Yazısında Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümü vesilesiyle siyaset ve medyada öne çıkan Mustafa Kemal ve Kemalizm/Atatürkçülük güzellemelerini değerlendiren Kenan Alpay, Kemalizm/Atatürkçülüğe sığınmanın ve onu sentezci bir mantıkla yeniden üretmeye girişmenin ilkesiz olmanın yanı sıra beyhude bir çaba olduğunu kaydediyor.
Kenan Alpay’ın yazısından bir bölüm şöyle:
Önce Türk milliyetçiliğine ilişkin söylemlerin dozu ve önermelerin yoğunluğu arttırıldı, şimdilerdeyse Atatürk ve Atatürkçülük üzerinden “köklere dönüş ve tarihle barışma” kulvarında hızlı ve amansız bir yarış zuhur ediverdi. Tarih yeniden mi yazılacak, Mustafa Kemal’in hayatı yeni baştan mı oluşturulacak yoksa Türkiye toplumu bir mühendislik mucizesiyle köklü bir biçimde tanzim mi edilecek bilmek mümkün değil. Sadece siyasi açıdan değil ondan daha önemlisi ahlaki açıdan sergilenen bu zikzakla toplumun hangi tabakası kuşatılabilir acaba? Bu duruşa kim inanır, inananların tercihi ne kadar değişir soruları burada çok anlamlı ve faydalı durmuyor zaten. Özünde yanlış olan siyasi hedeflere ulaşmak üzere benimsemediği hatta çeliştiği kişi ve değerleri taktik açıdan benimsemiş gibi bir imaj oluşturma çabasıdır.
Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü asli sahiplerine bırakmakta fayda ve zaruret var. Atatürk ve Atatürkçülük üzerinde oynamaya, bunlar üzerinde sentezler üretmeye heveslenmenin hiçbir manası yok. Hukuk ve ahlak zemininde ilişkili olmaktan öteye bir yol gözükmüyor. Atatürk’ün açtığı yolda, kurduğu ülküde durmaksızın yürüyenlerin bu ülke ve toplumun başına neler neler getirdiği çok iyi biliyoruz.