Baykal daha fazla bağıramaz. Çünkü sesinin çıktığı kadar bağırıyor zaten. Yeni bir şey söylemiyor. Tehdit ediyor, öfke saçıyor ve kendini tekrarlıyor..
Biliyorum Baykal'a sabretmek zor, ama sabır.
O bağıra bağıra kendini de tüketecek partisini de. Bu öfkeyle çevresindeki, kendi öfke sınırının altında kalan, ruh sukunetine ve aklıselime sahip herkesi kaçıracak. Ve biraz da o frekanstaki kişileri başına toplayabilir.. Onun da bir zararı yok.. Onlar birbirlerini taşıyamazlar.. ÇYDD, ADD'de bunu gördük..
Bırakın bağırsınlar.. Sesleri kısılır, yorulurlar ve sonra ümidlerini kaybeder ve çaresiz hissederler kendilerini ve durumu kabullenirler. Ya da affedilemeyecek işler yaparlar, toplum onları evine hapseder..
Baykal'ın halini, bir psikoloğa sordum; Korku, panik, yılgınlık, vehim, Hannasın vesvesesi, suçluluk psikolojisi diyor..
Bu kadar öfke yüreğe zarar verir. Bu kadar öfke aklı zail eder.
Baykal konuşurkenki yüz haline bakmıyor mu?
Aslında, kapsamlı bir anayasa değişikliği yapıp, Ekim'de erken yerel seçimlerle birlikte bir Anayasa referandumu ne iyi olur?
Aslında Baykal biraz da tabanın öfkesini deşarj ediyor.
Kolay mı 300 yıllık bir saltanat çöküyor.. Hayaller çöküyor..
Saygınlıkları dibe vuruyor.. Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, Sivil Toplum hepsi hikaye kimileri için.. Hepsi bir arada malı götürüyorlar. Azgın azınlık denen bir grub. “Beyaz Türkler” ya da namı diğer “Boğazdaki Aşiret”..
Bırakın biraz bağırsınlar, ağlasınlar, öfkelensinler.. Bir süre sonra “Biz nerede yanlış yaptık” diye soracaklardır.. Özeleştiri yapacaklardır. Kimi de içkiye vuracaktır.
Bunlar sevinince de içerler, üzülünce de! Efkar basınca da!
Göz göre göre eriyip bitiyorlar.. Eski dönemin hesapları ile ilgili çember daralıyor..
Erdoğan muhalefetin psikolojisini anlamak için kendine bir psikolog danışman alsa ne iyi eder.. Çünkü iş artık akıl ve ruh sağlığı sorunu haline geldi..
Baykal bağırdığı sürece sorun yok demektir. Oturup sesizce düşünmeye başladığında korkun. O meydan okumalar, iktidardan çok kendi sinirlerini bozuyor.. Yapacak olsalar bu kadar bağırmaz, yaparlar.. Yapamayınca bağırıyorlar..
Bana kalırsa siz Baykal'a değil, Şener'e Bakın.. Aslında Şener'e değil, Şener'i araziye sürenlerin oyunlarına bakın.. Şener'i mayınlı tarlaya sürenler, o düşerse yarın bir başkasını sahaya sürebilirler..
Göreceksiniz, birkaç eğilimi bir araya getiriyoruz diye İlhan Kesici'yi filan da yardıma çağıracaklardır.. Kesici kendini bu kadar kullandıracak adam mı, bilmem ama, CHP'ye girdikten sonra girmeyeceği parti olmasa gerek. DSP'ye de geçer MHP'ye de. Bakarsın DTP'li bile olur. Sağa lider olacak bir adamı CHP'ye asker yaparsanız geriye ne kalıyor ki.. Sözkonusu rejimse, gerisi teferruattır netekim..
Abdullatif Şener tehlikeli denizlere yelken açıyor.. Yılmaz, Merkez Sağ için Şener’i sahaya sürmeye çalışıyor.. Demirel de AK Parti'ye zarar verecek her projeye var.. Cindoruk olmadı Şener verelim! Şener'e Masonik örgütlerden imtiyaz belgesi düzenleyelim..
Şener AK Parti tabanından bir tutam ot bile koparamaz.. Yılmaz'ın siyasi zekasını bilmem ama, DYP'nin bugünkü yönetim kadrosunun bu projeye sıcak bakacak kadar zeka sorunu olduğunu sanmıyorum..
Şener'in zor zamanda derin devletin gönüllü askerliğine razı olup araziye sürülmesini anlamakta zorluk çekiyorum.. Bu iş bir gurur ve ihtiras meselesi değilse nedir peki?.. Herhalde tehdit ve şantajla bu işi yaptırmıyorlar!
Hal böyle olunca bu adam SP'de, AK Parti'de nasıl barındı?..
Yoksa, Türk filmlerindekine benzer bir şekilde, kendini feda edercesine, derin yapıya sızıp, içeriden işi bitirmek isteyen bir “kahraman” mı?
Yakın çevresinden biliyoruz ki, kimseyle geçimi iyi değil.. O zaman “yeni dostları” düşünsün..
Baykal ya da Bahçeli ya da Erdoğan, herkes şunu düşünmeli, eğer bu işler kontrolden çıkarsa, Allah korusun, kimin sağ kalacağı kimin kalmayacağı belli olmaz. Geride yönetecek bir “Türkiye” kalır mı, kalmaz mı, o da belli olmaz..
Erdoğan gitsin diyenler, gelenin ondan daha ılımlı olacağını mı sanıyorlar.. Hiç sanmam..
Gün döndü. Bunu görün artık. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..
Gelen gideni aratır..
Bu millet, bu olayları yaşadıktan sonra, size oy vermez. Darbe heveslilerine sesleniyorum, darbe de yapsanız, bugünkü kadar güvende olamazsınız.. Zamanı geri götüremezsiniz. Tarihin akış yönünü değiştiremezsiniz..
Erdoğan gitse ya da AK Parti olmasa ne değişir?!. Bunu iyi düşünün.
Bu milletin, inancı, tarihi, kültürü, kimliği ile uğraşmaktan vazgeçin. Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder..
Hayali çözümlerle kendinizi kandırmayın ve Türkiye'ye zaman kaybettirmeyin..
Çetelerden medet ummayın. Darbecilerin peşine takılıp savrulmayın..
Sonunda olacak olacak..
Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.
Herkes yaptıkları ve söyledikleri ile ya kendi cennetlerine sırtlarında tuğla ya da kendi cehennemlerine sırtlarında odun taşıyor.
Selâm ve dua ile..
Vakit gazetesi