Bedelli veya bedelsiz: Askerlik neden zorunlu?

KENAN ALPAY

Bedelli askerlik sorununa dair CHP grubunun Meclis’e verdiği teklif hafife alınacak, alay konusu yapılacak veya görmezden gelinecek sıradan, basit bir gelişme değildir.

Sadece Ergenekon’a bitişik nizam duran CHP veya hükümetten düşürülmek istenen AK Parti açısından değil, hem mevcut devlet yapısı hem de toplumsal beklenti ve kazanımlar açısından Meclis’e sunulan bu teklif kritik bir eşik olabilir.

CHP’nin bedelli askerlik ve zorunlu askerliğin düzenlenmesine ilişkin verdiği teklifin samimiyetine, seçim yatırımı oluşuna veya zamanlamasına saplanıp kalmak yanlıştır. Üstelik siyaset sanılan bu saplantı mevcut sorunu çözmeye hiç bir katkı sağlamayacaktır.

Askerlik meselesine ilişkin yapılacak bir düzenleme ile on binlerce insanın (300-350 bin kadar olduğu tahmin ediliyor) yıllardır okul, iş, evlilik düzenini kurmasına engel oluşturan bir sorunun çözümünden öteye bir sonuç elde edilebilir. Sadece belli bir toplum kesiminin mağduriyetini gidermekle sınırlı kalmayacak önemli bir kapı açılabilir. Askerin sistem içindeki ağırlığını azaltacak, topluma ve siyasete karşı sergilediği vesayet iddiasını zayıflatacak ve darbe-muhtıra tehditlerini tarihe gömecek adımların arka arkaya atıldığı bir dönemde CHP’nin teklifine sürece katkı sağlayacak bir imkan olarak bakmak yerinde bir Davranış olurdu.

Hali hazırda TSK’nın 800 bin kadar genci silah altında tuttuğu biliniyor. Oysa, silahları, tesisleri, kendi kanun ve mahkemeleri, iktisadi teşekkülleri vs. ile ‘devlet içinde devlet’ gibi hareket eden orduda 200-250 bin civarındaki asker özel hizmete koşuluyor. Garson, kuaför, öğretmen, doktor, çaycı, köpek bakıcısı gibi askerlikle alakasız ama subay, eş ve ailelerinin her türlü hizmetine üstelik ücretsiz olarak mecbur tutuluyorlar.

Militarizm ve askeri vesayet bu mantıksız ve ahlaksız işleyişi tartışma dışı tutarak kendine Tartışmasız bir iktidar alanI açıyor. Diplomasiden eğitime, ekonomiden kültüre kadar hemen her alanda askeri disiplin ve ideolojiyi dayatan militer mantık kendisine zorunlu askerlik üzerinden azımsanamayacak bir güç devşiriyor. Genelkurmay’ın ‘uygundur-değildir’ kararından önce askerlik meselesinin siyasi ve hukuki açıdan sağlıklı ve adaletli bir çerçeveye oturtulması gerekir. Hiç kimse ‘mağduriyet ortak paydasında eşitlenmek’ zorunda değil.

Bireysel ve toplumsal hakları süngüyle, dipçikle hizaya sokmayı vazife edinmiş askeri vesayetin bir mağdur tarafından, AK Parti tarafından savunuluyor gözükmesi ise izahI daha da zor bir durum. Hükümet ve AK Parti adına konuşan sözcülerin CHP’nin teklifine karşı kapıları sımsıkı kapatan söylemleri toplumsal beklentileri ilk anda karşılıksız bırakmıştır. Başbakan Erdoğan’ın meselenin çözümü için seçim sonrasını işaret etmesi ve referanduma atıf yapması düzenlemenin toptan reddedilmediğini göstermesi açısından olumlu ama erteleyici ve zorlaştırıcı bir yaklaşım olmuştur.

Hükümet vergi affI sayılabilecek düzenlemeyi nasıl ki referandum konusu yapmadan ve seçimler öncesine yetiştirdiyse askerlik meselesine ilişkin düzenlemeyi de seçimler öncesine ve referanduma gerek olmadan yürürlüğe sokabilir. Bu, hükümet açısından bir geri adım değil, bilakis ileriye doğru atılmış bir adım olacaktır.

Askeri bir düzen için yanıp tutuşan Kemalist-ulusalcı çevreler dışında mevcut askerlik düzeninden hiç kimse memnun değil. Sadece süresi değil işleyişi, mantığı ve hedefleri ile askerlik büyük bir sorundur. Askerlik yaparken karşılaşılan hukuk ve ahlak dışı muameleler üzerinde yazmaya başlarsak bu makale hiç bitmez. Sadece hatırlatalım. Siyasi açıdan olduğu kadar askerlik, psikolojik ve ekonomik açıdan da büyük bir derttir. Önce bedelli askerlik, hemen sonrasında askerlik süresinin 4-6 aya kadar indirilmesi ve nihayet zorunlu askerlik işleyişinin kaldırılması yönünde çalışılmalıdır.

CHP’nin Ergenekon ve Balyoz cuntalarına bitişik nizam işleyişini haklı olarak eleştiriyoruz. Ancak seçimlerin yaklaşıyor olmasının getirdiği bir telaş ile de olsa sistemin işleyişine dair teklif ve açılımlarına sırt dönmek haksızlık olur.

Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi hukuka, halka ne kadar yaklaştırabileceği ayrı bir tartışma konusudur. Liderliğini sürdürme hırsını da bir kenara koymak gerek. Bu noktada Hükümet CHP’nin teklifinin samimiyetini tartışmak yerine, Genelkurmay’ın MSB’ye bağlanması ve MGK’dan kuvvet komutanlarının çıkarılıp sadece Genelkurmay Başkanı’nın katılması gibi düzenlemeleri de gündeme taşımalıdır. Son günlerde darbecilik, ordunun yeri vb. konularda iddialı sözler sarfeden Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu CHP için, bu düzenlemelerin gerçek bir samimiyet testi olacağına kuşku yoktur!