Ali Osman Aydın / Yeni Akit
Ortadoğululaştıramadıklarımızdan mısınız?
Bugün hava gibi, su gibi ihtiyaç duyduğumuz bir şey var: O da sessizlik. Yani kendi içimizde, kendi dünyamızda huzur içinde yaşamak. Türkiye de iç huzurunuzu korumak için kitle iletişim araçlarından, özellikle sosyal medyadan uzak durmanız gerekiyor. Uzak durmayıp kenarından köşesinden gündeme kapılırsanız, sinirlerinizin bozulma ihtimali çok yüksek.
Sosyal medyadan zihninize bir cinnet ırmağının boşaldığını hissediyorsunuz, onu kullanmaya başladığınızda. Artık ondan sonra kendinizi oradan çekip almanız, yüzeye çıkarmanız çok mümkün olmuyor, dibe batıyorsunuz...
Mesela ben boş bulunup şu bizim Almanya’ya göçen Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün bir videosunu izledim. Videoda kişisel gelişim kitaplarıyla meşhur bir yazarın “Ortadoğululuk” adı altında sıraladığı bilgileri paylaşıyordu Öztürk. Hem bilimselmiş havası katarak hem de altına imza atarak tabi.
Zaten geçtiğimiz yüzyılın ortasından bu yana Ortadoğu ifadesi bir tür hakaret, gerilik, kötülük ve çöküşün imgesi olarak kullanılıyor. Birine Ortadoğulu dediğinizde adamakıllı küfretmiş oluyorsunuz.
Farzı misal biri bir cinayet mi işledi, hemen yoruma, “Ortadoğu'da sıradan bir gün”ü yapıştırıyorlar sanki dünyanın başka bir yerinde cinayet işlenmiyormuş gibi.
Ortadoğu ile neyi, coğrafi olarak nereyi kastediyorlar belli değil. Neresi doğu, nerenin doğusu, daha da önemlisi, kime göre doğu mesela burası? Nereyi merkeze aldığımızda üzerinde yaşadığımız toprakları doğu olarak adlandırıyoruz?
Hiçbirinin cevabı yok Öztürk’ün paylaşımında. Dümdüz Ortadoğu diyerek, izleyenlerin de çok iyi bildikleri gibi bu toprakları kastediyor.
Öztürk'ün ithamına kaynaklık eden ifadeler, aslında bildiğimiz sömürgeciliğin literatürünü şekillendiren ifadeler. Öztürk’ün söylediği anlamda “Doğu ”kavramı, Batı tarafından inşa edilmiş bir diskur. Batı, Öztürk’ün ithamlarını birkaç yüzyıldır profesyonel bir şekilde tekrarlayarak ve sömürdüğü topraklarda tekrarlatarak kendi Şark’ını yarattı. Batı’yı efendi gibi gören, iyi ve güzel her şeyi Batı’ya atfeden, pis, aptal, vahşi Doğu’yu !!!
Ne diyordu Edward Said, “Şark neredeyse tümden Avrupa’ya özgü bir buluştu.” Ve devamında, “suç, şarklının şarklı olmasıydı”. Şarklı yani, beyaz Hristiyan sömürgeci medeniyete mensup olmayanlar. Şarklının suçu, şarklı olması olunca, onu bu suçluluk durumundan kurtararak sefaletinden arındırma amacının zemini oluşuyordu. Yani sömürgeciliğin zemini!
Amerika Irak’a demokrasi götürmemiş miydi (!), Hindistan’ı modernleştiren İngilizler değil miydi?
Şarkiyatçılığın büyük amacı Şarklılaştırmaktı. Çünkü Şarkiyatçılık sonsuza dek sürecek bir efendi- köle düzeni hayal ediyordu. Şarkiyatçılık özünde bir iktidar ve egemenlik stratejisiydi. Doğrudan ve dolaylı metotlarla sömürme sistemi...
İnsanlara en başından beri yenik, akılsız, kültürsüz, geri olduklarını ve Batı’nın onlardan her şekilde üstün olduğu imajını kabul ettirdiğiniz anda otomatikman onları buyruğunuz altına alabiliyordunuz. Yani şarklılar “Şarklı” olduklarını kabul ettikleri anda mağlubiyeti de kabul etmiş oluyorlardı. İnsanlar Şarklı olduklarını kabul ettikleri anda Batılı efendileri adına kendi kendilerini yargılayıp cezalandırıyorlardı. Onları sömürmek, onlara kendi iktidarınızı kabul ettirmek için ordulara gerek kalmıyordu. Onlar bunu sizin adınıza kendilerine seve seve yapıyorlardı. Öztürk ve benzerlerinin yaptığı gibi. Batı bu ırkçı, sömürgeci ideolojisiyle dünyanın neredeyse tamamını işgal etti.
“1815’e kadar Amerika kıtası hariç, okyanus ötesi Avrupa dünyası demek, Britanya demekti. Hatta 1830 yılı itibarıyla Batılılara ait dışarıdaki (Avrupa dışındaki) toprakların neredeyse tamamı Britanya imparatorluğunun elindeydi.
Sir Walter Scott askeri, ticari ve idari kariyer peşinde koşan çok sayıda İskoç'un gittiği Hindistan’ı mecazen ‘İskoçya’nın tahıl ambarı olarak görüyordu.”(İngiltere Tarihi- Doğu Batı Yayınları) ****
Cinayetle coğrafya arasında bağ kurmaya çalışan bir kişi o cinayetin nedenini açıklamak değil, onunla bir bölgeyi itham etmek istiyordur. Yoksa söz gelimi, Amerika’da cinayet işlenmiyor mu? Amerika’da kadın öldürülmüyor mu? Ya Fransa’da? Belçika’da?
Kadın öldürülen her yer Ortadoğu ise buraları da Ortadoğu’ya dahil etmemiz gerekmeyecek mi?
“Sürekli atalarıyla övünmek Ortadoğululuk”muş. Atalarıyla övünmeyen bir Batılı ülke sayabilir misiniz Mustafa Bey?
Almanlar hala Cermen’iz diyorlar. İtalyanlar Roma’yı anıyorlar. İngilizler Tudors diye hanedanlarını anlatan diziler yapıyorlar. Amerika’da multi milyoner isimler kovboy şapkaları ile dolaşıyorlar.
“Karizmatik lidere tapmak Ortadoğululuk”muş. Tapınmaktan kastınız kelimenin gerçek anlamında “tapınmak” değilse, yani etkisi altına girmekse, bırakın karizmatik lideri insanlar karizmatik film oyuncusuna da, şarkıcısına da, futbolcuna da, yazarına da “tapınabiliyorlar.” Bu Ortadoğululuğa değil insana özgü bir şey!
2021 de, ABD'nin Texas eyaletindeki Houston kentinde düzenlenen Travis Scott konserinde 8 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi de yaralandı mesela.
Bakın, J.K. Rowling’in yazdığı Harry Potter kitabını alabilmek için geceden sıraya girerek saatlerce sıra bekleyen Harry Potter tutkunları ne diyorlar: “Yıllardır bu kitabı bekliyoruz, en sonunda kavuşma vakti geldi. Yıllarca görmediğiniz, uzak kaldığınız sevgilinizle buluşmak gibi bir şey”
Messi, Ronaldo gibi futbol yıldızlarının milyonları etkileme gücünü düşünün...
Clark Gable “Bir Gecede Oldu” filminde gömleğini çıkardığında iç çamaşırı giymediği görülmüştü. Bunun üzerine Amerika’da iç çamaşırı satışları düştü. Film yıldızlarının toplumlar üzerindeki etkisi göz ardı edilecek bir etki mi?
Yapılan bir araştırma Amerika’da kadınların yarısının Kim Kardashian’a hayranlık duydukları ve onun gibi olmak istediklerini ortaya çıkardı.
Lider derken Mustafa Bey, neden siyasal liderleri alıyorsunuz ki sadece? Pekala hayatın kültürel ve sosyal alanlarında da yüz milyonların düşüncelerini, kanaatlerini, beden estetiklerini etkileyen Kardashian gibi J.K. Rowling, Clark Gable gibi kişiler var.
Hitabet yeteneği ile ünlü kült lider Jim Jones Amerika’da ortaya çıkarak milyonları peşine takmıştı 1960’lı yıllarda.
Kitab-ı Mukaddes’i kastederek “Bu kâğıttan putu yok etmeliyim!” diye yemin etmişti.” “Yukarıda cennet falan yok! Cenneti burada kurmamız lazım!” diyerek milyonlarca insanı hipnotize etmişti.
1978’de Guyana’ya bağlı Jonestown’da 911 müridinin öldürülme talimatını verdi Jones. Kendi de intihar etti. Bu, 11 Eylül’e kadar Amerika’nın en büyük travması oldu. Yaşam gurularının etkisini nereye koyacağız?
Hadi bunları geçelim, bu karizmatik lidere tapınma örneğine göre Napolyon Tokat’tan mı çıkmış oluyor? Ya İtalyan diktatör Benito Mussolini? Portekiz’in diktatörü Antonio de Salazar?
Almanya’nın Adolf Hitler’i; İspanya’nın Francisco Franco’su; Yugoslavya’nın Josip Broz Tito’su; Fransa’nın Mareşal Philippe Petain’i; Romanya’nın Nikolay Çavuşesku’su; Polonya’nın Wojciech Jaruzelski’si; Yunanistan’ın Georgios Papadopoulos'u???
****
Öztürk’ün okuduğu metinde daha bir çok suçlama var Ortadoğu ile ilgili. Mantığın küçümsendiği, aklın aşağılandığı örnekleri Avrupa'dan da bulmak mümkün Amerika’dan da. Bunları her toplumdan bulabilirsiniz! Kötü niyetliyseniz bunu bütün topluma genellersiniz.
Gaspar Noe filmlerinden, İskandinav edebiyatından, Avrupa suç ve sosyoloji grafiklerinden yola çıkarak biz de bugünkü Avrupa'yla ilgili kapkaranlık bir tablo çıkarabiliriz ortaya. Bu tablo tamamen gerçeklere de dayalı olabilir. Ama bu Avrupa'yla ilgili gerçeğin sadece bir kısmını ifade eder. Gerçeğin bütününe baktığınızda Avrupa başka bir yerdir. Ortadoğu diyerek aşağıladıkları, küfrettikleri bu topraklarla ilgili de aynı şey geçerli.
Öztürk’ün kariyerinde döne dolaşa ateizm derneğinin üçüncü sınıf genellemelerinde karar kılması ilmi yolcuğu açısından bir iflas gibi duruyor. Ülkemizle ilgili pek çok eleştiri yapabiliriz. Eleştirilmesi gereken de çok nokta var doğal olarak. Ama bunlar her toplum için söz konusu olabilecek şeyler. Kimi toplumda şunlar ön plandadır, kimi toplumda da bunlar! Bu eleştiri noktaları kültürümüzü pislik yuvası olarak görüp dünyada işgal edilmedik yer bırakmayan Batı’yı tertemiz kabul etme körlüğüne bizi savurursa, dengeyi kaybeder, gülünç oluruz. Tıpkı Öztürk gibi!