Belirsiz duygu

Ahmet Altan

Red Kit’in en büyük düşmanları olan Dalton kardeşler binlerce şerif tarafından sarılırlar.

Hiçbir kurtuluş ümitleri yoktur.

Kardeşlerin en uzun boylusu ve en akılsızı olan Avarel, en kısa boylusu ve en akıllısı olan Joe’nun yanına gelir.

“İçimde çok garip bir his var Joe,” der, “ne olduğunu bir türlü anlayamıyorum.”

Joe her zamanki gibi çok sinirlenir, “Korkuyorsun,” der, “daha önce hiç korkmadığın için ne olduğunu anlayamıyorsun.”

Son zamanlarda toplumda, “ne olduğunu” tam kestiremediği bir duygu var gibi.

Bir şey hissediyor ama ne olduğunu tam kavrayamıyor.

Eskiden içini titreten konuşmalar şimdi içini titretmiyor, her zaman içinde taşıdığı bir duyguyu artık eskisi gibi yerinde bulamıyor, çok alıştığı o telaşlı gerginliği artık hissetmiyor.

Bu ruh halinin adını da bir türlü koyamıyor.

Sormak istiyor, “bir şey hissediyorum ama ne olduğunu bilmiyorum?”

Sanırım, çok alıştığımız bir korkudan kurtuluyoruz.

Avarel’in tersine biz “korkmamanın” nasıl bir duygu olduğunu bilmediğimiz için topluma yayılan bu rahatlama hissinin ne olduğunu tam kestiremiyoruz.

Değişiyoruz çünkü.

Hem de çok hızlı değişiyoruz.

Bilmiyorum bana katılan çıkacak mı ama ben bu büyük “değişimi” muhalefet liderlerinin sağladığını düşünüyorum.

Hükümetin çok cesurca başlattığı “Kürt açılımı” karşısında muhalefetin tepkilerinin saçmalık sınırına varması galiba insanlara korkularının “anlamsızlığını” göstermekte çok yararlı oldu.

Bahçeli’nin “dağa çıkarız” zırvası kırılma noktasını oluşturdu.

En ateşli AKP karşıtlarının ve Atatürkçülerin bile içlerinden “daha neler” dediklerini tahmin edebiliyorum.

Kürt açılımından sonra Bahçeli-Baykal ikilisinin Ermeni açılımına, Kıbrıs sorununun çözümüne ve en sonunda Suriye ile “vizesiz” geçişlere aynı katılıkla karşı çıkmaları, Türkiye’nin her sorununun çözümünün önüne dikilerek “vatana ihanet” diye bağırmaları, birdenbire onları gülünçleştirdi.

Aslında muhalefet olarak bütün bunlara “gülünç olmadan” karşı çıkabilirlerdi...

Eğer, AKP’nin çözüm önerilerine “başka çözüm önerileriyle” cevap verebilselerdi.

Ama bir çözüm önerileri yok.

Her sorunun aynen devam etmesini istiyorlar.

Bütün bu sorunlardan bunalan halkı da “eee, bunlar ne diyor” noktasına getirdiler.

Ve, insanlar birdenbire korkmamaya başladılar.

“Kürtleri bu ülkeden sürelim, içimize kapanalım, dünyayla ilişkilerimizi keselim” diyen ulusalcıların dışındaki Atatürkçü kesim, sorunların bir şekilde çözülmesi gerektiğini sanırım anladı.

Baykal-Bahçeli ikilisinin ülkeyi “germe” politikası abartılı bir duruma gelince, çektikleri ip koptu.

İyi de oldu.

Tuhaf, alışmadığımız bir ferahlık yaşanıyor şimdi.

Yıldıray Oğur’un da yazdığı gibi bu yıl, “Ramazan’da oruç tutmayanlara saldırdılar” haberleri pek gözükmedi medyada, Melih Gökçek dışında AKP kanadından “içki meselesini” kaşıyan da çıkmadı.

Baykal’la Bahçeli’nin Atatürkçüleri bunaltması gibi gerginlikten politik bir çıkar uman Gökçek’in “içki referandumu” da AKP’lilerin önemli bir kısmını kızdırdı, “yeter artık” dediler.

İnsanlar, korkmadan, sorunları çözerek “normal” bir hayat yaşamak istiyorlar.

Orgeneral Başbuğ’un, generallerin “üstlerine vazife olmayan” işlere karışma alışkanlığını sürdürerek, “Kürt açılımından tedirgin olanlar, olmasın, biz buradayız” demesi de aynı sonucu verecek.

Bu “açılım” siyasi bir hareket, siyasiler tarafından götürülmesi gerekiyor ve orduyu hiç ama hiç ilgilendirmiyor.

Onun için “biz buradayız” diyen orduya halkın iç sesi, “siz oradasınız ama artık biz orada değiliz” diye cevap veriyor.

Orada değiliz gerçekten de.

Korkulardan, sorunlardan bıktık.

“Hiçbir şeyin çözülmesini istemiyoruz” diyenlerden de sıkıldık.

“Saçmalamayı” bir karakter özelliği haline getirenleri bekleyen en büyük tehlike de budur zaten, insanlar bir süre ciddiye aldıkları bu saçmalıklardan birdenbire sıkılıverirler.

Ve, gülüp arkalarını dönerler.

Hep birlikte değişiyoruz, korkularımız hafifliyor, saçmalıklardan sıkılıyoruz ve sorunların aklı başında önerilerle çözümlenmesini istiyoruz.

Ama bu o kadar bilmediğimiz bir duygu ki bir türlü bu duygunun adını koyamıyoruz.

Galiba birinin bize şöyle demesi gerekiyor:

“Telaşlanmayın, korkudan kurtuluyorsunuz, bu duyguyu hiç bilmediğiniz için de şaşırıyorsunuz.”

TARAF