“Zalimler Yenileceksiniz, Cehenneme Sürüleceksiniz” ve “Emperyalist Kuşatmaya Karşı, Onurlu Suriye Direnişinin Evlatları, Bayırbucak Türkmenlerinin Yanındayız” pankartı açılan eylemde ABD, Rusya, İran, Esed Yenileceksiniz, Katil Rusya’da Esed’in Çöküşünü ve Zafer Yürüyüşünü Durduramayacak, Emperyalist Kuşatmaya Karşı, İslami Mücadele Kazanacak” dövizleri taşıdılar.
Emperyalist ABD, Rusya ve İran’ın desteği ile 5 yıldır Suriye’de halkını katleden, milyonlarca kişiyi evsiz, yurtsuz bırakan ve bugünde Bayırbucak Türkmenlerine saldıran Katil Esed rejimini ve destekçilerini protesto etmek için toplandıklarını hatırlatarak sözlerine başlayan Murat İslam, Rusya’nın Suriye’de devam etmekte olan kavgada bu kadar aktif ve doğrudan yer alması da en nihayetinde rejimin iflasın eşiğinde olduğunu belirtti
Herkesin bu gelişmeler karşısında adil olması gerektiğini hatırlatan Murat İslam, “ Küresel Sistem Dikkatleri Hep Sonuçlara Yöneltiyor, Sebepleri Gizliyor! Konjonktüre takılmaması, egemenlerin medya bombardımanının etkisinde kalarak resmin bir kısmını görüp, arka planına göz yummaması gerekir. Paris’te gerçekleşen saldırıları ağızlarını doldura doldura kınayanların, lanetleyenlerin kahir ekseriyetinin Paris’te yaşanan bu vahşetin nasıl geliştiğini ısrarla görmezden geldiklerini ibretle izlemekteyiz. “dedi.
Ardında söz alan Rıdvan Kaya, Suriye direnişine atıf da bulunarak, Müslümanların zihinsel karışıklarına değindi. Eleştirilerin hangi taraf da yapıldığının önemine vurgu yaparak, Suriye ve diğer Müslüman coğrafyasında yaşanan zulümlerin ardından edilgen ve tutarlı bir tavır sergilemeyenlerin hesabının çetin olacağını hatırlattı.
Emperyalistlerin kendi aralarında bir çatışma veya itilafın olmadığını da hatırlatan Rıdvan Kaya, Doğu Guta’da yaşanan kimyasal saldırılarının ardından ABD takındığı tavıra atıf da bulunarak, İslami hareketlerin iktidara gelmemesi için beş yıldır her türlü zulmü masum halklara reva gördüklerini ifade etti.
Zalimlere meyletmeyin, ateş size de dokunur mealinde ki ayeti hatırlatan Kaya, zulme karşı tavır almanın önemine değinerek sözlerini tamamladı.
Basın açıklaması süresince “ Katil Rusya, Suriye’den Defol”,”Katil PKK, IŞID Suriye’den Defol”,”İslami Hareket Engellenemez” gibi sloganlar atıldı ve eylem Hacı Ömer Bayram’ın yaptırdığı duanın ardında sona erdi.
Basın Açıklaması Metni…
Bugün buraya Emperyalist ABD, Rusya ve İran’ın desteği ile 5 yıldır Suriye’de halkını katleden, milyonlarca kişiyi evsiz, yurtsuz bırakan ve bugünde Bayırbucak Türkmenlerine saldıran Katil Esed rejimini ve destekçilerini protesto etmek için toplandık.
Suriye'de Esed rejiminin Bayırbucak Türkmen bölgesine yönelik saldırıları sürerken, Gimam, Derhanne, Çardaklı, Kırıkaltı ve Kızıldağ tepelerinde çatışmalar devam ediyor ama Suriyeli kardeşlerimizin direnişi de devam ediyor.
Alınan bilgiye göre, rejim güçleri, Türkmen köylerine yönelik birkaç noktadan başlattığı saldırılarına bugün de devam ediyor.
Rus ordusu, kara, deniz ve havadan Esed güçlerine destek vererek Türkmen Dağı'ndaki Kızıldağ mevkisine ağır silahlarla saldırırken, rejim güçlerinin, Kızıldağ mevkisine birkaç koldan saldırmaya başladığı, helikopterlerin Kızıldağa yakın 45. tepe mevkisine asker indirdiği ifade edildi.
Türkmen Dağı'ndaki Türkmen birlikler dağın kontrolünü kaybetmemek için ellerindeki tüm imkânları kullanıyor. Ancak Türkmen birliklerin acil lojistiğe ihtiyacı var. Bölgedeki en yüksek noktalardan Kızıldağ, rejimin eline geçerse Türkmenler stratejik bir yer kaybetmiş olacak. Kızıldağ rejimin eline geçerse rejim bu dağdan istediği bölgeye saldırabilir. Türkmen Dağı ve Cebel el-Ekrad da tehlikeye girer. Bu saldırılarda o zaman ciddi göçler olur.
Rusya’nın Suriye’ye yönelik hız kazanan müdahalesi tüm dünyanın gündeminde. Rusya’nın askeri operasyonlarıyla Suriye savaşında yeni bir sayfa açtığı açık, ama iddia edildiği üzere bunun yepyeni bir şey olduğu tezi abartılı bir iddia.
Rusya’nın Suriye’de devam etmekte olan kavgada bu kadar aktif ve doğrudan yer alması da en nihayetinde rejimin iflasın eşiğinde olduğunun delilini sunmaktadır.
İslam Ümmeti Rusya’yı yüzyıllardır tanıyor. Kafkaslarda süregelen işgali de, Orta Asya Cumhuriyetlerinde hüküm süren tüm laik-despot rejimlerin sırtlarını dayadıkları gücün kim olduğunu da görüyor. Ve işte bu Rusya’nın güya birilerince kurtarıcı konumunda algılanmasının ortaya çıkardığı çelişki Suriye ile birlikte daha da netleşiyor.
Rusya’nın müdahalesiyle birlikte belirginleşen bir başka yanlış da Suriye’de büyük güçlerin birbirlerine karşı büyük bir rekabet içine girdikleri, muarız konum takındıkları iddiasıdır. Öyle ki, başından itibaren yanlış ölçülerle bakarak Suriye’de süregelen mücadeleyi ‘vekalet savaşı’ vb. kavramlarla tanımlamaya çalışan kimi çevreler Rus müdahalesiyle birlikte Suriye’nin ABD/Batı ile Rusya arasında var olan güç çekişmesi iddiasına dört elle sarılmışlardır. Hatta Suriye’de bugüne kadar ortaya konan İslami mücadeleyi kavramakta aciz kalan bazı sözde İslamcıların da bu koroya dâhil olduğunu üzülerek müşahede etmekteyiz.
En başından itibaren Suriye kıyamını ABD ve Batılı güçlerin hesaplarıyla, planlarıyla açıklama zaafına düşen ve Suriye halkının iradesini yok sayan, Esed rejiminin zulmünü, despotizmini görmezden gelen tutum sahipleri bugünkü manzarayı tezlerinin doğrulanması olarak yorumlamaktadırlar. ABD ve Batı’nın Suriye muhalefetinin arkasında olduğu, mücahitleri desteklediği iddiasını kendilerine dayanak seçenler bugüne dek ABD/Batı’nın istikrarlı bir tarzda ikiyüzlü bir tutum içinde olduğu gerçeğini görmezden gelmişlerdir. Şimdi de aynı güçlerin Rus müdahalesine karşın seslendirdikleri ve laf kalabalığından öteye gitmeyen tepkileri baz alarak küresel bir kavga yaşandığı iddiasını sürdürmektedirler.
Oysa Suriye’de yaşananları yakından izleyen herkes ABD/Batı’nın başından itibaren Esed rejimine karşı ikircikli bir tutum takındığını ve bilhassa da rejimin tek alternatifinin İslami güçler olduğunun belirginleşmesiyle birlikte Suriye’de rejim değişikliği talebinden vazgeçildiğini bilmektedirler. ABD/Batı 2013 Yazı’nda Doğu Guta’daki kimyasal katliam sonrası Rusya’nın arabuluculuğuyla Esed rejimi ile pazarlık masasına oturarak bu tutum değişikliğini ihsas ettirmiş ve ardından pek çok adımıyla bunu geliştirmiştir.
ABD/Batı’nın ne kadar ikiyüzlü bir politika izlediğini Rusya’nın müdahalesine verdiği tepkiden de okumak mümkündür. Şöyle ki, ABD/Batı Rusya’yı IŞİD bahanesiyle muhalifleri vurmakla suçlamaktadır. Bu ithamdan IŞİD’e yönelmesi durumunda Rusya’nın Suriye’deki varlığının sorun teşkil etmeyeceği, rahatsızlık duyulmayacağı sonucu rahatlıkla çıkartılabilir. Kaldı ki, Rusya’nın bu şekilde suçlanması da yersizdir çünkü aynı şeyi bizzat ABD’nin kendisi yapmış ve yapmaktadır. Defalarca Cephet’un Nusra’nın, Ahrar’uş Şam’ın karargahlarını, mevzilerini vuran ABD’nin Rusya’yı ‘IŞİD bahanesiyle muhalifleri vurmak’la suçlaması ironiktir.
Küresel Sistem Dikkatleri Hep Sonuçlara Yöneltiyor, Sebepleri Gizliyor!
Herkesin bu gelişmeler karşısında adil olması gerekir. Konjonktürel takılmaması, egemenlerin medya bombardımanının etkisinde kalarak resmin bir kısmını görüp, arka planına göz yummaması gerekir.
Paris’te gerçekleşen saldırıları ağızlarını doldura doldura kınayanların, lanetleyenlerin kahir ekseriyetinin Paris’te yaşanan bu vahşetin nasıl geliştiğini ısrarla görmezden geldiklerini ibretle izlemekteyiz. Batılı devletlerin kendi topraklarında yaşanan bu tür hadiselerin hepsinde ortaya çıkan bir manzara ile bir kez daha karşı karşıyayız. Batılılar ve dünyayı onlarla aynı frekanstan izleyenler bu tür gelişmeleri hep ‘ilk’, ‘asıl’, ‘sebepsiz’ hadiseler olarak algılama eğilimindedirler. Oya bu açık bir körlük, daha doğrusu bir saptırmadır.
Neden Paris’te ölen insanlar için ayağa kalkan vicdanlar Türkmendağında, Halep’de, Rakka’da katledilen insanlarımız için hiçbir şey hissetmez?
Adalet; insanlık, vicdan tutarlılık gerektirir!
Müslümanlar da can taşımakta, Müslümanlar da öldüklerinde geride acılı aileler, yakınlar bırakmaktadır. Bu yüzden herkesi adil olmaya, en azından tutarlı davranmaya çağırıyoruz. Birtakım grupların, örgütlerin gerçekleştirdikleri vahşi terör eylemlerini kınarken, lanetlerken, küresel haramilerin saldırganlıklarını görmezden gelmenin de bir haksızlık ve zulüm olduğunu hatırlatıyoruz!
Emperyalist, kafir bir gücün İslam topraklarını vahşice bombalaması, gerek sivil halka, gerek mücahitlere yönelik katliamlara girişmesi karşısında sergilenmesi gereken tavır bu olamaz!
Neden bu kadar sessizlik var? Nerede tepkilerimiz? Topraklarımıza, kardeşlerimize yönelen bu saldırganlığa, bu açık işgale fiilen karşı koyamıyor olsak dahi en azından tepkilerimizi daha gür bir şekilde haykırmalı değil miyiz? Hiç olmazsa zulmü lanetlemek hususunda sesimiz çok daha güçlü çıkmalı değil mi? İslam topraklarına yönelik bu saldırganlık karşısında Müslümanlara düşen sorumluluk üzerinde daha fazla kafa yormamız gerekmiyor mu?
Özgür-Der Çorum Şb.