Baykal’ın “istifa konuşması”nı büyük bir dikkatle dinledim... “Ağır haya ve utanç bunu yapanlar için anlamını kaybeder. İnsanların şerefleri onların umurlarında değildir” diyordu ki, sonuna kadar katılıyorum.
Bu böyledir diye, konu hakkında görüşlerimizi dile getirmeyecek miyiz?
Hele, işin içinde dramatik bir istifa kararı varsa...
Baykal, olayı “komplo” olarak açıklıyor.
Hakkıdır...
Bu gibi durumlarda en kullanışlı savunma sözcüğü “komplo”dur ve Baykal da naçar bu ihtimale yatmıştır.
Mesela şu sözler: “Önümüzdeki komployu gerçekleştirenler, bunu sapık oldukları için veya ticari kazanç sağlamak için veya şantaj yapmak için düzenlememişlerdir, siyaset yapmak için düzenlemişlerdir. Ahlaklarına, vicdanlarına uygun bir siyaset için...’’
Baykal’ın bütün dediklerinin altına imzamızı atıyoruz...
Bu gizli kamera hadisesi, sapıkça bir merak güdüsünün ürünü değil, bir siyasi çalışmanın sonucu... Bu işi tezgahlayanlar, Baykal’ın da imlediği gibi, ucuz tarafından siyaset yapıyor...
Maksat ne?
Siyaseten alt edemedikleri “büyük hizipçi” Baykal’ı “itibarsızlaştırarak” halletmek ve dolayısıyla haleflere “alan” açmak... Bu alanı kimin doldurduğuna bakarak, “komplo”nun mahiyetini (ve tabii adresini) çözebiliriz.
Baykal’ın dediklerine imzamızı atıyoruz da, meselenin “sivil dikta”yla alakasını çözemiyoruz.
Demek ki, biraz cesaret bulsa, meseleyi anayasa değişikliği paketine, Ergenekon avukatlığına, denizaşırı bir ülkeye, şuna buna bağlayacak... Giderayak ucuz siyaseti yapıyor ve bence ayıp ediyor.
İstifa kararına gelince...
Doğrusu ben böyle bir “adım”
beklemiyordum.
Bu kadar erken hiç beklemiyordum.
Zamana yayar, unutturur, daha da olmadı komployu çeşitlendirip yırtmaya bakar diye düşünüyordum.
Baykal hepimizi şaşırttı.
Parti teşkilatını, kendi “yandaş medyasını”, herkesi, hepimizi şaşırttı...
Livaneli de şaşkındır şimdi... Üzgündür de... İçten içe, “Tüh ulan! Neden sekiz yıl önce patlamadı ki sanki bu kaset! Ne güzel genel başkan olacaktım” diye hayıflanıyordur.
İstifa kararı şaşırttı ama diğer taraftan da kafaları karıştırdı.
Madem kaset hadisesi “sofistike bir komplo”dur ve amaç “siyasi sonuç” elde etmektir, Baykal neden kaçıyor? Neden bu işi tezgahlayanların ekmeğine yağ sürüyor?
Hem komplo, hem istifa nasıl olur?
Şöyle olur:
Baykal aslında kaçmıyor... Mevzi değiştiriyor... “Ahlak eleştirileri”nin önüne geçmek için, önce bir “mağdur ve siyaseten gadredilmiş Baykal” yaratmak zorunda. Muhaliflerin ve “Bu iş Baykal’la olmuyor” cephesinin de sesini kesecek bir pozisyon bu.
Kurultaya kadar bu “pozisyonunu” koruyabilirse, ikinci hamlesini gerçekleştirecek: Partililerin ve “taban”ın ısrarlı çağrılarına dayanamayarak, hele “Bırakma bizi Baykal baba” yakarışları karşısında gözyaşlarını tutamayarak, “istemeye istemeye” genel başkanlığa aday olduğunu açıklayacak.
Ben böyle düşünüyorum.
Bu istifa kararı, bir tür “parti içi cilveleşme” ve “güç tahkim etme” çalışması gibi geliyor bana. Mustafa Özyürek’in “Başkanımızı bırakmayız” açıklaması da bunu teyit eder cinsten.
Yani, Baykal bildiğimiz Baykal’sa, kolay kolay bırakıp gitmez...
Bırakıp gitmesin de zaten...
Türkiye’nin ve özellikle iktidar partisinin ona ihtiyacı var.
STAR