“Bazı Rus Yalanları ve Aşırı Hevesli Kullanıcıları”

Fırat Erez, yazısında, saldırıya uğrayan Türkiye F-16’sı örneğinden hareketle hemen her gelişmede sorumluluğu ABD’ye yıkan Rus lobisinin servis ettiği algı operasyonlarının hükümete yakın medyada neden bu kadar bol alıcısının olduğunu sorguluyor.

Fırat Erez’in konuyla ilgili Serbestiyet.com’da yayınlanan “Bazı Rus Yalanları ve Aşırı Hevesli Kullanıcıları” başlıklı yazısı şöyle:

Geçtiğimiz yıl Diyarbakır üssünden kalkan bir Türk F-16’sı, 24 Kasım 2015’teki devriye uçuşu sırasında, ikinci kez sınır ihlali yapan bir Rus SU-24 uçağını havadan havaya bir füzeyle düşürmüş ve Rusya ile Türkiye arasında, ancak geçtiğimiz aylarda çözülen bir krize neden olmuştu.

Saldırının yıldönümünde, yani yine bir 24 Kasım’da, Suriye’de Fırat Kalkanı harekâtını sürdüren Türk özel kuvvetlerinin geçici bir üssü sabaha karşı saat 03:30 sıralarında havadan saldırıya uğradı.


İlk anda üç TSK mensubu şehit düşerken biri ağır on asker de yaralandı. İlerleyen saatlerde o ağır yaralı da kaybedildi ve şehit sayısı dörde çıktı.

Yayın yasağı gelmeden basına verilen bir bilgi ise oldukça özellikliydi.

Saldırı, bölgede sadece Suriye’nin elinde bulunan ve eğitim uçuşları ile yer hedeflerinin bombalanmasında kullanılan Çek Cumhuriyeti yapımı bir (belki birkaç) Albatros L-39 uçağı tarafından gerçekleştirilmiş; uçak (uçaklar?) Halep’te Rusların kontrolünde bulunan bir üsten kalkıp, 32 km uzaktan hedefini vurmuş, sonra da üsse dönmüştü.

Açıklama saldırının Suriye Hava Kuvvetleri tarafından yapıldığı bilgisini içeriyordu. Ama bunun hemen saldırıdan sonra Rusya ile iletişime geçilmesiyle mi, yoksa radar vb araçlarla elde edilen verilere dayalı bir bilgi mi olduğu net değildi.

Ancak bu konuda, saldırı sonrası Türkiye tarafında hazır bekleyen iki F-16’nın hemen kaldırıldığı bilgisi üzerinden bir değerlendirme yapılabilir.

Buradan anlaşılacak olan, uçakların tipini tespit edebilecek radar donanımına sahip bir aracın saldırı sırasında bölgede bulunmadığıdır.


Yani büyük olasılıkla Türkiye yer radarları, saldırıdan sorumlu uçakların kalkış ve iniş noktasını belirleyebilirlerdi ama saldıran uçak tipini belirleyemezlerdi.


Saldırının saat 03:30’da ve zifiri karanlıkta gerçekleştirildiği düşünüldüğünde de, Albatros tespitinin hedefin yakınlarındaki birileri tarafından yapılmasının imkânsız olduğu söylenebilir.

Buradan varılacak sonuç, bilginin Rusya ile iletişime geçilmesinden sonra geldiğidir.

1 Aralık 2016 günü Rusya’nın ve Türkiye’nin Dışişleri Bakanları Alanya’da biraraya geldiler. Basın toplantısından yapılan ilk açıklama, Lavrov’un “Bizim, Rusya olarak bununla bir ilgimiz yoktur. Bu Suriye Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılan bir saldırıdır”dediği şeklindeydi.

 

Ancak kısa bir süre sonra bu bilgi, Rus Dışişleri Bakanlığı tarafından yalanlandı ve bir çeviri hatası yapıldığı söylendi. Yeni açıklama “Lavrov ‘saldırıyı ne Rusya ne de Suriye yaptı’ dedi” şeklindeydi.

Resmi ağızlardan basına yansıyan açıklamalar burada kilitleniyor.

Saldırı günü Albatros gibi hassas bir detayı da içeren açıklama kimden, nasıl alınan bilgilerden kaynaklanmıştı?


Tespiti kolay iniş kalkış ve Türk F-16’larının yetişemeden saldırganın döndüğü üs kimindi?
Saldırıyı gerçekten kim yaptı?

Bu sorulara resmi makamlardan verilen hiçbir cevap yok.

 

Konu hâlâ bir yayın yasağının ardında bekliyor.

Ancak bütün bu sürece paralel başka bir propaganda devreye girdi.

Aylar öncesinde de servis edilmiş bir Rus dezenformasyonu tekrar yayılmaya başladı.

Görüntülerde ABD Deniz Kuvvetlerine ait bir F/A 18c uçağı vardı ve Rus uçaklarının renklerine boyanmış olup, yine Rus uçaklarının (hâlâ) alameti farikası olan kızıl yıldızı kuyruğunda taşıyordu.


(Ancak kuyruk altında büyük harflerle MARINES (Amerikan Deniz Piyadeleri) okunabiliyor ve kokpitin altında Amerikan bayrağının “özet ifadesi” olan yatay şeritler ve ortasında mavi yıldız seçilebiliyordu.)

Buna rağmen iddia, bu şekilde (Rus uçağı gibi) boyanmış  uçakların Suriye taraflarında uçarken havada görüntülendiği ve Suriye’de muhalif güçlere yönelik bazı kanlı saldırıların (örneğin Halep’in bombalanmasının) aslında ABD uçakları tarafından yapıldığı şeklindeydi.

Bu iddiayı aylar önce ilk kez, açıkça Rus kara propagandası yapan RT adlı site öne sürmüş ve iddia çabucak yalanlanmıştı.


Google üzerinden yapılacak bir görüntü aramasıyla, fotoğrafların orijinal yayınına ulaşılabiliyor. Bu da, bu şekilde boyanan F-18’lerin, tatbikatlarda “saldırgan filo” (aggressor squadron) veya “düşman filo” (adversary squadron) olarak kullanıldığını gösteriyor. Wikipedia’da, çeşitli ABD hava üslerine bağlı “düşman/saldırgan filo” birimleri hakkında bol bol bilgi var. Ve elbette ki söz konusu görüntülerdeki coğrafya da Suriye veya çevresi değil. ABD’de bulunan bir hava üssü; Rus uçağı gibi boyanmış “düşman filo”lar “it dalaşı” (dogfight) türü tatbikatlarda kullanılıyor.

Fakat işte bu iddia tekrar servise sokuldu ve bu sefer kaynak olarak Christian Borys isimli bir Kanadalı gazetecinin tweeti gösterildi.


Borys’in tweetinde, yukarıda tarif edildiği gibi boyanmış bir F-18 üç ayrı fotografta görülüyor ve bir karede de (muhtemelen orijinal rengi göstermek için konmuş) bir Rus Su-34’ü bulunuyordu.

“ABD, FA-18'lerini #Syria'daki Rus jetlerinin boya planlarıyla uyuşturmak için boyuyor. Standart eğitim, ancak yine de ilginç” diyordu Crhistian Borys (
https://twitter.com/ItsBorys/status/784132399798034432).

Borys’in 6 Ekim 2016’da attığı bu tweet 12 Ekim tarihinde bu sefer diğer bir Rus propaganda aygıtı olan Sputnik’te yayınlanıyordu: “ABD’nin Suriye’deki jetleri neden Rusya’nınkilerle aynı renkte?” 
(
https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201610121025263854-abd-suriye-rusya-jet/).

Haberde, Borys’in sonraki bir tweetinde düzeltme yaptığı söyleniyordu. Borys’in “ABD, ‘taarruz birlikleri’ni pilotlarını eğitmek için kullanıyor. Komplo teorilerine son verin” diye yazdığı kabul ediliyordu --  ama olay halâ Suriyede geçiyordu.

El Bab saldırısının kimin tarafından yapıldığı, yukarda anlatıldığı gibi, çelişkili açıklamalar ve yayın yasağı ile bir perdenin ardına çekilirken, bazıları da Sputnik’in bu haberini tekrar hatırladı ve sosyal medyadan servis etmeye başladı.

Ancak bu sefer orijinaline ulaşmak aylar öncesindeki kadar kolay değildi ve arama motorlarında kartrşımıza çıkan sonuçlar, sayfalar boyu, her dilden bu dezenformasyonu tekrarlıyordu.

Sadece fotoğraf aramasıyla gerçeğe (orijinaline veya onun asla sadık kopyalarına) ulaşmak imkânsızlaşmıştı.

Ancak hâlâ mümkündü.  Eğer fotoğraf aramasını “aggressor” kelimesiyle desteklerseniz sonuca ulaşabiliyordunuz.

Fotograflar bir videodan alınmıştı (
https://www.youtube.com/watch?v=QunNlF7-BUE).

Yer Suriye değil, ABD’nin South Carolina eyaletindeki Beaufort üssüydü ve tabii ki uçaklar, yukarıda tarif edilen “düşman/saldırgan filo”lara mensup, eğitim amacıyla Rus kılığına sokulmuş araçlardı
(
http://webkits.hoop.la/topic/f-a-18c-agressor-da-us-navy).

Bütün bu açık çarpıtma isen Aydınlık gazetesi tarafından başlatılmıştı. Daha 1 Aralık’taki Alanya toplantısı yapılmadan ve Lavrov’un “çeviri hatası” içerdiği gerekçesiyle birkaç saatte değiştirilen açıklaması ortalığa düşmeden; hemen herkes, ilk gün yayıldığı gibi, Türk birliklerinin Rusya’nın kontrolündeki bir üsten kalkan Suriye’ye ait bir/kaç Albatros L-39 tarafından vurulduğunu bilirken, Aydınlık gazetesi tam o saldırı günü, yani 24 Kasım 2016’da, “Türk askerinin vurulması ABD provokasyonu mu?” başlığını atmıştı (
http://www.aydinlik.com.tr/dunya/2016-kasim/turk-askerinin-vurulmasi-abd-provokasyonu-mu).

Aydınlık gazetesine göre, tam da bir yıl önce Rus SU-34’ünün düşürülmesinin yıldönümüne denk gelen bu saldırının yükünü Rusya’ya yüklemek, Türkiye-Rusya ilişkilerinin güçlendiği bu dönemde “akıldışı” idi.

 

Aydınlık’a göre daha muhtemel senaryo, saldırının Rus jeti kılığındaki ABD F-18’leriyle yapılmış olmasıydı.
 

Saldırının gecenin en karanlık anlarında, sabaha karşı 03:30’da yapıldığı düşünüldüğünde bu “boyama”nın kime ne ifade edeceği sorusu da, elbette Aydınlık’ın iddiasında karşılık bulmuyordu.


Haber, konuyla ilgili gibi gösterilmiş ama aslında ilgisiz bir takım başka olaylar ve teknik detaylar da katılarak iyice bulanıklaştırılıyor ve bu şekilde uzayıp gidiyordu.

Aydınlık’ın bu haberinden sonra aynı dezenformasyon hükümet yanlısı medyaya da yayıldı; bkz
Takvim, 26 Kasım: 
http://www.takvim.com.tr/dunya/2016/11/26/abdnin-ucakli-katliam-oyunu.

Keza bkz Haber 7, 25 Kasım (Taha Dağlı): 
http://www.haber7.com/yazarlar/taha-dagli/2221727-abd-ucagi-boyanip-rus-ucagi-olmus?wr=1.

Ve bkz Yeni Akit, 26 Kasım: 
http://m.yeniakit.com.tr/haber/abdnin-ucak-cakalligi-239160.html

Bilindiği gibi Sputnik haber sitesine erişim,  24 Kasım 2015’den sonraki Türkiye-Rusya krizinde engellenmiş ve site açık, bilinen, alışılmış dezenformasyonuna  o tarihten itibaren twitter üzerinden devam etmişti.

Engel krizin çözülmesiyle kaldırıldı ama Sputnik’te değişen bir şey olmadı. Dezenformasyon devam etti ve Aydınlık gibi diğer bazı medya organlarınca da kopyalandı. Üstelik Sputnik dezenformasyonunu aktaran ve onu kullananlar arasına, son zamanlarda hükümet yanlısı bilinenlerden de katılanlar oldu.

1 Aralık günü yine Sputnik’te bir başka haber daha yayınlandı. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne dayandırılan haber, önce “Musul Operasyonunun başından beri 1600 peşmerge öldü” tweetiyle dikkat çekti.

Haber içeriği ise IKBY sözcüsü Halgurd Hikmet’e dayandırılıyor; “Musul’u terör örgütü IŞİD’den almak için 17 Ekim’de başlatılan operasyon süresince Peşmerge güçlerinin 1.600 üyesinin hayatını kaybettiğini ifade eden Hikmet, yaklaşık 10.000 askerin de yaralandığını belirtti” deniyordu (
https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201612011026096995-ikby-musul-operasyonu-1600-pesmerge-oldu/).

Sözcünün adı, açıklaması ve sayı doğruydu ama tarih yanlıştı.

 

İKBY sözcüsünün verdiği sayı, Peşmerge’nin IŞİD ile mücadelede 2014’ten bu yana verdiği tüm kayıpları içeriyordu (http://www.al-monitor.com/pulse/afp/2016/12/iraq-conflict-mosul-kurds-toll.html).

Sputnik yine kendisinden bekleneni yapmış ve ABD’ye yakınlığıyla bilinen IKBY’nin iki yıllık toplam kaybını, sırf şimdiki Musul harekâtında 17 Ekim’den günümüze gelen bir zaman aralığına sıkıştırarak okuyucusunu sahte bir başarısızlık algısına sürüklemek istemişti.

Sputnik’in bu yalanı da kullanıldı.

Hükümete yakınlığı ile bilinen bir gazetede yayınlanan bir yazı, Türkiye ve İran arasındaki zıtlaşmanın altını çiziyor, ama İran ve Suriye ile ortaklığı şüphe götürmeyen Rusya’yı onların yanında görmeyip oklarını ABD’ye yönlendiriyordu:


“ABD’nin ve yakın dostu İran’ın yönettiği Irak'ta ise şiddetin 1 aylık bilançosu çok ağır. Birleşmiş Milletler Irak'a Yardım Misyonu’nun verilerine göre Irak'ta son 1 ayda meydana gelen şiddet olaylarında 2 bin 855 kişi öldü, bin 380 kişi yaralandı.”  
 

İran’ın “ABD’nin yakın dostu” gibi gösterilmesinin ve ölü sayısındaki küçük bir rakam hatasının dışında, bbilgi esas itibariyle doğruydu ve UNAMI raporunda da 2885 ölü ve 1380 yaralı deniyordu
(
http://reliefweb.int/report/iraq/un-casualty-figures-iraq-month-november-2016).

Ancak ardından gelen “Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’u DAİŞ'ten almak için 17 Ekim’de başlatılan operasyon süresince 1.600 peşmergenin hayatını kaybettiği, yaklaşık 10.000 peşmergenin de yaralandığı açıklandı”  cümlesi UNAMI raporunda yoktu ve o bilgi muhtemelen Sputnik’ten aktarmaydı, çünkü aynı hatâyı barındırıyordu.

Aynı sıralamada bir cümle de şöyleydi: “Birleşmiş Milletler’den yapılan açıklamada da, Kasım ayında Irak güvenlik güçlerine bağlı yaklaşık 2.000 askerin hayatını kaybettiği ve 4500’ünün yaralandığı aktarıldı.”  

Bu sefer (yukarıda linki verilen) BM raporunda 1959 olarak geçen ölü sayısı yazıda 2000’e yuvarlanıyor ve yaralı sayısına da bir “0” ekleniyor; 450 olarak yapılan açıklamayı yazar 4500’e yükseltiyordu.

“Yani ABD ve yerel uşakları Irak ve Suriye’de de batağa saplanıyor” sözcüklerinin yazarın niyetini belli ettiği, veriler açısından oldukça özensiz yazıda, “Suriye’nin Haseke kentinde ABD ile PKK-YPG suçüstü yakalandı. Kimliği belirsiz bir uçak, ABD-YPG toplantısını vurdu. Saldırıda 5 ABD askeri ile 2 CIA casusu öldürüldü” gibi kaynaksız, tarihsiz ve başka bir yerde rastlanmayan garip değinmelere de rastlanmaktaydı. Sonuçta bütün bunlar “Kısacası durum şu: ABD öncülüğündeki Haçlı-Siyonist koalisyonu Suriye’ye girmeye çalışıyordu. Ama görünen o ki Suriye, ABD ve Avrupa’ya giriyor” hükmüne bağlanıyordu.

Belki ğüf noktası, arada bir yerde Rusya için övücü tonda söylenen şu sözlerdi: “Putin, Rusya’nın yeni dış politika konseptini onayladı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ülkesinin ABD ve NATO ilişkileri ile Suriye politikası gibi konuların ön plana çıktığı yeni dış politika konseptini onayladı. Rusya, yönünü İslam dünyası ve Asya’ya çeviriyor.”

Bu örnekler Rus menşeli bir propaganda ve onunla beslenen Türkiyeli medya kuruluşlarıyla ilgili.

Oldukça garip bir başka örneğe de Türkiye gazetesinde ve bu sitede Yıldıray Oğur dikkat çekti: 
http://www.serbestiyet.com/yazarlar/yildiray-ogur/sanghaya-giderken-740854.

15 Temmuz darbesinin arkasında ABD’nin bulunduğu temelsiz iddiasının ardından, medyada gide gele köpürtülen bu Rus sempatisini ve ters yönde ilerleyen Amerikan düşmanlığını Türkçe yayın yapan ve spesifik yalanlarla “besleyen” Rus medya organlarının neyin peşinde oldukları anlaşılabiliyor.

Geçmişi operasyonel haberlerle dolu, kötü şöhretli Aydınlık gazetesinin de, Türkiye’nin NATO’ dan ayrılarak Batı’dan kopmasını istediği ve “Avrasyacılık”dan muzdarip olduğu biliniyor. Dolayısıyla onu da anlamak mümkün.

Peki, AK Parti destekçisi bir kısım medyanın nesi var?

Neden 15 Temmuz sonrası freni boşalmış gibi (yukarıda sayılanlarla paralel yönde) hızlanarak sırf ABD’ye çatıp Rusya’ya yanaşıyorlar?

En önemlisi, niye bunun için neye hizmet ettiği gayet belli yalanları kullanmaktan çekinmiyorlar?

 

Yorum Analiz Haberleri

Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?