Batının İntifadalar Üzerindeki Rolü (PANEL)

Özgür-Der "Batı’nın Ortadoğu İntifadaları Üzerindeki Etkisi, Rolü ve Politikaları” başlıklı bir panel düzenledi.

HAKSÖZ-HABER

Özgür-Der'in bu sene "Ortadoğu'da Ne-Neden Oldu?" üst başlığıyla düzenlediği aylık panellerin ikincisi olan "Batı’nın Ortadoğu İntifadaları Üzerindeki Etkisi, Rolü ve Politikaları” konulu program Kenan Alpay, Kenan Levent ve Murat Aydoğdu’nun sunumuyla gerçekleştirildi.

“Gelişmeler, Hasan el Benna Gibi Binlerce Şehidin Eseridir”

İlk olarak söz alan Kenan Alpay, konuşmasında komplo teorisyenlerine atıfta bulunarak “Milli Görüş’le mahallemize sirayet eden –her olayın altında Siyonistler var- hastalığı daha sonraları tüm olayları açıklamada kullanılmaya başlandı” diyerek Ortadoğu İntifadalarına yönelik bu tip yakıştırmaların bir karşılığının olmadığını ifade etti. “Ayrıca yine yaşanan gelişmelere ‘twitter devrimi’, ‘facebook devrimi’ gibi sosyal ağ zaferi yaftasını vuranlar bizim bu araçları üreten Batı’ya şükran duymamızı istiyorlar” diyen Alpay bu tarz yöntemlerin süreç içinde sürekli revaçta olduğunu belirtti. Alpay, bütün bu yakıştırmalarında dışına çıkarak yaşanan gelişmelerin, rahmetli Hasan el Benna gibi, rahmetli Seyyid Kutub gibi binlerce binlerce şehidin ortaya koyduğu mücadelenin eseri olduğunu görmenin gerekliliğine vurgu yaptı. Bölgeyi tanımayan ve teori üreten kuruluşların gözüyle süreci değerlendirmenin yanlış olacağını hatırlatan Alpay, komplocu yaklaşımın kolaycı bir tutum olduğunun altını çizdi. Ayrıca yaşanan gelişmeler karşısında Batı’nın bölgeye dair tezlerinin ve projelerinin çöktüğünü söyleyen Alpay, Mursi’nin Mısır’da seçimleri kazanmasının da önemini vurguladı.

“İntifada Süreci Tek Bir Sebeple İncelenemez”

Alpay’dan sonra söz alan Kenan Levent, yaklaşık 2 yıldır devam eden sürecin turnusol kâğıdı olduğunu hatırlatarak başladığı konuşmasında usulü dindeki yanlışlıkların, sosyal ve siyasal olayları değerlendirme konusunda da karşımıza çıktığını ifade etti. Sosyal ve siyasal meselelerin incelenme aşamasında üç farklı hataya düşüldüğünü izah eden Levent bunlardan ilkinin olayları tek bir sebebe bağlayan indirgemeci yaklaşım olduğunu söyledi. Bu tip sosyal olayların tek bir sebeple açıklanamayacağının, tarihi, ekonomik, kültürel vb birçok sebebin birlikte incelenmesi gerektiğini belirten Levent, intifada sürecinin ABD gibi emperyalist güçlerin bölgedeki enerji kaynaklarını ele geçirme hırsıyla açıklanmasının yanlış olacağını kaydetti. “Yine olayları kapitalizme adapte olma süreciyle açıklamak solun bize bıraktığı bir hastalıktır” diyen Levent, zaten var olan rejimlerin, emperyalizme karşı bir duruşu olmadığını hatırlattı.

“Komploculuk Zihinsel Bir Hastalık Haline Gelmiştir”

Levent konuşmasının devamında ikinci yanlış yaklaşım olarak yorumladığı komploculuğu ele aldı.  “Bu durum zihinsel bir hastalık haline gelmiştir.” diyen Levent “Bütün yaşanan süreci bir takım kuruluşların, bazı devletlerin veya bazı sermaye sahipleri tarafından planlandığını ve uygulamaya konulduğunu söylemek zihinlere vurulan bir kelepçedir.” ifadesiyle durumun vahametine dikkat çekti. ABD’nin elli yıllık dış politika handikaplarının görmezden gelindiğini vurgulayan Levent,  bu yaklaşımın insanları iradesiz, edilgen, pasif, akletmeyen, nesne gibi gördüğünün altını çizdi.

“Kompleksli Tutum Tüm Gelişmeleri Egemenlerin Oyunu Olarak Gösterir”

Son yanlış yaklaşımın ise olaylara şablon olarak bakmak olduğunu kaydeden Levent, her türlü olayı açıklamak için hazır şablonlar kullanıldığını öne sürdü. Sorunlara hazır cevaplar getiren bu anlayışın Batı karşısında yaşanılan kompleksli tutumun sebep olduğunu belirten Levent, bu yaklaşıma sahip insanlar tüm gelişmeleri egemenlerin oyunu olarak gördüğünü ifade etti. Levent konuşmasının devamında “Tarihi süreci, yerel dinamikleri, sosyal olguları ve İslami mücadeleyi ıskalamayan bir yorum ancak süreç hakkında doğru bir yorum yapabilir. Bu süreci iç dinamikler yönlendirmektedir. Dış dinamikler sürece müdahil olmaya ve yönlendirmeye çalışmakla beraber başarılı olamamıştır. Sürecin en büyük bileşeni ise İslami hareketlerdir. Bu süreç birçok devletle beraber Batı’yı da hazırlıksız yakalamıştır. Örneğin: ABD, Tunus ve Libya’da ilk önce tarafsızlığını ilan etmiştir. Mısır gibi işbirlikçi bir rejimi kaybedin ABD, Mısır’da eski rejim artıkları, bürokrasi, askeri kanat ve sermayedarlarla işbirliği yapmıştır. Görünen o ki sancılı bir süreç olacak fakat bu süreçten kesinlikle Müslümanlar güçlenerek çıkacaktır. Batı bu süreçleri yavaşlatmak, kendine yakın adamlarla olayları yönlendirmeye çalışmak, bölgedeki mezhep kavgalarını gündeme getirmek veya din devleti kurulacak korkusuyla süreci boğmak isteyecektir. Burada bize düşen görev ve sorumluluk ise sürece sahip çıkmaktır” diyerek sözlerine son verdi.

“Batı Olaya Üç Boyutla Bakar”

Son konuşmacı olan Murat Aydoğdu, Batı’nın olaya siyasi, ekonomik ve kültürel olarak üç boyutta baktığını ifade ederek sözlerine başladı. Siyasi tavırların ani refleks gösteren Batı’nın, ekonomik olarak orta vadede, kültürel olarak ise uzun vadede beklenti içine girdiğini söyleyen Aydoğdu, Batı’nın çıkarlarının dört ana başlıkla toplanabileceğini kaydetti ve “Birinci olarak, Batı tüm programlarında ve müdahalelerinde değişkendir. Temel çizgi bozulmadıkça yaptığı planı revize edebilir. Yani Batı bir plan yaptığında tutmayacaksa değiştirir ve yerine başka bir plan devreye sokar. Dolayısıyla Batı kendisinin Kadir-i Mutlak olmadığını biliyor ve ona göre farklı planlar uyguluyor. İkincisi bu siyaset dengelere dayalıdır. Nüfuz bölgeleri vardır. Buna örnek olarak ABD-Rusya ilişkileri verilebilir. Rusya Balkanlarda, ABD Vietnam’da katliam yaparken birbirlerine karışmamışlardır. Aynı şekilde Rusya’nın üssü durumundaki Suriye’ye ABD müdahale etmez. Üçüncüsü Batı hiçbir zaman adam yetiştirmez güçlü kim ise, onu devşirerek uzlaşma yoluna gider. Çünkü büyük kitle hareketlerini kontrol etmek zordur. Bu yüzden bölgede kim başarılı olursa onla uzlaşma yoluna gidilir.” sözlerini kaydetti.

“Batı Süreci Karalamaya ve Boğmaya Çalışıyor”

Aydoğdu, süreç içerisinde sıkça dile getirilen BOP’un (Büyük Ortadoğu Projesi) geçmişinin Yeşil Kuşak projesine dayandığını ve bunların think thank kuruluşlar tarafından ortaya atıldığını ifade etti. Bu tip projelerin gizli saklı yapılan bir program olmadığını aksine bilinçli olarak kamuoyuna açık yapıldığını çünkü kapalı ortamda yapılan tartışmaların gelişmeye açık olmadığını belirten Aydoğdu “BOP planına göre bölgede uzun vadeli bir değişim bekleniyordu. Fakat bugünkü intifadaların seyri sandıklarından çok hızlı bir gelişim göstermektedir. Böylece süreçte çöken sistemlerin yerine kadim olan İslami hareketler öne çıkmıştır. Emperyalizm bütün dünyadaki kültürleri tarumar etmiştir fakat İslam kültürü buna karşı direnmiştir. Bu direniş Batı’nın işine gelmemektedir. Bu yüzden Camp David ile kendi güdümüne sokulmuş bir Mısır varken neden kendi inisiyatifi dışındaki bir İslami halk hareketini harekete geçirerek kendi işini zora soksun. Bu söylemi bölge hareketlenmeleri için çoğaltmak mümkündür. Bu yüzden Batı yaşanan süreci karalamaya ve boğmaya çalışmaktadır” diyerek sözlerine son verdi.

Haber: Kürşat Okur

Fotoğraf: Afgani Türkmen

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi