Şöyle bir soru sorsam:
-PKK silahı bıraksa da siyaset yapsa, BDP'den farklı neler söyler? BDP'nin söyleyemediği ve PKK'nın söylemeye cesaret edeceği bir şey var mı?
Bence silahı bırakan bir PKK'nın, BDP'den farklı bir talebi olmaz ve üstelik siyasi etkinlik de olabildiğince sınırlanır.
Denecek ki: Zaten PKK bir partidir. Açılımı, Partizane Kerkerani Kürdistan yani Kürdistan İşçi Partisi'dir. Ama silahlı bir partidir.
PKK adına söylenen her şey, silahla söylendiği için özel bir mahiyet kazanmaktadır.
Silahla, iki kere iki dördü beş yapabilirsiniz. Beyazı siyah, siyahı beyaz yapabilirsiniz. Diyarbakır Cezaevi'nde, silahlı gardiyanların, Kürt tutuklulara günde on kere "Türküm doğruyum..." andı söyletmesi gibi...
O yüzden, bir siyasi düşüncenin silahla söylenmesi ile silahsız söylenmesi arasında, aynı şey söyleniyor olsa bile, toplumla ilişkiler açısından bir kabul edilebilirlik farkı vardır.
Buna kıymet-i harbiye farkı denebilir.
İşin içine "harbiye-savaş" boyutu girdiğinde, "tüfenk icad oldu mertlik bozuldu" gibisinden, demokratik zemin bozuluyor ve silahın belirleyiciliği devreye girmiş oluyor.
BDP ile ilgili asıl sorun burada:
BDP, diğer herhangi bir Kürt partisinden hangi yönüyle ayrılıyor diye sorulsa, PKK ile yani silahlı bir örgütle irtibatı sebebiyle denebilir.
Tıpkı, yakın zamanlara kadar CHP'nin Türkiye siyaseti içindeki etkinliğinde "ordu" ile irtibatının bulunması gibi.
Hâlâ CHP'nin oy oranından başka bir etkinliğinden söz edilebilir: Ki buna eski Genel Başkan Baykal "sayısal güce karşı siyasal etkinlik" tanımlamasını yapmıştı. Yani sandıktan ne çıkarsa çıksın, CHP'nin hep bir siyasal etkinliği vardı ve sanki "derin iktidar" rolünü oynama gücüne sahipti.
Doğu-Güneydoğu'da BDP türü partilerin durumu "Kürt CHP'si" rolünde bir durumdur ve etkinliğini, PKK ile bağlantısından almaktadır.
BDP'nin Doğu Güneydoğu'da bir gücü, etkinliği var. Bu, referanduma boykot oyları halinde yansıdı.
Soru şu:
-BDP'nin bölgedeki etkinliğinin ne kadarı silahlı harekete bağlı, ne kadarı özgür tercihtir?
Başbakan Erdoğan BDP oylarını "brüt oylar" diye nitelemekte haksız sayılmaz.
Yani o oyların neti, "PKK baskısından arınmış olanlardır" demek istedi.
Haksız mı?
Halen BDP'nin, tabii ki Meclis'te grubu bulunuyor olmanın etkisi gözardı edilemez ama Kürt sorununa duyarlı diğer partilerden daha etkin olmasında, sırtını silahlı harekete dayamış olmasının etkisi yok farz edilebilir mi?
Selahattin Demirtaş, bir vatandaşa "sandığa gitme" dediğinde, kendi cirmi kadar yer yakar ama yer altı örgütlenmesinin, sandığa gidenin dükkânını yakacağını bilen vatandaş için "sandığa gitme" çağrısı, başka bir anlam içerir.
Doğu-Güneydoğu'da, doğrudan Kürt vatandaşlara yönelik bir PKK tehdidi var mı?
Bunun olmadığını kim söyleyebilir?
Ve bir kere daha ifade edelim ki tehdit doğrudan "Kürt vatandaşlara yönelik"tir.
Bunun bu tür hareketlerin mantığı içinde bir gerekçesi olabilir.
Yani "gerektiğinde kendi toplumunuzu bir yöne sevk etmek için şiddet uygulamak zorunda kalabilirsiniz" mantığı PKK için de geçerlidir.
Ama işte gelip bir uzantınız ile meşru siyaset zemininde oyun oynuyorsanız, o zaman silahlı hareketle ilginiz sorgulanacaktır.
Şu an, BDP-PKK olgusunun önünde, "silahsız mücadele"nin nasıl bir zaaf içine düşeceği suali bulunmaktadır.
PKK olmazsa KCK da olmayacak, dolayısıyla "PKK ipoteği-vesayeti"nden arınmış bir ortamda, BDP diğer Kürt partileri ile eşit zeminde bir siyasi mücadele vermek zorunda kalacaktır.
BDP Kürtleri, sözle ve icraatla ikna etmeye zorlanacaktır.
BDP'li belediyeler, hiçbir şey yapmadan, silahlı bir örgütle irtibatın rantını devşiremeyecektir.
Bir şey daha:
PKK olmazsa bölgede, çatışmadan uzak, insanların normal hayatla tanışmalarına zemin hazırlayacak, çatışmasız bir zihin dünyasına kapı aralanacaktır.
PKK tehditleri olmazsa, ülkenin başka bölgelerinden ve Avrupa'dan tehditle vergi alınmasının önü alınacak, böylece illegal finansman durumu ortadan kalkacaktır.
Türkiye, asker, yargı ve CHP vesayetinden kurtularak, Türk siyasi hayatının normalleşmesi gibi PKK ve uzantılarının vesayetinden kurtularak, Kürt siyasi hayatının normalleşmesi sorununu iç içe yaşıyor.
Normal bir ülke oluyoruz vesselam. Yaşadıklarımız onun sancılarıdır, dileyelim normal doğumlar olsun.
BUGÜN