Mustafa İslamoğlu ile Prof.Dr. Abdulaziz Bayandır Kurban bayramının günü hakkındaki görüşlerini açıkladılar.
Haksöz Haber
Prof.Dr. Abdulaziz BAYINDIR
HOCA –Türkiye haklıdır. Ay takvimi işi, hesaba bırakılmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Ay ve güneş, bir hesaba göredir.” (Rahmân, 55/5)
“Güneşi ziyâ, Ayı nûr yapan odur. Yılların sayısını ve hesabı bilesiniz diye ziyâya iniş yerleri belirlemiştir. Allah bunları, doğruyu gösterir biçimde yaratmış ve âyetlerini, bilen bir topluluk için ayrıntılı olarak açıklamıştır.”(Yunus, 10/5)
HACI –Ziyâ ve nûr kelimeleri ne anlama gelir. Ziyânın iniş yerleri ne demek?
HOCA –Ziyâ, Güneş ışını; nûr da insanı rahatsız etmeyen ışıktır. Biz Ayı ve Güneşi göremeyiz. Bizim Güneş dediğimiz ondan gelen ışınlardır. Güneş ışınları hem dünyamıza hem de Ay’a farklı açılarla gelir ve farklı yerleri aydınlatır. Nûr; o ışınların sebep olduğu aydınlıktır.
Biz Ay’ı göremediğimiz gibi ona inen Ziyâyı da göremeyiz. Bizim için Ay, ona inen Ziyânın bize yansıyan nûru yani ışığıdır. Yansımadaki daralma ve genişleme, onu hilal, yarımay ve dolunay şeklinde görmemizi sağlar. Kameri ay hesabı bu yansımaya göre yapılır. İlgili âyetlerden biri şudur:
“Aya (Ziyânın) iniş yerleri için ölçü koyduk; sonunda kuru hurma dalı gibi olur.” (Yasin, 36/39)
HACI –Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bunun için mi şöyle demiş: “Hilali görünce oruç tutun, tekrar görünce orucu bırakın, hava bulutluysa ayı otuza tamamlayın.” (Müslim, Sıyâm, 1081 (18-19)
HOCA –Doğru, kameri aybaşları hilale göre belirlenir. Ama takvim yerel değil, evrensel olur.
HACI –Öyleyse yukarıdaki hadis Nebimiz Muhammed aleyhisselama ait değil mi? Çünkü herkes kendi gördüğü hilali esas alırsa evrensellik olmaz.
HOCA –Hadis doğrudur; Nebimiz o sözünün gerekçesini şöyle açıklamıştır: “Biz ümmi bir toplumuz; yazı yazamaz, hesap yapamayız.” (Müslim, Sıyâm, 1080 (15) Yani “Ay’ın ve Güneş’in hesaplarını yapacak uzmanımız yok, bu yüzden aybaşlarını gözlemle tespit edin” demiştir.
HACI –Yani Nebimiz o sözü bir zorunluluktan dolayı söylemiş, öyle mi?
HOCA –Evet. Yoksa Kur’ân hesabı emrederken Nebimiz çıplak gözle gözlem yapmayı emredemezdi. Nebimizin gerekçesi ve ilgili âyetler göz ardı edilerek astronomi devre dışı bırakılamaz. Hilal hesabı, namaz vakitleri hesabı gibi değildir. Öyle olsa Mekke’de ikindi olunca İstanbul’da ikindiyi kılmadığımız gibi Mekke’de görülen hilalle İstanbul’da bayram yapamayız! Bunun kabul edilebilir yanı olmadığından âlimlerimizin çoğu, takvim için hilalin ilk görüldüğü yeri esas almışlardır.
HACI –Öyleyse Mekke’ye göre mi hareket etmemiz gerekir?
HOCA –Kur’ân’a göre Mekke Dünya’nın merkezi yani Ümm’ül-kurâ/Anakent, diğer yerler onun çevresidir. (En’âm, 6/92) Öyleyse kameri ay hesabı için Mekke merkez alınmalıdır.
HACI –Yani hilalin Mekke’de görülmesi mi esas alınmalı?
HOCA –Hayır! Geceyi ve gündüzü Mekke’ye göre belirlemek ve Mekke’de gece iken Dünya’nın herhangi bir yerinde görülen hilali esas almak gerekir. Çünkü ilk günün hilali, Güneşin batmasından sonra battığı görülen hilaldir. Hilal, Mekke’nin batısında daha erken batar. Yoksa Arjantin’deki Müslümanlar, hilali gördükleri halde Mekke’ye beklemek zorunda kalırlar. Bu da hesaba uymaz.
HACI –O zaman gecenin Mekke’de ne zaman başlayıp ne zaman bittiği önem kazanıyor.
HOCA – Arapçada gündüze “nehâr” (النهار) denir ve aydınlığın yayıldığı vakit, diye tanımlanır[1]. Kur’an, Arap toplumunun diliyle inmiştir. İlgili âyet şöyledir:
“Biz, her elçiyi kendi halkının dili ile gönderdik ki, onlara açık açık anlatsın.” (İbrahim, 14/4)
Bu sebeple âyetlerde de gündüz, aydınlığın yayıldığı vakittir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“Dinlenesiniz diye geceyi sizin için yaratan odur. Gündüzü de aydınlatıcı yapmıştır. Dinleyen bir toplum için bunda âyetler vardır.” (Yunus, 10/67)
Kutup bölgesi dışında aydınlık, Güneşin doğmasıyla birlikte başlar. Bu durumda gündüz, Güneşin doğuşuyla başlar ve biter. Öyleyse Mekke’de Güneş doğmadan önce herhangi bir yerde battığı görülen hilalle yeni günü başlatmak gerekir.
1978’de İstanbul’da yapılan Ru’yet-i Hilal Konferansı’nda alınan karara göre bizim bölgemizde imsak vakti girmeden Dünyanın herhangi bir noktasında hilalin görüldüğü tespit edilebiliyorsa imsakten sonrası imsakten sonra yeni ayın biri kabul edilir. İmsakla birlikte oruca başlanması açısından bu ölçü de kabul edilebilir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın uyduğu ölçü budur.
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi, Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Ökten Bey’in bu konuda yaptığı çalışmanın özeti şöyledir:
Bu yıl Türkiye takvimiyle 16 Ekim’de imsakten önce saat 03.20’de Güney Amerika’da, Arjantin’in batı kıyılarında yeni hilal görülmüş, aynı gün imsaktan sonra Zilhicce’nin 1. günü başlamıştır. Buna göre 25 Ekim 2012 Perşembe günü Kurban Bayramı’nın 1. günüdür. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hesabı da aynıdır.
Suud yetkilileri ise hesabı göz ardı ederek 16 Ekim 2012 Salı günü Mekke’de ayın Güneşten 43 dakika sonra batmasını esas alarak 17 Ekim’i Zilhicce’nin 1. günü; 26 Ekim’i 10. günü yani Kurban Bayramının ilk günü olarak ilan etmişlerdir.
HACI –Sonuç olarak Bayram 25 Ekim günü mü, yoksa 26 Ekim 2012 günü mü?
HOCA –Kur’an ve Sünnet bütünlüğüne göre bu sene kurban bayramı kesin olarak 25 Ekim 2012 Perşembe günüdür. Müslümanlar bu konuda rahat olmalıdırlar.
[1] Müfredat, النهر md.
MUSTAFA İSLAMOĞLU
Selamun Aleykum,
Muhterem hocam, malumunuz Sudi Arabistan, kurban bayramını 26 Ekim cuma günü olarak ilan etti. Bundan dolayı kurbanın perşembe günü mü yoksa cuma günü mü kesilmesi gerektiğine dair bizi aydınlatırsanız seviniriz. Allah razı olsun.
Aziz Mü’min,
Bu işin bir ucu fıkhi ihtilaflara dayanıyorsa, bir ucu da siyasi çekişmelere ve İslam dünyasında baş çekme sevdasına dayanır.
1. Türkiye laik bir devlettir ve kanunlarını dine dayandırmaz. Bu yüzden Türkiye'nin uygulaması kimse için fıkhi bağlayıcılık taşımaz.
2. Suudi bir aile krallığıdır ve devlet şekli açısından laik devlet kadar gayr-ı meşrudur. Kapalı olması, istişareye dayanmaması, büyük güçlerin hadimi olması da cabası.
3. Fıkhi açıdan İslam İ. Teşkilatı bünyesinde bu problemi isteseler çözerler. Bunun vebali hepsinin üstünedir.
4. İbadetlerin zamanının hesabında esas olan hesaptır. Bunu Peygamberimizin Hilal hadisindeki "Biz ümmi bir ümmitiz (nahnu ummetun ummiyyetun), hesap bilmeyiz" sözünden çıkarıyoruz. Yani ümmi olmasalar ve hesap bilselerdi, evla ve asıl olan hesap idi. Hadisten açıkça bu sonuç çıkar.
5. Evla olan ümmetin bir ve beraber bayram yapması idi. Fakat bu şu durumda mümkün görünmüyor.
Ruhsaten:
HERKES BULUNDUĞU YERE GÖRE KURBAN KESMELİDİR.
Bu fetvanın dayandığı dayanak:
1. Zorluğun yokluğu (ademu'l-harac) ve kolaylaştırma (2:185) ilkesi.
2. Büyük vahdeti gerçekleştiremeyince küçük vahdeti (içinde yaşanılan toplum) de kaybetmeme endişesi.
3. Hesabın evla olmakla birlikte, hesapla da ruyetle de amelin caiz olduğu hakikatidir.
Vesselam, veddua.