“Bebeklere Trump Zulmü”

Meksika sınırındaki mültecilerin çocuklarına el konulmasına ilişkin ABD’nin aldığı ve daha sonra vazgeçtiği kararın etkilerinin sürdüğünü söylediği yazısında Ahmet Varol, “Bu tam anlamıyla bir vahşettir ve bu vahşetin konuşulması gerekir.” diyor.

Bugün Yeni Akit gazetesinde “Bebeklere Trump Zulmü” başlığıyla yayımlanan Ahmet Varol imzalı yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:

ABD yönetimi Meksika sınırındaki mültecilerin özellikle beş yaşından küçük çocuklarına el koyma ve onları anne ve babalarından ayrı kamplara yerleştirme kararı almıştı. Ancak daha sonra buna çok büyük tepkiler olması üzerine kararından geri adım attı ve bu çocukların yeniden aileleriyle buluşturulması yönünde karar verdi.

Bebeği alınan annelerden biri de Olivia Caceras’tı. Onun henüz 14 aylık olan bebeğine ABD yönetimi tarafından el konulmuştu. Trump’ın bebeklerin ailelerinden ayrılmaları uygulamasından vazgeçmesi üzerine Caceras’ın bebeği kendisine verildi. Ancak o bebeğini, 85 gün aradan sonra teslim alabilmişti.

ABD yönetiminin bu bebekler ve çocuklar karşısında sergilediği vahşeti ise Olivia Caceras’ın anlattıkları gözler önüne seriyordu. Anne Caceras, bebeğini teslim aldıktan sonra üstünü açtığında vücûdunu tamamen kir kapladığını ve karıncaların sardığını dile getirdi. “Adeta nefes alamaz duruma gelmişti” ifadesini kullandı. Bebek aynı zamanda anne ilgisinden yoksun kaldığı için sürekli korkuyor ve ağlıyordu. Perişan bir duruma gelmişti.

Caceras’ın bebeği kendisine teslim edildiğinde Amerikalı yetkililerin elinde henüz ailelerine teslim edilmeyi bekleyen, beş yaşın altında 1700 çocuk ve bebek vardı. Bunların bazılarının aileleriyle irtibat tamamen kopmuştu. Çünkü onların aileleri Meksika’ya geri çevrilmişlerdi ve Amerikalı yetkililerin onlarla irtibatı kopmuştu. Ayrıca bebeklerin ve çocukların kayıtlarında da karışıklıklar olmuştu. O yüzden Amerika’dan tamamen çıkarılmış olan ailelerin bebeklerinin veya çocuklarının kimler olduğu hakkında ellerinde sağlıklı bilgiler yoktu. İsimlerde bile karışıklıklar vardı. Konuşmaya başlamış ve isimlerini söyleyebilen çocukların kendilerinin verdiği bilgilere dayanılarak isimleri tespit ediliyor. Ama henüz konuşmaya başlamamış bebeklerin kimliklerinin tespit edilmesinde zorluk çekiliyor.

Muhtemelen bu karışıklıklardan dolayı bebeklerin ailelerine teslim edilebilmesi için mahkeme kararına ihtiyaç duyuluyor. O yüzden çocuklar ve bebekler mahkemelere çıkarılıp sanık sandalyesine oturtularak, avukatların da yardımıyla kimliklerinin doğru bir şekilde tespit edilmesine çalışılıyor.

Beş yaşın altındaki çocuklara ve bebeklere el konulması kararının alınmasından, bu uygulamadan vazgeçilmesine ve alınmış olanların da ailelerine teslim edilmesi yönünde karar verilmesine kadar üç bin civarında çocuğa ve bebeğe el konulduğu ifade ediliyor.

Bunların önemli bir kısmı şimdiye kadar ailelerine iade edildi. Ancak dediğimiz gibi aileleri ülkelerine geri dönmeye mecbur edilmiş olanlar var. Onlar geri gönderilirken bebekleri ve çocukları kendilerine teslim edilmemiş. Şimdi de kendileriyle yeniden irtibat kurulmasında zorluk çekildiği gibi henüz isimlerini söyleyemeyecek yaştaki bebeklerinin kesin bir şekilde tespit edilmesinde zorluk çekiliyor.

Şimdiye kadar teslim edilen bebeklerin ailelerinin müşahedeleri ve şikâyetleri Olivia Caceras’ın dile getirdiği hususlardan farklı değil. Zaten bu yaştaki çocukların ve bebeklerin herhangi amaçla olursa olsun zorla anne ve babalarından alınması tam anlamıyla vahşettir. Bu çocuklar ve bebekler her zaman anne baba ilgisine muhtaçtır. Onlara el konulması hem çocuklara hem de onların ailelerine işkencedir. ABD yönetimi dışarıdan göçü engellemek amacıyla böyle bir vahşeti sergilemekten, hem küçük yaştaki çocuklara ve bebeklere hem de onların ailelerine işkence etmekten çekinmedi.

Trump yönetiminin bu korkunç muamelesi dünyada çok fazla gündeme getirilmedi. Fakat bu tam anlamıyla bir vahşettir ve bu vahşetin konuşulması gerekir.

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?