Ey Ebu Talib! Doğrusu sen Muhammed`e layık bir ücret istedin. Çok daha fazlasını da isteseydin itiraz etmeden onun için verirdim." diyerek kervan için Efendimiz`i (sav) görevlendirir.
Hazırlıklar tamamlandıktan sonra Hz. Hatice (ra) validemiz, Efendimiz`in (sav) yanına hizmetlisi Meysere`yi verir. Meysere, Efendimiz`i (sav) takip edip, onunla ilgili bilgileri Hz. Hatice`ye aktaracaktır. Yolculuk tam 3 ay sürer. Alınacaklar alınmış, satılacaklar satılmış ve kervan Mekke`ye büyük bir kârla geri dönmüştür. Kervan Mekke`ye ulaşır ulaşmaz, Hz. Hatice (ra) tarafından karşılanır. Efendimiz (sav) hemen Hz. Hatice`nin yanına gider, tüm hesapları ve elde edilen yüksek miktarda kârı teslim eder.
Hz. Hatice (ra), Efendimiz`in (sav) hassasiyetine, güvenilirliğine, dürüstlüğüne hayran kalır. Anlaşılan miktardan daha fazlasını vererek çeşitli hediyelerle Efendimiz`i (sav) yolcu eder. Hizmetlisi Meysere`den de yolculuk boyunca zuhur eden olayları öğrenince Efendimiz`e (sav) başka bir yakınlık hisseder ve en yakın arkadaşlarından biri olan Nefise bt. Münye`ye gönül durumunu anlatır.
"Ey Nefise! Ben onda kimsede görmediğim bazı özellikleri görüyorum ve ona yakın olmak istiyorum." der ve Nefise de ona yardımcı olacağını söylerek Efendimiz (s.a.v) ile izdivaç konuşması yapmaya gider. Selam verdikten sonra hemen konuya girer; "Ey Muhammed! Yaşında geldi neden evlenmiyorsun?" der.
Efendimiz (sav): "Ey Nefise! Benim evlenecek durumum yok ki! Ne işim var ne malım!" diyerek cevap verir.
Nefise: "Peki bunlar senin için çözülürse evliliği düşünür müsün?" diye sorar.
Efendimiz (sav): "Evet ama kiminle?" der.
Nefise bunun üzerine: "Huveylid`in kızı Hatice" diye cevap verir...
"Ben Hatice`nin sevgisiyle rızıklandırıldım"
Efendimiz (sav), heyecanla ve ayrıca olmayacağı düşüncesiyle Nefise’ye: "Hatice bunu kabul eder mi? Bu mümkün değil!" demiştir.
Nefise ise: "Ey Muhammed, sen o kısmı bana bırak. Ben uygun bir dille Hatice ile konuşurum." diye cevap verir.
Nefise gider Hz. Hatice`ye (ra), Efendimiz (sav) ile arasında geçen konuşmayı büyük bir sevinçle anlatır. Hz. Hatice (ra) validemiz ise Efendimiz`e (sav) "Evet" cevabını gönderir.
Nefise hemen Efendimiz`in (sav) yanına gelir, Hz. Hatice (ra) validemizin evlilik teklifini kabul ettiğini söyler. Efendimiz (sav) mutluluktan ne yapacağını şaşırır. Hemen annemden sonra annem dediği Hz. Ali`nin (ra) annesi Hz. Fatıma bt. Esed`in (ra) yanına gider, olanları anlatır ve amcası Ebu Talib`e, Hüveylid`in kızı Hatice`yi istemesini söyler. Ebu Talib yanına kardeşleri Hz. Hamza (ra) ile Hz. Abbas`ı (ra) alarak Hüveylid`in evine gider.
Hz. Hatice (r.a) validemizin babası Ficar Harbi`nde ölmüştür. Bu sebepten ötürü kız tarafında amca Amr b. Esed ile amca oğlu Varaka b. Nevfel hazır bulunur. Geleneğe göre Ebu Talib ayağa kalkarak bir konuşma yapar ardından Varaka b. Nevfel söz alarak bir rivayete göre 400 dirhem diğer bir rivayete göre 500 dirhem karşılığında Efendimiz (sav) ile Hz. Hatice (ra) validemizi evlendirdiğini söyler.
Varaka b. Nevfel konuşmasını bitirdikten sonra, Ebu Talib, Hz. Hatice (ra) validemizin amcası Amr b. Esed`in de muvafakatini ister. Amr da ayağa kalkarak bu evliliği onayladığını beyan eder. O sıralarda Kureyş kadınlarının en güzeli, en şereflisi, nesep ve soy bakımından en üstünü olan validemiz 40 yaşlarında, Efendimiz (sav) ise 25 yaşlarındadır.
O zamanki örf ve adetlere göre Efendimiz (sav) kıymetli eşini alarak Ebu Talib`in evine gelir. Efendimiz (sav) burada iki deve kestirerek halka düğün yemeği verir. Düğünden sonra birkaç gün Ebu Talib`in evinde kalıp Hz. Hatice (ra) validemizin evine dönerler.
Öyle huzurlu, öyle sevgi dolu bir yuvadır ki onların ki...
Efendimiz (sav) Hatice`sinden bahsederken:
"Ben Hatice`nin sevgisiyle rızıklandırıldım" diyecektir.
Efendimiz`in, mübarek zevcesinin sevgisiyle rızıklandırıldığı, Hatice validemizin ise Efendimiz`in sevgisiyle rızıklandığı bir evlilik... Hz. Hatice (ra) validemiz birçok hizmetlisi olmasına rağmen evlendikleri ilk günden son güne kadar: "Anam babam sana feda olsun" diyerek Efendimiz`in (sav) hizmetini bizzat kendisi görmüştür ve bundan büyük mutluluk duyduğunu beyan etmiştir.
Daha evliliklerinin üzerinden birkaç gün geçmemiştir ki validemiz, Efendimiz`e (sav): "Artık malımın ve servetimin sahibi sensin" der, Efendimiz (sav) ise: "Hayır Hatice`m servetinin sahibi sensin. Ben ise sadece senin eşinim" diyerek bu teklifi nazikçe reddeder. Validemiz ise servetini son kuruşuna kadar Allah yolunda harcar.
Bu kutlu yuvada Efendimiz (sav) ile Hatice validemizin dışında, validemizin ilk eşi Ebu Hale`den olan çocukları Hind ve Haris, yine validemizin ikinci eşi Atik b. Âiz`den olan kızı Hind, Hz. Hatice (ra) validemizin yeğeni Hakim b. Hizâm tarafından düğünde hediye edilen Hz. Zeyd b. Harise (r.a), Efendimiz`in (sav) annemden sonra annem dediği Hz.Ümmü Eymen (ra) ve Hatice validemizin yeğeni Hz. Zübeyr b. Avvam (ra) bulunmaktadır.
Allah Teâlâ, bu güzel aileye 6 tane evlat bahşedecektir. Kasım, Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fatıma ve Abdullah. Daha sonraları ise aralarına Hz. Ali (ra) de katılacaktır.
Bu mutlu yuva aynı zamanda imtihanların en acısına duçar olur. Efendimiz (sav) ile Hz. Hatice (ra) validemiz; oğulları Kasım ve Abdullah`ı erken yaşta toprağa vermiş olmalarına rağmen sabırlarından, tevekküllerinden asla vazgeçmemişlerdir.
Beni örtün!
Hz. Hatice (ra) validemiz, Efendimiz (s.a.v) ile olan evliliğinde eşine pervane olmuş, çocuklarının terbiyesinde ise adeta üzerlerine titremiştir. Günler birbirini kovalarken aradan yıllar geçmiştir. Derken Efendimiz`de (sav) farklı bir ruh hali görülmeye başlamıştır. Birdenbire yalnızlığı seven, değişik rüyalar görmeye başlayan biri haline gelmiş, bir Ramazan ayında Nur Dağı`ndaki Hira Mağarası`na çıkıp tefekkür etmeye başlamıştır Peygamber Efendimiz (sav)...
Bu tam 3 yıl boyunca böyle devam etmiştir. Hatice validemiz (ra) ise ufacık bir sitem dahi etmeden, eşine destek olmaya çalışmıştır. Öyle çok seviyordu ki Efendimiz`i (sav)... Kendi elleriyle hizmetini görmüş, yemeğini hazırlamış, yolcu etmiş, yolcu ettikten sonra da başına bir iş gelir korkusuyla hizmetlisi Meysere`yi peşinden göndermiştir. Bazen de Efendimiz`in (sav) gelişi uzun sürünce de dayanamamış, 55 yaşında olmasına rağmen Nur Dağı`nın o zorlu yollarını bir başına çıkmış, ne kadar yorulursa yorulsun Efendimiz`in (sav) gül cemalini görünce bütün yorgunluğunu unutmuştur.
Hatice`si bilirdi ki Efendisinin yüreğinde binbir türlü fırtına kopuyor... Bu sebepten her gidişinde eşini rahatlatmaya çalışmış, yüreğine ferahlık vermeden geriye dönmemiştir. Bazen Efendimiz (sav) Nur Dağı`nın tepesinden kıymetlisinin geldiğini görmüş, o yorulmasın diye dağın yamaçlarına inmiş, saatlerce sohbet etmiştir. Bazense onu yolcu edip mağarasına dönmüş, vakit çok geç olduğu zamanlarda ise validemiz ile evine gitmiştir.
Şu an İcabe Mescidi’nin bulunduğu konum Efendimiz (sav) ile Hz. Hatice (ra) validemizin buluştuğu yerdir. Zaman geçtikçe Efendimiz`in (sav) gördüğü rüyalar sıklaşmaya başlamıştır. Bir gün Hatice`sine: "Tek başıma kaldığımda "Ey Muhammed!" diye beni çağıran sesler duyuyorum. Uyku halinde değil tamamen uyanık iken semavi bir ışık görüyorum. Vallahi şu putlardan ve kahinlerden nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmiyorum. Yoksa bende mi kahin oldum, sakın bana seslenen şeytan olmasın?" demiş, Hz Hatice (ra) ise: "Sen daima eli açık ve cömertsin. İyilik yaparsın, fakir ve muhtaçlara daima yardıma koşarsın. Muhakkak ki Allah seni şeytanın aldatmalarına uğratmayacaktır" diyerek Efendimiz`i (sav) rahatlatmıştır.
Bir başka gün ise gördüğü rüyanın tesiri ile telaşlanan Efendimiz (sav) zevcesine: "Korkuyorum Ey Hatice`m" demiş, validemiz ise: "Hayır ya Muhammed! Korkma, Allah senin hakkında şer niyet etmez, muhakkak ki hayır murad etmiştir." diyerek Efendimiz`in (sav) yüreğine su serpmiştir.
Bu haller devam ederken Efendimiz (sav) daha uzun Hira`da kalmaya başlamıştır. Yıl miladi 610, aylardan Ramazan, günlerden ise Kadir gecesidir. Cebrail aleyhisselam, arştan yeryüzüne inmiş ve Allah`ın ilk emrini Efendimiz`e (sav) getirmiştir. "Oku!/İkra!"diyen Cebraile aleyhisselam`a, Peygamberimiz (sav):"Ben okuma bilmem" diyerek cevap vermiştir.
Bu hal üç kere daha devam etmiş derken Cebrail aleyhisselamın ağzından ilk ayetler dökülmeye başlamıştır.
"Oku! Yaratan Rabb`inin adıyla oku!
O, insanı alaktan yarattı.
Oku! Senin Rabbin büyük bir kerem sahibidir.
O kalemle yazmayı öğretmiş insana bilmediklerini belletmiştir."
Efendimiz (sav) şöyle devam ediyor: "Ben bu ayetleri ona okudum. Cibril benden ayrılıp gitti o gittikten sonra sanki bir kitap olarak kalbime yazılmıştı." Efendimiz (sav) zorlukla kendini mağaranın dışına atmış, aşağı doğru inmeye başlamıştır. Yürüdükçe daha da zorlanmış, taşın, toprağın, ağacın tüm kainatın dilinden: "Es-selamu aleyke ya Resulullah! Selam sana olsun ey Allah`ın elçisi" nidalarını duymaya başlamıştır.
Efendimiz (sav) titreye titreye evine ulaşmış ve Hatice`sine ancak: "Zemmiluni! Beni örtün!" diyebilmiş, başını validemizin dizine koyarak saatlerce konuşmadan durmuş, Hatice validemiz ise tek bir soru sormadan Peygamberimiz`in (sav) kendisine gelmesini beklemiştir. Sonra Efendimiz (sav) başından geçenleri en ince ayrıntısına kadar anlatmıştır.
Hz. Hatice (ra) validemiz ise; "Asla endişelenme Allah seni kesinlikle zayi etmeyecektir. Sen akrabalarını koruyup gözetir, düşkünlerin elinden tutarsın. İhtiyacı olanların ihtiyaçlarını karşılar, misafirine her türlü ikramı yaparsın. Hakkın yanında yer alır hakkın ikamesi için çalışırsın." diyerek efendisinin yanındaki kıymetini bir kat daha arttırmış, aleme eş nasıl olur göstermiştir...