Özgür-Der Batman şubesinin düzenlemiş olduğu alternatif eğitim faaliyetleri kapsamında bu ay Anadolu Platformu Genel Başkanı Turgay Aldemir tarafından ‘İslam Dünyasında İnşa ve Muhasebe Sorumluluğu’’ konulu seminer gerçekleştirildi. Cumartesi saat 17.00’da Külliye binasının mescid katında gerçekleştirilen seminere katılımın yoğun olduğu gözlendi.
Turgay Aldemir konuşmasına; 1600’lü yılların başında İngilizler ’in Hindistan’ı işgal etmesiyle dünyadaki bütün çeşitliliği fark edip, kurdukları şirketler üzerinden ulus devletlerin çarkları arasına koyarak insanlarımızı, izzettimizi, onurumuzu arar hale soktuğunu söyledi.
Tarihte meydana gelen bilgi ve tecrübelerin -tevhit ve İslami akide ile çatışmadığı sürece- bizim için bir dayanak olduğunu, fakat uzun suredir böyle bir tarih bilincinden yoksun olduğumuzu belirtti. Geleceğe dair iddiası olanların bir tarih felsefesine, şuuruna sahip olması gerektiğini vurguladı. ‘’Biz Müslümanların be şeyleri değiştirip dönüştürmeye dair gayesi varsa tarih bizim için bir fırsattır.’’ Dedi.
Peygamberimizin de aynen böyle katılaşan, kulun kula kulluğunun artık bir felsefe haline dönüştüğü bir ortamda vahiyle müşerref olduğunu, bu gelen vahiy kısa sürede koca imparatorlukların başkentlerini sarstığını ifade etti. Gelen son peygamberden sonra katılaşan insan vicdanını yumuşatacak ‘’içinizde iyiliği emreden, kötülüğü nehy eden topluluklar bulunsun’’ emrini bıraktığını, bunun hep böyle devam ettiğini söyledi.
Endülüs’te, Bağdat’ta, İstanbul’da, Maveraünnehir’de kurduğumuz medeniyetlerin hepsinin temelinin ahlak olduğunu; öznesinin insan ve geçerli değerin adalet olduğu düzenler olduğunun altını çizdi. Hiçbir devletimizin dış saldırılarla parçalanmadığını, hepsinin içten içe çürüdüğünü belirtti. Ardından ‘yeniden varlık sahnesine çıkışımızın arifesinde iç alemimizle dış alemimizin çarpıklığı gidererek yeni bir medeniyet tasavvurunu insanlıkla buluşturmamız gerektiğini ifade etti. Bu anlamda bizim ciddi bir muhasebeye ihtiyacımız olduğunu ‘’ biz niçin kaybettik’’ sorusunu ciddi manada düşünmemiz gerektiğini, içinde yaşadığımız arkadaş çevremizin, ailemizin, cemaatimizin topluma katacağı değerin çok önemli bir hal aldığının altını çizdi. Bu gün hepimizin hasretini çektiğimiz şeyin ‘’İyiliği emreden, kötülükten nehy eden’’ ilkesi doğrultusunda ahlaklanan, bulunduğu ortamda nesne değil özne olan aktif iyilerin varlığı olduğunu söyledi.
Turgay Aldemir konuşmasına, 400 yıllık süreç içerisinde dünyadaki 192 ülkenin 22 sinin haricinde bir şekilde İngilizlerin sömürgesi altına girdiğini anlattı. Daha sonra ‘bir direnç oluşturamadığımız için, bizim değiştirmek üzere yola çıktığımız bu sistemin zamanla değiştirdiği, dönüştürdüğü nesnelere benzediğimizi belirtti. İhsan Fazlıoğlu’nun ‘’ Sabiteleriniz ve değerleriniz olursa, sabiteleriniz ve değerlerinizin arasındaki bağ sürekli canlı olursa hayat içerisindeki yolculuğunuzda değişip, dönüşmezsiniz. Ama değer odaklı değil de çıkar odaklı birliktelikler oluşturursanız; çıkarlar zayıfladıkça aranızdaki bağ da zayıflar’’ tespitini dile getirdi.
Emperyalist aklın herşeyi talan ettiğini, sömürdüğünü, katliam yaptığını fakat biz Müslümanların sınırlarının olduğunu/ olması gerektiğini belirten Aldemir, ‘’ her şeyin maliki olmadığımızı, hudutlarımızın olduğunu belirtti. Bu ahlaki yaklaşımın yeniden hakim olması gerektiğini, öncelik le bizim içinde bulunduğumuz ortamlarda bunun hayat bulması gerektiğini ifade etti. Müslümanların teoride probleminin olmadığını fakat önceliklerde kafa karışıklıkları yaşadığını, çağın sorunlarına dönük yaklaşımlara ihtiyacımız olduğunu, bu sistematiği yerine getirmek için iyi bir analize ihtiyacımız olduğunu, kitabın, kütüphanenin, fikir adamlarının hayatımızdaki yerini büyütmemiz gerektiğini belirtti.
Turgay Aldemir, ‘’Bu analizleri doğru tasavvur edip sağlam bir zemine koymamız gerektiğini, bunun için üç temel noktayı canlı tutmamız gerektiğini söyledi. Bunlar:
1-‘Niyetimizi sağlam tutmalıyız. Her meselemizde inandığımız değerler uğruna hareket etmemiz gerekir. İbadetle alışkanlığı ayıran, niyettir.’
2-‘Sahih bilgiye sahip olmalıyız. Sahih kitaplardan, sahih kaynaklardan ve İslam tasavvuruyla bezenmiş temiz zihinlerden beslenmemiz gerekir. Niyet ve sahih bilginin birleşmesiyle sahih bir tasavvurla buluşuruz.’
3-‘Sosyal faaliyetlerimizi canlı tutmalı, akrabalarımızla, eşimizle, dostumuzla ve ümmet coğrafyasındaki Müslümanlarla sürekli olarak irtibat içinde olmalı, varlığımızı hissettirmeliyiz.’
Bu önemli 3 maddeyi sıralayan konuşmacı konuşmasının devamında, ‘önce kendi ailemizden başlamamız gerektiğini söyledi. Yakınlarımız bize karşı memnuniyetsizlik içindeyseler, İslamcılar olarak bu yolda ne kadar ilerleyebiliriz. Diyerek, ilerleyişimizde donukluğun olmasının sebeplerinden birinin de aile içerisindeki bağlantılarımızın zayıflığından kaynaklandığını belirtti.
Turgay Aldemir, akabinde Müslümanların İngilizlerin sömürge düzeninden kurtulmayı başarmasına rağmen kendi düzenlerini, kültürlerini tekrardan diriltemediklerini; İngilizleri topraklarından çıkarmalarına, onların düşüncelerine ve kültürlerine, kendi kadim miraslarına rağmen yenik düştüklerine değindi.
‘Tunus’taki devrimden sonra Türkiye’den giden heyet olarak orada karşılaştığımız şey Müslümanların yeni bir hukukun ve yeni bir düzenin kurulmasına dair fikirlerinin olmamasıydı ’diyen Aldemir, Müslümanların kendi değerlerine ve kültürlerine dayanan bir sistem geliştirmek için kafa yorması ve bu konu üzerinde günlerce düşünmesinin gerekliliğini ortaya koydu.
Seminer, soru ve cevap faslından sonra sona erdi.