CHP lideri Deniz Baykal, istifa açıklamasını yaparken, Avrupalı bir grup gazeteciyle Boğaz'da tekne turundaydık. Türkiye-AB ilişkilerini konuştuğumuz toplantının ev sahibi, AB-Türkiye temsilciliği idi.
Kimi ilk kez ülkemize gelen gazeteciler, çok şanslı olmalıydı. Ne de olsa, anamuhalefet liderinin bir kasetle görevden ayrılması gibi bir gelişmeyi ilk elden izleme imkânı bulmuşlardı.
Avrupalı misafirlerle CHP'nin geleceğini tartıştığımız gibi, Baykal'ın 'Pensilvanya' mesajının anlamını da konuştuk. Toplantıyla ilgili habere atmayı önerdiğim başlık, gruba mihmandarlık eden AB yetkililerini fena ürküttü. Korkutan teklif şöyleydi: "AB, Baykal'ın istifasını Boğaz'da kutladı."
Şakası bile korkutan bu başlık, bir kurguydu. Düşüncesi ne olursa olsun, mahremiyetin ayaklar altına alındığı bir skandal sonucu, bir insanın bu duruma düşmesi hoş değildi. Ama son dönemde CHP'nin ve Baykal'ın reformlar konusunda takındığı tavır göz önüne alındığında, çoğu Avrupalının 'Baykal'sız Türkiye' fikrine çok üzüleceğini söylemek zor.
Çünkü Avrupa'da Türkiye karşıtı olmayan ne kadar özgürlükçü, demokrat, sosyal demokrat isim varsa hepsi CHP'nin ve liderinin her türlü reform girişimine karşı çıkmasından aşırı rahatsızdı. Açıkça ifade etmeseler de birçok Avrupalı, CHP'nin Türkiye'nin daha demokratik ve özgür bir ülke olma sürecini, İslami kökleri olan AK Parti'ye emanet etmesine çok içerliyorlardı. Her fırsatta, bu rahatsızlıklarını Baykal'ın yüzüne ifade ediyorlardı. Hele Sosyal Demokratlar... Onlar, izlediği bu reform karşıtı tutum nedeniyle CHP'yi Sosyalist Enternasyonal'den atmayı düşünecek noktaya gelmişlerdi.
Geçen hafta bu sütunda Alman Sosyal Demokratların lideri Frank-Walter Steinmeier'in, "Kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan bir partinin demokratikleşme ve reformlara karşı takındığı tavrı anlamakta zorlandığı" itirafını aktarmıştım. Benzer şekilde İsveç Sosyal Demokrat Parti milletvekili Anne Ludvigsson da CHP'yi faşist parti diye suçluyor ve Sosyalist Enternasyonal'den atılmasını isteyeceklerini söylüyordu.
Tecrübeli siyasetçi Baykal'ın bu şekilde bir jübile yapması elbette üzücü. Ama hiçbir öneri getirmeden Türkiye'nin önünü açacak her adıma karşı çıkan tutumu, Anayasa Mahkemesi'ni adeta su yolu haline getirmesi nedeniyle sadece Türkiye'de değil, Batı'da birçok insanın kafasında Baykal siyasi ömrünü çoktan tamamlamıştı. Daha önce olduğu gibi teşkilat tarafından CHP'nin başına getirilir veya getirilmez, bu çok önemli değil. CHP için asıl yapılması gereken ve Türkiye'nin de acil ihtiyacı olan şey, bir zamanlar çağdaşlığın ve değerlerin tek temsilcisi, öncüsü olan partinin Batı'dan gelen bu ağır eleştiriler karşısında çizgisini sorgulayarak kendini yenilemesi.
Yeniden kitlelerde heyecan uyandırmak ve iktidar alternatifi olmak istiyorsa, CHP'nin sadece kendini sorgulaması da yetmez. Ayrıca eski şablonlardan arınması ve doğmakta olan yeni Türkiye'yi anlaması gerekli. İçerideki bütün kaos havasına ve işsizlik gibi ağır sorunlara rağmen yükselen yeni Türkiye'ye dair sayısız işaret var. Sadece son birkaç günde yaşanan 4 gelişme, bu konuda yeterince fikir verebilir.
İlk fotoğraf, Suriye, Katar liderlerinin katılımıyla İstanbul'da hafta sonu yapılan zirveden. İkili ilişkilerin yanı sıra İran ve Filistin meselesinin konuşulduğu toplantı için El Hayat'ın başlığı şöyleydi: Suriye-Katar-Türkiye zirvesi: İstikrarı desteklemek için stratejik işbirliği.
İkinci gelişme, Sarkozy'nin Türkiye'yi AB'den dışlamak için kurulmasını istediği Avrupa Birliği Tefekkür Grubu'nun, yayımladığı raporda Türkiye ile müzakerelerin sürdürülmesi gerektiğine karar vermesi.
Üçüncü kare, Rus lider Medvedev'in dün 4 uçakla Türkiye'ye gelmesi. Türkiye'nin dış ticarette birinci ortağı haline gelen Rusya ile nükleer santral inşasından vize muafiyeti ve boru hattı projelerine birçok stratejik anlaşma imzalanacak.
Dördüncü fotoğraf, Başbakan Erdoğan'ın krizin tam ortasındaki komşu Yunanistan'a destek olmak ve ilişkileri maksimum düzeye taşımak için bu hafta 9 bakanla Atina'ya çıkarma yapacak olması. Bu tabloyu anlayacak ve grafiği daha da yükseltmek için yarışacak bir CHP'ye ihtiyaç var...
ZAMAN