Bebek kutuları

Ahmet Taşgetiren

Birkaç yıl önce medyaya şöyle bir haber yansımıştı:

-Avrupa'nın Avusturya, Almanya gibi birçok ülkesinde, hastane bahçelerine bebek kutuları konmaya başlandı.

Habere göre, hadisenin gelişme seyri şöyleydi:

Hastanelerin çöp konteynerlerine atılmış ya da bahçelere gömülmüş bebek cesetleri bulunuyordu. Klozetlerde ceninler bulunmuştu.

Hastane yetkilileri, sosyal yardım kuruluşları ile de anlaşarak, gayrimeşru ilişki sonucu doğan ve doğuran kadının süratle kurtulmak istediği bebekleri, çöp kutusuna atmamaları için çare aradılar. "Bebek kutuları" formülü buradan doğdu. Şimdi "kendisinden kurtulunmak istenen bebek"ler çöp konteyneri yerine bebek kutularına konuyor ve oradan alınıp, bir sosyal yardım kuruluşuna yerleştiriliyor.

Hollanda, gençlerin uyuşturucu kullanımına mani olamadığı için, esrar satışına serbestlik getirmişti.

On yıl kadar önce şöyle bir haber daha okumuştum:

Habere göre, Zürih'te uyuşturucu bağımlılarının devamlı takıldıkları bir park vardı. "Sosyal devlet" her akşam oraya, ambulanslar eşliğinde içine uyuşturucu doldurulmuş enjektörleri gönderiyor, sabah da aynı ambulans, gece komaya giren veya ölenleri toplamak üzere geliyordu.

Bundan 20 küsur yıl önce de şöyle bir hadise yaşanmıştı:

Alman Stern dergisi kapaktan 13 yaşında bir kız çocuğunun anne olduğu haberini veriyordu. "Çocuk anne" olgusu, belki ilk defa Batı kamuoyuna yansımaktaydı. Dergi bunu bir alarm tarzında sunmuştu.

Şimdilerde tüm bunlara alışıldı.

Batı toplumu, önleyemediği sosyal çözülüşlere "sosyal devlet"in pansuman tedavileriyle mukavemet etmeye çalışıyor.

Ne kadar başarıyor?

Batı toplumu bugün, cinsel metalaşma, uyuşturucu, alkol vs. ile ailenin tükendiği, yaşlanma probleminin gelip kapıyı çaldığı, ekonomi çarklarının dönmekte zorlandığı ve genç nüfus ithalini geleceğin en önemli problemi gören bir noktaya geldi.

Bizde olay, Siirt veya Pervari olayı değil.

Evet, Siirt'e-Pervari'ye ulaşan çözülmeler var.

Ama İstanbul'da-İzmir'de kanıksanmaya başlananlardır Siirt'te-Pervari'de alarm durumu ortaya çıkaran şeyler...

"Liselerde aşk cinayetleri"ni konuşmuyor muyduk?

"Sevgili"sini testere ile boğazlayıp, valiz içinde çöp konteynerine atan "çocuk" nasıl bir kişilik deformasyonu yaşamaktaydı?

Böyle kaç "çocuk" vardı bu ülkede?

"Taş atan çocuklar" bir idealizmin kahramanları olarak selamlanmalı mıydı yoksa yine çocuk deformasyonunun bir başka kılıkta ortaya çıkmış örnekleri olarak, toplumu sarsmalı mıydı?

"Erken cinsel uyarılma" diye bir sorun girmiş miydi gündemimize?

İnternet ne yapıyordu çocuklarımızın dünyasında, televizyon ne yapıyordu, sokak ne yapıyordu?

Ne yapardı "erken cinsel uyarılma" sendromu ile buluşmuş olan çocuklar? Cinsel duygularını nasıl tatmin ederlerdi? Nasıl tatmin etmeliydiler? Flört bir çıkış yolu muydu? Flörtle başlayan ilişkilerin uzanacağı alanlarda nasıl sorunlar çıkabilirdi? Bu sorunları çocuklar nasıl çözerdi? Annelerin evden çıkarken kız çocuklarına prezervatif verdiği Batılı modeller, bizim için de geçerli olmalı mıydı?

Bir yandan yoksulluk, bir yandan cinsel tatminsizlik girdabında boğuşan varoş çocukları- gençleri, nasıl bir tıkanmanın içine düşmekteydiler?

İki üç yaşındaki bebeklerin tecavüz nesnesi haline getirilmelerindeki "gözü dönmüşlük"ün arkasında hangi saik vardı?

Eğitimle neyi verebiliyor, neyi veremiyorduk çocuklarımıza? Eğitim, aynı zamanda bir kişilik eğitimi de sağlayabiliyor muydu? Bir kişilik disiplini sunabiliyor muyduk? Moral değerler denen şeylerin içi nasıl doluyordu?

İlköğretim okullarında, 5-6 yaşındaki çocuklarla, buluğ çağının savruluşları içine düşmeleri mümkün olan yaştaki çocuklar aynı ortamı paylaşmalı mıydılar?

Öğretmen ne kadar öğretmendi, anne ne kadar anneydi, baba ne kadar babaydı, toplum ne kadar toplumdu, devlet neydi?

En önemlisi: Bütün bunları, doğru dürüst oturup konuşmaya hazır mıydık?

Yoksa bize, eğitim adına "Türk'üm, doğruyum, çalışkanım, yasam..." diye çocuklara ant içirmek yetiyor muydu?

Yoksa bize çocuklarımıza, "saldım çayıra..." yaklaşımı içinde bakmak yetiyor muydu?

Son söz:

Ben diyorum ki, çocuklara "Allah emaneti" gibi bakmadan olmaz!

BUGÜN