Baykal, DTP ile görüşmenin PKK ile görüşmek anlamına geldiği tezini tekrarlamaya devam ediyor. Demek ki bu ısrarın yaratacağı vahim sonuçların farkında değil. Üstelik çözümü engellemek bu hataların en hafifidir.
Sırf muhalefet olsun diye söylenen bu söz, toplumda duygusal bölünme için zihinleri tetikliyor. Herkesi, en azından bazılarını etnik kimlik üzerinden gard almaya zorluyor. Öte yandan, muhtemel çözümün demokratik gereklilik ve ondan kaynaklanan bir sonuç değil de devletle PKK arasında pazarlıkla elde edildiği kanaatini inşa ediyor. Bunu örmek zorunda ki seçim meydanlarında yine bu fikri satabilsin.
Böylesine ucuz bir siyaset normal zamanda sadece Baykal’ı bağlardı ama şimdi tam da bir çözüm arefesindeyken herkesi derinden etkiliyor.
Ne var ki, CHP’nin yine bugünküne benzer fikirlerle girdiği son seçimlerin sonuçları dramatik bir şekilde, bu siyasetin toplum nazarında bir değeri olmadığını gösteriyor.
Mesela, son yerel seçim sonuçlarına birlikte bakalım.
DTP bütün Doğu ve Güneydoğu’da AK Parti’den sonra en çok oy alan ikinci partidir. İl genel meclisi sonuçlarına göre DTP’ye oy verenlerin sayısı 2 milyon 277 bin olmuştur. Bölgede CHP diye bir parti ise yoktur. Mesela Hakkari’de il genel meclisi seçiminde CHP’ye oy verenlerin sayısı sadece 140 civarındadır. Bu ilde CHP’nin belediye başkan adayı ise 331 oy alabilmiştir. CHP’li başkan adayları Diyarbakır’da bin 813, Batman’da 348, Siirt’te 933, Bitlis’te 294, Muş’ta 377, Van’da 1063, Mardin’de bin 22, Şırnak’ta 110, Ağrı’da 496, Iğdır’da 173 oy alabilmiştir.
Ana muhalefet partisinin bölgedeki bütün seçmenleri il genel meclisi oyları da eklense bir stadyumu “maalesef” dolduramamaktadır. Bu, vahimden daha vahim bir tablodur.
CHP en iddialı Doğu vilayeti olan Tunceli’de bile ikibin 27 oy alabilmiş, AK Parti’nin de gerisinde kalmıştır.
Ülkenin bir bölümünde tamamen silinmiş bir partiye merkez partisi denilebilir mi, sorusu şimdilik cevapsız beklesin. Zira, Cumhuriyet topraklarının yarıdan fazlasında sıfır çeken bir partiye Cumhuriyet bekçisi muamelesi yapılıp yapılamayacağı sorusu CHP için daha can acıtıcıdır. Bu partinin İç ve Orta Anadolu tablosu da Doğu ve Güneydoğu’dan pek farklı değildir. Birçok ilde binde 3-5, birçok ilde yüzde 1-2 oy oranına sahip bir partiden söz ediyoruz...
Bu rakamlar ışığında Baykal’ın “DTP, PKK’dır” sözüne yeniden bakalım..
O zaman lafın tamamını söylemelidir. Bu 3 milyona yakın DTP seçmeni ve henüz oy verme çağına gelmeyen çocukları, “dolayısıyla” birer PKK militanı mıdır? Partisine terör örgütü muamelesi yapılan bir halk, bu mesajdan ne anlar? Ülkesine, devletine bağlılık mı, nefret mi, endişe mi şüphe mi?
CHP lideri her istediği partiyi istediği biçimde kategorize etme imtiyazını nereden alıyor peki? Baykal’a göre DTP, PKK demek. AK Parti de zaten rejim düşmanı, seçmeni ise gerici, yobaz.
Bu ülkenin asıl, pürüssüz, eksiksiz, temiz, vatanperver vatandaşları sayıları hiç artmayan ve galiba artmadığı için hep temiz kalabilen CHP seçmenleri midir? Baykal bunu mu söylemek istiyor?
Partisine saygı duymadığı bir seçmen grubuna, kendi seçmeniyle eşit vatandaşlar olarak saygı duyuyor mu? Artık Kürt sorunu konusunda ne düşündüğü şöyle dursun; bir ve bütün, herkesin eşit olduğu bir Türkiye düşünüyor mu?
Baykal birtakım hükümler veriyor ama toplum gereken cevabı bir şekilde veriyor. Ama tarihin kendisi hakkında verdiği hükümle baş edebilmenin imkansız olduğunu unutmamalıdır.
Sayısız başarısızlığa rağmen siyasi kariyerini 40 yıla vardırabilen bir politikacının hiç olmazsa, bu ülkenin Türklerinin, Kürtlerinin, dindarlarının, demokratlarının kendisini nasıl hatırlayacağını önemsemesi iyi olur.
Başbakan ya da Cumhurbaşkanı olamayabilir, seçim de kazanamayabilir ama ülkeye hizmet için tek imkan o makamlarda değil ki. Gerçek bir liderin akın kanı durdurmak adına sıradan bir çaba göstermenin bile bu ülke insanı nazarında değeri vardır. Baykal siyasetine yabancılaştığı ülkenin insanına da mı yabancılaştı yoksa?
STAR