Tunceli-Dersim'de polislerin halı saha maçını tarayan PKK'lıların 27 yaşındaki basketbol hakemi ve Özel Harekât polisi Cem Kerman ile onu tribünden izleyen öğretmen eşi Dilay Kerman'ı öldürmeleri, bir gerçeğin daha iyi anlaşılmasına yardımcı oldu.
O da şu: Türkiye'nin Kürt sorunu, yani Kürt yurttaşlarının kimliğinin tanınması sorunu yanında, bir de çözüm geciktikçe, bundan giderek bağımsızlaşan PKK sorunu var. Kürt kimliğinin uzun yıllar inkâr edilmesi ve şiddetle bastırılması, PKK'yı doğurdu. AKP iktidarı ile birlikte Kürt kimliğinin inkârı bitti, ancak Kürt kimliğinin tanınmasıyla ilgili taleplerin karşılanmasında yaşanan güçlükler ve kararsızlıklar, PKK'nın giderek Kürt sorunundan bağımsız bir sorun haline dönüşmesini hızlandırdı.
PKK sorununun iyi anlaşılması için muhakkak ki farklı yönlerinin dikkate alınması gerekiyor: Bir yönü, kendini, en azından Kürt çoğunluklu bölgenin yegane siyasi temsilcisi olarak görmesi, bölgeyi vesayeti altına almak istemesi. (Ne var ki, giderek daha iyi görülmeye başlandığı üzere, Türkiye Kürtlerinin olduğu gibi bölge Kürtlerinin büyük çoğunluğunun da desteğine sahip değil.) Başka bir yönü, bütün otoriter-totaliter örgütlerde görülen iç mücadelelere, hizipleşmelere sahne olması; bir kesimiyle barışçı bir çözüm ararken, başka bir kesimiyle, şiddetten başka dil bilmeyişi. (Son ayların gelişmeleri örgüt içinde İmralı'da Öcalan, Kandil'de Karayılan dışında güç odaklarının olduğuna işaret ediyor.) Yine başka bir yönü, ayakta kalmak için (öteden beri olduğu gibi) Ortadoğu'daki güç mücadelesinin bir oyuncusu, bir ölçüde "piyonu" niteliğini taşıması.
Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) 4 Eylül'de yapılan 2. Kongresi de, bu partinin bir yönüyle Kürt sorununu, bir yönüyle de PKK sorununu yansıttığını gösterdi. Bu özellikleriyle BDP, Türkiye'de iç barışın sağlanmasına hizmet edebilir ve etmelidir. Zira PKK, sorununun aşılması, Kürt kimliğinin tanınmasıyla ilgili reformlara bağlı olduğu kadar, PKK'yı siyasal zemine çekecek önlemleri de gerektiriyor.
BDP kongresinde altı çizilerek "müzakere"ye açılan çözüm önerilerinin başta gelenleri Kürt sorunuyla ilgili. Yeni anayasada üst kimlik olarak hiçbir etnik kimliğe vurgu yapmayan anayasal vatandaşlığın esas alınması... Anadilde eğitimin, anayasal bir hak olarak tanınması. Tüm kültürel kimliklerin korunmasının kamusal bir sorumluluk olarak tanımlanması... İfade ve örgütlenme özgürlüklerinin AİHS ve BM sözleşmeleri esas alınarak düzenlenmesi... Yönetimin ("her türlü vesayete son verilerek") ademimerkeziyetçi bir şekilde yeniden yapılandırılması; bölge, il ve belediye meclislerinin yetkilerinin, merkeze oranla daha genişletilmesi... Siyasi partiler ve seçim kanunlarının demokratik temsile el verecek şekilde düzenlenmesi...
Yönetimin ademimerkeziyetçi bir yapıya kavuşturulması bağlamında, "Her türden sivil demokratik halk meclislerinin faaliyetleri anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır..." önermesiyle neyin kastedildiğinin açıklığa kavuşturulmasına ihtiyaç olmakla beraber, BDP'nin yukarıdaki önerilerini hayata geçirecek reformlar yapılmadan, muhakkak ki Türkiye ne demokratik bir ülke haline gelebilir ne de Kürt sorununu aşabilir.
BDP'nin PKK'nın silahları terk edip yasal siyasal mücadeleye çekilmesine yönelik önerileri de dikkate değer. Şiddete bulaşmamış Kürt siyasetçilerin serbest bırakılmalarını sağlayacak TCK, CMK ve TMK değişiklikleri gündeme alınmalı. BDP'nin iç barışa hizmet edebilmek açısından, temsilcilerinin Abdullah Öcalan ile yüz yüze görüşme yapmalarına izin verilmesine, görüşmelerin sağlıklı yürütülebilmesi için kısa vadede Öcalan'ın ev hapsi ve giderek serbest bırakılmasına yönelik önerilerin müzakereye açılmasına ihtiyaç var. BDP iç barışın sağlanması açısından önemli bir şans olma niteliğini koruyor. Önerilerinin Parlamento zemininde ve bütün toplum nezdinde müzakereye açılması için bir an önce TBMM'deki yerini almalı.
ZAMAN