Ahmet Taşgetiren mağduriyetlere yol açtığı artık tartışmasız operasyonların AK Parti tabanında sebep olduğu hoşnutsuzluğa değindiği yazısında yanlışlara, hukuksuzluklara karşı çıkarken siyasi gelecek korkusuyla değil, adalet kaygısıyla hareket edilmesinin gerekliliğine dikkat çekiyor.
Ahmet Taşgetiren’in konuyla ilgili bugünkü yazısı şöyle:
Kimsesi Olanlar – Olmayanlar
Damatların tutuklanıp serbest bırakılmasında Kadir Topbaş'ın ya da Bülent Arınç'ın dahli var mı yok mu, bu alan spekülasyona fevkalade açık. En küçük müdahaleleri olmasa bile, on binlerce kişinin içerde olduğu bir zamanda, gir – çık tarzındaki bir görüntünün, kamuoyunda derin şüpheler uyandırması kaçınılmaz. Bu görüntünün “Adamını bulan” ya da “Adamı olan”ın bir şekilde kurtulduğu tarzında bir algıya yol açması da tabii.
Bu iki damat olayının nasıl seyrettiğine dair benim bir bilgim yok.
Ama insanların birilerine ulaşmaya çabaladıklarını, ulaşılan insanlar bulunduğunu, onlardan bir kısmının devreye girdiğini, bir kısmının da sonuçlar aldığını biliyorum.
Sonuçlar almak derken, illa, “FETÖ'cü birisinin kurtarılması” gibi anlaşılması da gerekmiyor. “FETÖ'cü” diye tutuklanıp aslında alakası bulunmayan birisinin dosyasının, onbinlerce insanın bekleyen dosyası içinde aylarca beklemek yerine küçük bir hamle ile öne alınması da bugün son derece önemli bir operasyon niteliği kazanmış bulunuyor.
Buna karşılık ulaşılan insanlardan kimilerinin kendilerinin de suçlanmaktan endişe ettikleri için devreye girmekten kaçındıklarını da biliyorum.
Bir soru şu:
- Birilerine ulaşılabiliyor mu ulaşılamıyor mu?
Bir başka soru da şöyle:
- Birilerine ulaşıldığında düzeltmeler yapılıyor mu yapılmıyor mu?
Bence her ikisi de oluyor. En azından bir yazara ulaşılıyor, o yazar sütununda o isimlere kefil oluyor ve bir yerlerde karşılık bulmaya çalışıyor. Cumhurbaşkanı'na ulaşılıyor, Başbakan'a ulaşılıyor, Bakana ulaşılıyor, milletvekillerine ulaşılıyor, yerelde parti yöneticilerine ulaşılıyor vs.
İşte böyle bir durumda “Ulaşılacak kimsesi olmayanlar” ya da “Etkili insana ulaşamayanlar” gibi çok geniş bir kategori gündeme geliyor.
On binlerce insan tutuklu durumda. Yüz bini aşkın insan da ya kamuda ihraç edilmiş ya da açığa alınmış durumda. Oysa içerdeki insanların bir kısmının henüz iddianamesi bile yok, ihraç edilen ya da açığa alınanların ne ile suçlandıkları net değil.
Ayrıca“FETÖ ile irtibat” çok ağır bir suçlama. Tutuklu olanların savunma için avukat tutmaları çok büyük bedel ödemeyi gerektiriyor. O damgayı yiyerek kamudan ihraç edilen birisinin dışarda iş bulma imkanı da neredeyse sıfır.
Bu durum, aileler planında çok geniş bir etkilenme alanı oluşturuyor. Orada geleceğe dönük ciddi problemler biriktiğini görmek lazım.
Şimdi şu sıralar her ortamda bu durumun 2019'daki seçimleri nasıl etkileyeceği konuşuluyor. Bir yerde Cumhurbaşkanı'na, Ak Parti'ye, “2019 kaygısı” üzerinden mesaj verilmek isteniyor.
Ben bunu da, işi, “Adalet”i değil de, “siyasal çıkar”ı öncelemek gibi bir noktaya çekmesi açısından, özellikle Sayın Cumhurbaşkanı'nın kişiliği bakımından yaralayıcı buluyorum.
Ne yani biz insanlarımızı “Adalet hassasiyeti” ile değil de “Siyasi çıkar hesabı” ile mi uyaracağız?
Ben başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere yönetimdeki insanların adaleti ıskaladıklarını asla düşünmem.
Ama bu işte zorluklar bulunduğu muhakkak.
Sayın Cumhurbaşkanı başta bir kategorileştirme yaptı. İbadet, ticaret, ihanet katmanı şeklinde.
Şimdi çok yaygın kanaat şu ki, operasyonlar özellikle ibadet katmanını vuruyor. “İhanet” katmanının önemli bir kısmı yurt dışına kaçtı, bir kısmı 15 Temmuz darbe girişimi ile ilişkisi sebebiyle yargılanıyor ama “iltisaklı” kapsamına sokulan yüzbinler bir şekilde darbe yemiş durumda.
Hani Ak Parti'nin “Kimsesizlerin kimsesi olmak” gibi bir söylemi vardı.
Formül nasıl bulunur bilmiyorum ama şu anda FETÖ iltisakı sebebiyle içeri alınan ya da kamudan ihraç edilen – açığa alınan ama “ulaşacak kimsesi olmayan” insanların “Kimsesi olmak” gibi bir zaruret var.
Adalet olsun. Adalet mülkün temelidir.
Geciken adalet olmasın.
OHAL Komisyonu “işin komisyona havalesi” gibi bir formüle dönüşmesin.
Mazlumiyet oluşmasın. Mazlumiyetin telafisi çok zor. Yüreklerde açılan yaranın en çok duaları etkileyeceğini unutmamak lazım.
Sayın Cumhurbaşkanı'nın şehit duyarlılığı çok güzel, mazlumiyet duyarlılığı da çok hayati bana göre.
Star