Ergenekon konusunda en tipik tepkiyi Baykal'ın verdiğinde kuşku yok.
Daha başlangıçta avukatlığa soyundu ve bu misyonu bütün celadetiyle devam ettiriyor...
Ama bu misyonun en anlaşılmaz misyon olduğunda da kuşku yok.
İnsan ilk planda "Bir bildiğin varsa söyle!" diye tepki vermek istiyor. Diyor ki:
-Bu bir siyasi intikam davasıdır. Bu söylemin genel bir yargılamadan ibaret olduğu açık. Bu söylemde bir belge yok. Daha önemlisi bu söylemin "sanıkları toptan suçlamaktan ve yargısız mahkum etmek"ten de bir farkı yok.
Tabii ki bir avukat ya da sanığın kendisi, savunma safhasında böyle genel ifadeler kullanabilir. Ama bunların hiçbiri, savcılığın ortaya koyacağı delilleri iptal etmeyeceği gibi, mahkemenin, somut delilleri görmezden gelmesine de yol açmaz. Bu savunma tarzı, davanın kamuoyundaki algılamasını etkiler ve kamuoyu tepkisi ile davanın mecrasından kaymasına yol açar.
Bu tarz suçlama ya da savunmalarla, mahkemelerin etkilenmesi ölçüsünde, masum bir insanı mahkum ettirmek mümkün olacağı gibi, bir suçluyu da kurtarmak mümkün olabilir. Baykal'ın şu andaki misyonu, Ergenekon davasını akamete uğratmak ve zanlıları - şüphelileri kurtarmak biçiminde görünüyor.
Oysa Baykal;
-Yargının sağlıklı işlemesini talep edebilir. -Ergenekon davasının, nereye kadar uzanacaksa oraya kadar gitmesini ve sorumluların ortaya çıkarılmasını isteyebilir.
-Mahkemeye herhangi bir sanığın ya da tüm sanıkların avukatı olarak katılabilir. -Mahkemenin kuruluş biçimine yönelik itirazları varsa onu dile getirebilir.
-Ve elinde Ergenekon'la bağlantılı hadiseleri aydınlatacak bir malzeme varsa onu mahkemeye sunabilir.
-Hatta, iddia ettiği gibi bu bir "siyasi intikam davası" ise bunun, "Başbakan şunu yaptı, Adalet Bakanı şunu yaptı ve mahkeme bundan şöyle etkilendi" gibi somut delillerini ortaya koyabilir. Bunların hiçbiri yok ama bir ana muhalefet lideri çıkıyor ve "Aslında Ergenekon yok" biçiminde kategorik bir tavır sergiliyor. İşte bu, kolay anlaşılır bir şey olmuyor.
Ve bu, "Baykal'ın başka bir sancısı olmalı" kuşkusunu gündeme getiriyor. Baykal bu davayı zihninde bitirmiş durumda. Peki ya dava süresince bunca fesat eylemler sanıklarıyla birlikte aydınlanır ve gerçekten net mahkumiyetlerle sonuçlanırsa...
Ya herru ya merru. Baykal adına müthiş bir angajman. Baykal'ı anlıyoruz. 28 Şubat'ı meşrulaştırdı, 27 Nisan'ı meşrulaştırdı. Yani zihninde, demokrasiye yönelik müdahalelere açık kapı var. Ama bu Ergenekon, bu müdahalelerin yanında öylesine geniş bir fesat ağına işaret ediyor ki, demokratik sistem içinde sorumluluk üstlenen bir ana muhalefet liderinin, bu fesat ağının ortaya çıkması için çaba sarf etmekten başka yol aramasının mantığı bulunmuyor.
Baykal, onuncu dalga operasyonlarla ilgili olarak "Bunlar, diyor ancak rejim değişikliği zamanlarında olur" sonra da Humeyni'yi, Peronizmi zikrediyor. Ama Baykal'ı, mesela halktan yüzde 47 oy almış bir iktidar partisinin kapatılma davası kaygılandırmıyor.
Orada yargı siyasallaşmıyor! Ama yargı, diyelim Susurluk bilmecesini deşmeye çalıştığında, Garih cinayetindeki perdeyi kaldırmaya uğraştığında, Danıştay cinayetine ışık tutmaya çalıştığında, demokrasi dışı oluşumları ortaya çıkarmaya yöneldiğinde, Baykal'ın hamiyyet damarları kabarıyor. Hayır, bunları anlamak ve Baykal'ın demokrasi içindeki yerine yakıştırmak mümkün değil. Masumiyet ilkesine özen gösterelim.
Hiç kimseyi peşin olarak mahkum etmeyelim. Hukuk sağlıklı çalışsın, asla siyasileşmesin. Ama, Türkiye'de var olduğu bilinen ve bugüne kadar Ecevit dahil pek çok devlet adamının işaret ettiği kirli yapılanmayı ortaya çıkarmayı hedefleyen bir yargı sürecini akamete uğratmayalım. Baykal, çok ilginç bir rol üstlenmiş durumda. "Ergenekon ve Baykal" denklemi, sonu son derece merak uyandıran bir hikaye olacak gibi görünüyor.
TSK’daki hassasiyet
Gerek emekli gerekse muvazzaf üst rütbeli askerlerin gözaltına alınmasının TSK bünyesinde bir hassasiyet oluşturması beklenebilirdi. Gözaltı akşamı Gnelkurmay'da yapılan komutanlar toplantısı bu hassasiyetin bir ürünü olmalıdır.
Hassasiyet muhtemelen Milli Savunma Bakanı'na intikal etmiş, Bakan Gönül bilgilerini Ankara dönüşünde Esenboğa-Başbakanlık arasında Başbakan'a intikal ettirmiş ve Başbakan, Genelkurmay Başkanı Başbuğ ile görüşme talebinde bulunmuş oldu. Bu görüşme, Başbuğ'un Cumhurbaşkanı Gül ile olağan görüşmesi öncesinde program dışı gerçekleşti.
Bu arada İçişleri Bakanı Atalay da Cumhurbaşkanı ile program dışı bir görüşme yaptı. Muhtemelen Atalay da bu çerçevede edindiği bilgileri paylaştı. Genelkurmay, bugünkü basın bilgilendirme toplantısını iptal etti. Evet, TSK bünyesinde hassasiyet günün konusu.
Bu arada Yargıtay Başkanlar Kurulu toplandı, açıklama yapmadan dağıldı. Yargıtay da ihsas-ı rey kaygısıyla açıklamadan kaçındı. Böyle herkes yargı sürecini zedelememeye itina gösterdi. Bu Türkiye demokrasisi için bir ileri adım. Gene de bu hassasiyetlerin davayı etkileyip etkilemeyeceğini ileriki zamanlarda göreceğiz.
BUGÜN