Bayırbucak’a karşı kimi Rus, kimi Baas, kimi bilmem ne bela
Yasin Aktay / Yeni Şafak
Suriye'de Türkmenlerin yoğun biçimde yaşadıkları Bayır-Bucak bölgesinde, özellikle Derhanne, Kızıldağ ve Fırınlık köyleri civarında Esed rejimine bağlı güçlerin Rus savaş uçaklarının da desteğiyle gerçekleştirdiği operasyonlar şiddetini arttırarak sürüyor.
Rejim kuvvetlerine askerî açıdan önemli bir üstünlük sağlayacak Kızıldağ bölgesinde yoğunlaşan çatışmaların uzamasının ya da Esed rejiminin bölgeyi düşürmesinin Türkiye'ye doğru yeni bir göç dalgası yaratabileceğinden endişe ediliyor. Daha da önemlisi Esed rejiminin kontrolüne geçen bölgelerde gerçekleştirilebilecek toplu infazlardan korkuluyor.
Aslında Türkmendağı olarak anılan bölge tek bir dağ değil, dağlık bir bölge. Dolayısıyla bir iki günde kesin bir neticenin elde edilmesi oldukça zor. Bununla birlikte olanca gücüyle ve Rus savaş uçaklarının desteğiyle yüklenmesine rağmen Esed rejiminin beklediğinin çok altında bir ilerleme gerçekleştirebildi. Halbuki eli kanlı diktatör Esed'in komutanları son bir aydır kısa sürede netice alabileceklerini umdukları bu plan üzerinde çalışıyorlardı.
Esed rejimi ülkenin kuzeyindeki bu stratejik bölgeyi ele geçirebilmek için önce Halep'e doğru hareket ederek muhalif grupların güçlerinin önemli bir kısmını Halep'e kaydırmasını sağladı. Ardından ikinci bir orduyla Türkmendağı'na yönelen Esed güçleri Halep'e doğru kaydırılan muhalif kuvvetlerle Türkmendağı arasındaki bağlantıyı kesti ve korumasız kaldığını düşündüğü Türkmendağı'nı kısa bir sürede ele geçirmeyi planladı. Ancak Esed'in zulüm sarayındaki planın şimdilik Türkmendağı'na uymadığı söylenebilir.
Sahadan gelen son bilgilere göre Gimam, Zuveyk Köyü ve Acısu Kavşağı'nı ele geçiren rejim güçleri Türkiye'ye 5 kilometre mesafede olan ve bölgenin en önemli yükseltisi olması açısından stratejik bir öneme sahip Kızıldağ'ı kontrol altına alabilmiş değil.
Bayır-Bucak Türkmen Dağı Kültür Eğitim ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mehmet Ali Öztürk Türkmendağı'nı savunan muhalif grupların buradaki savunmayı İkinci Çanakkale olarak gördüklerini; kesinlikle geri çekilmeyeceklerini tekrarladıklarını belirterek yaşanan gelişmelerin önemini ortaya koyuyor.
Esed rejimi geçtiğimiz yıl asker toplamakta zorlandığını net bir biçimde dile getirmişti. Uzun zamandır Esed rejiminin asker ihtiyacını Afganistan, İran gibi ülkelerden getirilen Şii paralı askerlerden sağladığı, teşkil ettirilen askerî yapıların komutanlığını da İranlı generallerin veya daha düşük rütbeli subayların yaptığı bilinen bir durum. Yani Esed rejimi varlığının devamını meseleyi bir kimlik meselesine, yaşanan çatışmaları mezhep çatışmasına dönüştürerek sağlama gayretinde. Bu durum sadece Suriye'de değil bölgede tehlikeli gelişmelerin önünü açabilir.
İlk günden itibaren bölgede böyle bir tehlikenin var olduğunu gören Türkiye'nin sorumlu politikalarının şimdiye kadar bu tehlikenin büyümesini önlediği söylenebilir. Esed'in, DAEŞ'in ya da PYD-YPG'nin zulmünden kaçarak Türkiye sınırlarına yığılan, hayatlarını güvence altına almak isteyen tüm unsurlara Türkiye ev sahipliği yaptı. Türkiye'ye gelemeyenlere ise yardım malzemelerinin ulaştırılabilmesi için tüm önlemelere rağmen ciddi çaba sarfetti. Bu çerçevede Bayır Bucak Türkmenlerine de Türkiye ihtiyaç duydukları her an yardım elini uzatmaktan geri durmadı.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken yine de Türkiye, Bayır-Bucak Türkmenlerine ve Türkmendağı'na yardım etmemekle itham ediliyor. Bayır-Bucak Türkmenlerine yardım götüren Tırların önünü Paralel Çetenin organizasyonuyla kesenlerin bugün Bayır-Bucak Türkmenlerine yardım edilmiyor yaygarasını koparanlar olduğunu görmek insanı hayrete düşürüyor.
Dahası bu kişiler öylesine bir düşünsel terör estiriyorlar ki örneğin Mali'deki terör saldırısı hakkında görüş bildiren kimseler bir çırpıda hain ilân ediliveriyor.
Türkiye uzunca bir süredir Esed rejiminin bir sonraki hedefinin Bayır-Bucak Türkmenleri olduğunu, Esed rejiminin Suriye içerisinde sivillere dönük sistematik katliamlar gerçekleştirdiğini uluslararası platformlarda dile getirirken Türkiye'yi Suriye'nin içişlerine karışmakla suçlayanların şimdi Bayır-Bucak Türkmenleri ve Türkmendağı saldırısı hakkında konuşabiliyor olması samimiyetsizliklerinin, siyaseti ve uluslararası politikayı nasıl ucuz bir mantıkla değerlendirdiklerinin göstergesi.
Sosyal paylaşım sitelerine Türkmendağı kelimesini yazdığınızda Bayır-Bucak Türkmenleri üzerinden Osmanlı mirasına dönük nasıl bir nefret kusulduğunu görebilirsiniz. Dahası AK Parti hükümetini “mezhepçilik” yapmakla itham edenlerin nasıl bir mezhep kiniyle Bayır-Bucak Türkmenleri'ne yönelik Rus savaş uçaklarının salvolarını alkışladıklarına hayretle şahitlik edebilirsiniz.
Esed zulmüyle abad olacaklarını zannedenler büyük bir yanılgı içerisindeler. Bugün Suriye'deki Türkmenler, Sünnî Arapları ve PYD-YPG ile aynı çizgide olmayan Kürtlere yönelen zulmün yarın bu zulme destek verenlere yöneleceğini bilmek gerekiyor. Zira, Zulm ile âbâd olanın âhiri berbad olur.