Yine bir yılbaşı yaklaşıyor. Pek yakında Hıristiyanlarca kutsal sayılan Noel bayramı kutlamaları başlayacak. Tüm dünyada olduğu gibi Müslüman ülkelerde ve Türkiye’de de bizi biz yapan değerlerin ve kimliğin hilafına Noel ve yılbaşı eğlenceleri düzenlenecek. Oya ne bizim inandığımız Hz İsa onların tanrının oğlu diyerek tertemiz ismini şirke bulaştırdıkları Hz İsa’dır, ne de emirlerine uymayıp tahrif ettikleri İncil gerçekte Rabbimizin hak olarak indirdiği kitaptır. Tahrif ettikleri kitapları da, peygamber algıları da israf, tüketim ve günah çılgınlığına dönüşecek olan Noel bayramları da bizim dünyamıza ait değil. Tıpkı acımızın ve sevincimizin onların acı ve sevinci olmadığı gibi.
Her toplumu diğerlerinden ayıran, varlığını üzerine bina ettiği değerler bulunur. Bu değerler bütününe medeniyet ve kültür denir. Kültür latince’de culture kökünden gelir ve toprağı işlemek anlamına gelir. Toprağı kendisiyle işlediğimiz değerler ürün verir, fidan olur. Bu anlamda genç nesiller üzerlerine titreyeceğimiz narin fidanlar, işlediğimiz tertemiz toprak gibidir. Onları yabancı ayrık otlarıyla kirletmemeliyiz. Coğrafyamızın doğasına uygun olmayan tohumları medeniyet alanlarımıza ekmemeliyiz ki en güzel çiçekleri bile solduracak birer zehirli ota dönüşmesinler.
Gelin beraberce Noelin ne olduğu ve neden bu kutlamalara katılmamamız gerektiğini inceleyelim. Hıristiyanlığa ait dini bir tören olan Noel Yortusuna adı karıştırılan, evlere izin almadan, usulsüzce girerek çocuklara hediyeler dağıtan, ancak bu sırada kalplerden ve benliklerden neler neler çaldığını tahmin bile edemeyeceğiniz Noel Baba aslında eski dönemlerde yaşamış Nichola Sanda Claus isimli Hristiyan bir azizidir. Claus’un ismi Noel Yortusu ayinlerine 17. Yüzyıl Almanya’sında karıştırılmış ve daha sonra bu ayin tüm Hıristiyan dünyasına yayılmıştır. Bu Hıristiyanlığın tarih içinde nasıl değiştiğini gösteren dikkat çekici ayrı bir detaydır. Hz İsa’nın 25 Aralıkta doğduğunu kabul eden Hıristiyanlar bugünü bayram olarak kutlarlar. Noel yılbaşına yakın olduğu için bayram etkinlikleri yılbaşı ile birleşir ve bütünleşir, Kapitalist sistem tarafından araçsallaştırılarak bir israf ve tüketim çılgınlığına dönüşür. Servetine servet katan dünya sisteminin finans papazları cebini doldurur. Peki, Noel eğlencelerinde neden Hz İsa’nın ve hatta günümüzde tahrif edilmiş olsa bile Hıristiyanlığın asla kabul etmeyeceği her türlü günah adeta bir salgın hastalık gibi yayılmakta ve yeryüzünü doldurmaktadır? İşte tam da burada yılbaşı etkinliklerinin putperest inançla ilişkileri gündeme gelir. Bazı kaynaklara göre eski dönemlerde her yılın 17-25 Aralık tarihleri Pagan inanışa göre tanrı kabul edilen Saturnalia’nın hediye ettiği kanunsuzluk günleri olarak görülür, her türlü günah, cinsel ahlaksızlık, çıplaklık ve içki serbest sayılırdı. Hıristiyanlığı tam olarak benimsemeyen hükümdarlar bu bayrama dini bir kılıf geçirmiş ve zaman içinde bir Hıristiyan bayramına dönüştürmüştür. Sembolize ettiği pagan ve tahrif edilmiş Hristiyanlığa özgü mesajları bilmeden, Noel ve yılbaşı kutlamalarına katılmak dinimizin temel prensipleriyle çelişir. İslâm dışı, tahrif edilmiş bir inancın kaynaklık ettiği bir ritüel ve bayram olması nedeniyle Noel kapsamında yapılan faaliyetlere katılmak caiz değildir. Kur’an ve Sünnette bu tür taklitçiliğe ilişkin onlarca uyarı vardır:
“Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin onlar ancak birbirinin dostudur, kim onları dost edinirse o da onlardandır”
Yine peygamberimiz, bayramlarımızın, seyranlarımızın, ticaretimizin, yaşam biçimimizin sevincimizin ve hüznümüzün nasıl olması gerektiğini belirleyen iki cihan serveri efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadırlar:
"Kim herhangi bir gruba, din, kültür veya dil topluluğuna benzeşirse o da onlardandır." (Ebu Davûd, Libas 4)
İslâm toplumlarına Noel ile yılbaşının farklı şeyler olduğu vurgusuyla masum bir hediyeleşme ve yeni yıl için esenlik tebriki olarak sunulan Noel ve yılbaşı kutlamaları bizi biz yapan değerlere aykırıdır. Bizler İslâm medeniyetinin evlatlarıyız. Çam kesip noel kutlamayız. Aksine kıyametin kopacağını bile bilsek elimizdeki fidanı umut ile dikeriz. Biz yılbaşında hediye getiren Noel Baba’nın değil Miraç’tan namaz getiren Hz Muhammed Mustafa’nın (sas) ümmetiyiz.
Bize bir nazar oldu, cumamız Pazar oldu
Ne olduysa hep bize azar azar oldu
Bilmeliyiz ki toplumlar ya zaten kendilerinden güçlü olan milletleri aşağılık kompleksiyle taklit ederler ve bu onları daha da zayıflatır, ya da kendilerinden üstün olmayan ama öyle gördükleri toplumları taklit ederek daha çok zayıflar ve onları diri tutan, onlara güç veren değerlerden uzaklaşırlar. Çoğu zaman değişimin ne denli tehlikeli bir şekilde medeniyetimizin temel direklerini bir kurt gibi kemirdiğini fark edemeyiz.
Yılbaşı kutlamaları İslâm’ın yasakladığı israf, tüketim çılgınlığı, taklitçilik, haramların çoğalması, ağaçların kesilmesi, şans oyunlarıyla haksız kazanç, farklı bir inancın şiarının yüceltilip ona değer biçilmesi gibi pek çok yönüyle İslâmâ aykırıdır. Tüm bunlar arasında en tehlikeli olansa düşmanına benzeme hastalığıdır. Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’yı gasbedip Kudüs’ü elimizden alan, İslâm dünyasının her yerinde kardeşin kardeşi vurması da dâhil her türlü bela ve katliamda parmağı olan Batı’ya ait bayramı bayram ediyorsak işte asıl o zaman bu bizim için değil onlar için zafer bayramı olacaktır.