Bazı detaylar...

İnsanın olayları çözmesinde beyninin başka olaylarla bağlantı kurma özelliği son derece önemli yer tutuyor. Siz bir şey duyuyor, okuyor, izliyorsunuz.

Pat diye zihniniz daha önce gördüğünüz, duyduğunuz, bildiğiniz bir bilgiye link atıveriyor.

Ergenekonculara sorulmuş ya PKK'ya verilmek üzere Kuzey Irak'a gönderilen 24 bin adet ordu malı silahla ilgileri nedir diye... Bu soru kafamda hemen şu bilgiye link attı:

Televizyonun birinde Hasan Kundakçı Paşa'yı izliyorum. Kundakçı paşa PKK ile mücadelesini anlatırken öyle bir laf etti ki, o zaman da çok önemsemiştim.

Paşa konuşmanın bir yerinde dedi ki "Biz PKK'nın silahlarının seri numaralarını bile biliyorduk". Paşa bu bilgiyi nasıl bilebilirdi ya da bu bilgiye nasıl ulaşabilirdi?

1-Ya PKK'ya giden silahlar yakalandı ve seri numaraları alındıktan sonra tekrar geri verildi.

2-Ya PKK'nın silahların seri numaralarının yazıldığı envanter güvenlik güçlerince ele geçirilidi.

3- Ya da... Bugün bilmediğimiz bir ihtimal söz konusu.

Şimdi birileri çıkıp bir şeyler ima ettiğimi söyleyecek. Hiçbir şey ima etmiyorum. Sadece PKK'nın elindeki silahların seri numaralarının dahi bilindiği bir ortamda PKK ile mücadelenin nasıl olup da 25 yıla yayılabildiği...

Geçelim...

Ergenekon konusunda bazı gazetelerin tek satır bile yazmadığını biliyor musunuz?

Bazı gazeteler tek satır bile yazmazken bazı gazeteler ise fazlasıyla yayın yaptığı için hakkında soruşturma başlatıldı. Bunlar Yeni Şafak, Star ve Taraf Gazeteleri...

Peki başından beri tek satır yayın yapmayan gazeteler ise şöyle:

Türkiye Gazetesi, ki Veli Küçük olayına asla girmedi, Ergenekon'a hiç değinmedi, bu konudaki haberleri hiç ama hiç vermedi.

Cumhuriyet: Gazetelerine atılan bombaların akıbetleri hakkında mahkemelerde olup bitenleri dahi görmedi. Ergenekon denilen bir örgütün olmadığını iddia ediyor.

Yeni Mesaj: Bu gazetenin de nedense Ergenekon örgütü ile ilgili gözleri görmüyor, kulakları duymuyor. Yazarları bu konularla nedense hiç ilgilenmiyor.

Hürriyet: Hürriyet'in konumu biraz farklı. Kaptan, Ergenekon örgütü diye bir örgütün olmadığını iddia ve ima eden yazılar yazıyor. İlhan Selçuk'un evinin 90 m2 olduğunu görünce "Ergenekon burda mı kurulmuş" esprisini yapmış. Öyle ya bir örgütün kurulabilmesi için kurulduğu mekanın villa ya da "şato" olması veya belli bir alan gerekiyor olmalı.

Geçelim...

Ne zaman gündem ısınsa Emine Şenlikoğlu ya kendisi çıkıyor ortaya ya da birileri onunla röportaj yapıyor. Emine Hanım şimdi de Hürriyet'in konuğu olmuş, "İslami kesim" hakkında atıp tutuyor.

İran'da kadın hakları daha iyiymiş. İslami Kesim Sibel Can tanga giydikten sonra ondan hoşlanmamaya başlamış filan...

Yani Allah selamet versin, Emine Hanım ortaya çıkınca bazı kaşların çatıldığını bizzat biliyorum.

Bir gün Turgut Sunalp Paşa ile sohbetteyiz. Eşi de yanımızda. Televizyon da açık. Sohbet çok tatlı sürüyordu. Televizyonda birden Emine Şenlikoğlu görünmeye başladı. Sohbetin tadı kaçtı. Önce Paşa'nın hanımı olumsuz şeyler söyledi, sonra da paşa... Bütün konuşmalar güme gitti tabii.

Hanımefendiye acizane önerim, medyada görünme duygunuzu yenseniz, pek ortaya çıkmasanız. Ve değerli fikirlerinizi özellikle İran ve Magazin alemi konusundaki fikirlerinizi kendinize saklasanız nasıl olur? Eminim günaha değil, sevaba girersiniz.

Bugün gazetesi