Bay Başkan

Ahmet Altan

Şu Amerikan filmleriyle dizilerindeki, herkesin hatta neredeyse karısının bile “Bay Başkan” diye hitap ettiği, her sözü bir “emir” olan, savaşlara ve barışlara tek başına karar verebilen, muhaliflerinin bile “saygı” gösterdiği, bir sözüyle generalleri ve yüksek bürokratları görevden alabilen “mutlak” kudret sahibi adamın, bütün siyasetçilerin rüyası olduğunu tahmin etmek zor değil.

Bütün siyasetçiler herhalde “Bay Başkan” olmanın hayalini kurarlar.

Hele Türkiye gibi “iktidarın” sürekli tartışma konusu olduğu, siyasi nezaket ve saygının bulunmadığı, bürokrasinin “seçilmiş yöneticiye” sürekli baş kaldırdığı, punduna getirdiğinde sandalyesinden alaşağı etiği bir ülkede başbakanların “Bay Başkan” olmak istemelerini anlamak daha da kolay.

Daha önceleri bunu Turgut Özal dile getirmişti.

Şimdi de Başbakan Erdoğan “başkanlık” sistemini gündeme soktu.

Eğer başka hiçbir şeyi değiştirmeden sadece “başkanlık” makamını kurarak bu sisteme geçmeye kalkarsa, bu değişim Türkiye için bir felaket olur bence.

Başkanlık kısa zamanda “diktatörlüğe” dönüşür.

Bunu sadece Erdoğan’ın “tek adamlığa” yatkınlığından çıkarak söylemiyorum, geleneklerimizin, alışkanlıklarımızın, sistemimizin “diktatörlüğe” çok açık olduğunu bilerek söylüyorum.

Amerika, “başkanına” büyük yetkiler veriyor ama bu yetkileri “sıkı bir denetim” altında tutuyor.

Her şeyden önce orası federal bir yönetime sahip.

Her eyaletin seçimle işbaşına gelen bir “valisi”, kendine ait silahlı gücü, polis teşkilatı, özel yasaları bulunuyor.

Her vali gerektiğinde Başkan’la çekişebiliyor.

Ayrıca Başkan’dan bağımsız bir Temsilciler Meclisi ile bir Senato’su var.

“Bay Başkan” önemli bir karar almak istediğinde birçok “güçle” pazarlık ve işbirliği yapmak zorunda.

Ben siyaset bilimci değilim ama hiçbir ülkede Amerikan tarzı bir “başkanlık” sisteminin federasyon olmadan yürüyebileceğini sanmıyorum.

Başkanlık sistemine geçilmek isteniyorsa önce “federatif” sisteme geçmek gerekir.

“Başkanlık” sistemini destekleyenler, eyalet sistemine geçmeye, valilerin seçimle işbaşına gelmesine, her eyaletin kendi silahlı gücü olmasına, içişlerinde “özerk” davranabilmesine razı mı?

Yoksa “eyaletlere ve valilere” vermekten korktuğumuz hakları “tek bir adama” mı vermek istiyoruz?

“Seçilmiş valilerden” korkup bütün iktidarı “tek bir adama” vermekten korkmamak biraz çelişkili değil mi?

Başkanlık sistemini tartışmak istiyorsak bunu “federasyonla” birlikte tartışmalıyız.

Başkan’ın iktidarını denetleyebilecek bir düzen ancak böyle kurulabilir.

Başkanlık sistemini herkesin tartıştığını görüyoruz ama “federasyonu” tartışana pek rastlamıyoruz.

Federasyon fikri, çoğumuzu “başkanlık” fikrinden daha fazla korkutuyor.

Zihinsel özgürlüğü ve siyasi iklimi, “federasyonu” tartışmaya bile müsait olmayan bir ülkede, “tek adamın” iktidarı nasıl demokratik bir şekilde yürüyecek?

“Federasyon” sözcüğünü “tabu” kabul eden bir toplum, hiçbir siyasi “tabunun” bulunmaması gereken “başkanlık” sistemini nasıl kuracak?

Amerika’da “başkanın” büyük bir iktidarı var ama o ülkede insanlar “bayraktan don” yapabiliyorlar.

Her kurum eleştirilebiliyor.

Televizyonlarda her akşam “başkan” da dahil bütün yöneticilerle dalga geçilebiliyor.

“Düşünce özgürlüğü” toplumun temeli olarak kabul ediliyor.

Ülkede İspanyolca konuşanların sayısı göçmenler nedeniyle artınca devlet dairelerine “İngilizcenin yanı sıra İspanyolca” tabelalar da asılabiliyor.

Hangi ırktan, hangi dinden, hangi dilden olursa olsun hiç kimse “ikinci sınıf” vatandaş kabul edilmiyor, mahkemelerden “azınlık dinine sahip” vatandaşlara “yabancı” diyen kararlar çıkmıyor.

Geçmiş bütün berraklığıyla konuşulup tartışılabiliyor.

“Başkanlık” sistemini isteyenler ve bu sistemi destekleyenler bütün bunları da kabul ediyorlar mı?

Amerika’nın toplumsal ve siyasi özgürlüklerini de “başkanlık” sistemiyle birlikte alacak mıyız yoksa o ülkenin bütün özellikleri arasında sadece “başkanlık” kısmını mı çekici buluyoruz?

Ben “federatif” bir sisteme geçmeden “başkanlık” sistemine geçmenin çok ciddi dertler yaratacağına inanıyorum.

“Federasyon” lafını tartışmaya bile gücü yetmeyen bir toplumun zihinsel mimarisi, başkanlık sistemini taşımaya hiç yetmez çünkü.

TARAF