“Acaba Türkiye ne yaptı ki başına bunlar geliyor?”
Nasıl oluyor da PKK, IŞİD ve diğer beş benzemez, aynı anda Türkiye’ye saldırmak için sıraya girebiliyor?
“Bizi Ortadoğu bataklığına soktunuz bunlar oldu” diyenler, “AKP’nin yüzünden oldu” diyenler, acaba sahiden Türkiye’nin ne yaptığını bilerek mi konuşuyorlar?
Yoksa sonuçta patlayan bombalardan yola çıkıp, kestirmeden Türkiye’nin durduğu yerin yanlış olduğu sonucuna mı varıyorlar?
Oysa belki de Türkiye, herhangi bir hatasının değil, sadece kötü durumda olmamasının ve ayakta durabiliyor olmasının bedelini ödüyordur.
Belki de patlayan o bombalar, Türkiye yanlış yerde değil, tam da doğru yerde durduğu içindir. Asıl sorun Türkiye’nin yaptıkları değil yapmadıklarıdır.
Belki de asıl sorulması gereken, “acaba Türkiye ne yapmadı da bunlara maruz kalıyor?” sorusudur.
TÜRKİYE NEYİ YAPMADI?
Mesela ABD onu Suriye’de savaşa ittiğinde tek başına girmeme basiretini gösterdi.
Irak Kürdistanı ile işgalcinin iznini almaksızın kendi başına petrol anlaşmaları yaptı.
Küresel statükonun onun için biçtiği role uygun olmayan ahlak temelli bir dış politika izledi.
Kürt Sorununu kendi başına çözmeye kalktı.
Bölgeyi mezhep üzerinden yeni bir bölünmeye götürmede -İran’dan farklı olarak- İran’dan önce ona biçilen rolü oynamadı; hem Suriye ve hem de Bahreyn’de demokratik geçişi savunabildi.
Bütün bunlar düzeni bozdu ve bazı büyük devletleri rahatsız etti.
Şunu sorabilirsiniz: “Madem sorun bu, onlarla anlaşıp dediklerini yapsa, da biz bu bombalardan kurtulsak daha iyi olmaz mıydı?”
Olmazdı.
Çünkü Türkiye bu güçlerin dümen suyuna girmiş olsaydı, belki bütün bu sorunların çok daha ağır olanlarına daha erken bir tarihte maruz kalacaktı.
Mesela ABD, “Türkiye kara gücümüz olsun” dediğinde, buna itiraz edemeyecek bir hükümet iş başında olsaydı, ABD bizi savaşa sokup sonra hemen yalnız bırakacak ve İran ile Rusya’ya ezdirecek ve Türkiye çırpınırken o “sorunu görüşmeler yoluyla çözmek” için zamana yayılmış bir arabuluculuk teklif edecekti.
ABD bunu yapmazdı diyebilecek tek bir Allah’ın kulu var mı?
ZAYIF, USLU VE YÖNETİLEBİLİR
Belki de sorun Türkiye’nin hataları değil doğrularıdır.
Anlayıp dinlemeden “Türkiye’nin dış politikasının sonucu bu” diyenler, belki de bunu hiç anlamayacaklar.
Veya hükümete duydukları tepki nedeniyle bu açıklamaya inanıyormuş gibi yapmayı tercih edecekler.
ABD Türkiye’den fazlasıyla rahatsız ve bunu Türkiye’yi Suriye üzerinden sıkıştırarak gösteriyor. PKK’nın Çözüm Süreci’ni sona erdirmesini beraberinde getiren süreç de bunun bir parçası. ABD Büyükelçisinin insan hakları konusundaki göz yaşartıcı duyarlılığı da.
Türkiye’nin insan hakları sorunu yok, başımız göğe erdi falan demiyorum. Var elbette ve hep vardı.
Ama Türkiye’ye yönelik bu abartılı tepkiyi, binlerce sivili öldürmek dahil ağır insan hakları ihlallerinde bulunan itaatkar partnerlerine göstermeyen ABD’nin demokrasi ve insan hakları hassasiyetiyle açıklamak doğru değil.
Sorun, tepkinin demokrasi ve insan haklarıyla ilgili olmayan boyutu.
Ve galiba kavganın özü de bu.
Türkiye’de seçimle gerçekleşmeyen iktidar değişimini bugün başka yolla sağlama çabasını da böyle okumak gerek. IŞİD ile PKK’nın sırayla patlattığı bombaları da.
Açık olan şu ki, son zamanlarda Türkiye’ye yönelik olarak, “müttefikleri”nin de önemli bir parçası olduğu çok boyutlu bir sıkıştırma var ve bunun çok azı onun yaptığı hatalarıyla ilgili görünüyor.
İçte ve dışta şahit olduğumuz askeri darbe isteme arsızlığı da, meselenin demokrasi ve insan hakları olmadığının bir göstergesi. Şimdi son çare olarak ABD’nin 1960 ve 1980’deki gibi bir askeri darbe yaptırmasını istiyorlar utanmadan.
Öyle veya böyle, halkın seçtiğini yıkıp başka bir yönetim oluşturmayı başarırlarsa, bu sadece Türkiye için değil, bütün bir coğrafya için felaket olur.
Bize de buna izin vermemek düşer.
Yeni Yüzyıl