Batının iki yüzü!

Abdurrahman Dilipak

Batı kendini refah ve mutluluğun, gücün ve zenginliğin, adalet, barış ve özgürlüğün adresi olarak gösteriyor. Ama batının bize yansıyan bir “öteki yüz”ü var..

Gerçek olan hangisi.

Bana göre her ikisi de.. İçe dönük yüzü ile, bize dönük yüzü fotoğraf makinesinin karanlık odasındaki gibi, tam tersi..

“Batının refah ve mutluluğunun arkasında bizim çalınan alın terlerimiz, gözyaşlarımız ve dökülen kanlarımız” var..

İslâm coğrafyasında, yoksulların yaşadıkları varoşlarda, nasıl yaşadıklarına akıl erdiremediğiniz fakir, cahil, çöpten ekmek toplayan pislik içinde insanlar var. Doğru. Ama bu doğrunun bir başka yüzü daha var. O da bunların refah ve mutluluklarının harcını karıştırıyorlar, Hintli düşünür Masel Paranaya’nın dediği gibi.

Batının zenginliği, bizim yoksulluğumuz kadar büyük..

Ne yani, kutsalımızı işgal eden, bizi tehdit eden İsrail’i oraya yerleştirenlere karşı, İngilizleri alkışlamamızı mı istiyorlar bizden..

Millete alçakça indirilen darbelerin arkasında ABD yok mu idi? Hani şu “Bizim (iyi) çocuklar”! Soğuk savaş yıllarında aynı ülkenin çocuklarını birbirine kırdırıp, bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerine kendilerine iktidar ve servet üretenler onlar değil mi idi? Terör onların işi değil mi idi? İslâm’a ve Müslümanlara karşı “topyekun savaş” başlatanların arkasında onlar yok mu idi? Cezayir’i işgal eden Fransızlara, Libya’yı işgal eden İtalyanlara herhalde bizim selam durmamızı kimse beklemiyordur..

Almanların bizi nasıl 1. Dünya Savaşına soktuğunu ve bu uğurda nasıl bir imparatorluğu kaybettiğimizi de bilmiyor değiliz..

Bize kan, gözyaşı, yoksulluk getirdiniz..

Adalet, barış ve özgürlük değil.

Aksine hukuku ayaklar altına alanlar, özgürlükleri baskı altında tutanlar sizin adamlarınız değil mi idi?

Şimdi bizden korkuyorlar.. Çünki gerçeklerin ortaya çıkması halinde intikam almamızdan korkuyorlar.. Korkuları bugünün gerçeklerinden değil, gelecek korkusundan kaynaklanıyor. Geçmişin suçluluk psikolojisi genlerine işlemiş..

Özgürlük ve refah ortamında, ya Müslümanlar, Kızılderililerin kanının, karaderililerinin çalınan alınterlerinin ve yok edilen özgürlüklerinin, köleleştirilen bir halkın, sarı ırkın sömürülmesinin hesabını soracak olurlarsa?

Köle ihraç limanına özgürlük kapısı adını koyanlar (Liberya), insan avladıkları sahradaki vahşetin romanlaştırılmasından, hikayeleştirilmesinden, filmlere konu olmasından korkuyorlar bana göre..

Onlar hâlâ, kendi yandaşlarının sebeb oldukları, tenkil, tedip, tehcir politikalarının hesabını bizden sormaya kalkışıyorlar...

Bu aynı dereden su içen kurtla kuzu hikayesini anlatıyor bize.. Suyu bulandıran kurt, suyu bulandırdığı bahanesi ile kuzuyu cezalandırır hikayenin sonunda biliyorsunuz..

Batılılar şunu bilmeli ki, şikâyet ettiğiniz sonuçlardan asıl sorumlu olan sizsiniz!

-Uygarlığımızı siz yıktınız..

-Yoksulluğumuzun sebebi sizsiniz!

-Terör ve uyuşturucu sizin eseriniz!..

Bize karşı hâlâ bize düşmanlık edenlere destek veriyor, bizim içimizdeki dini, mezhebi, etnik, kültürel, ideolojik, politik ve sınıfsal, vicdani ve felsefi farklılıklardan yola çıkarak bu insanları bir birine karşı kışkırtıyorsunuz.. Sonra da bize akıl vermeye kalkıyorsunuz.. Cinayetinizin belgesi kanlı bıçaklarınızı kapımızın önüne bırakıp kaçıyorsunuz. Bizim inancımızı, tarihimizi, kültürümüzü, kimliğimizi aşağılıyorsunuz..

Hal böyle iken bizden nasıl anlayış bekleyebilirsiniz.

Önce kendinizi değiştirin.

Şu AB seçimleri arefesinde yaşananlara bakın.. AB hep birlikte Türkiye’yi ABD’nin kucağına itiyor.. Obama bize kucak açıyor, havuç gösteriyor. AB elinde sopa bizi kovalıyor.

Ne oluyorsunuz ya hu!

Çok komik.. AB ülkelerinin liderleri o çok sesli, çok kültürlü toplum ideallerinden vazgeçmiş gözüküyor.. Haçlı ruhu hortlamış gibi sanki.. Demokrasi, Özgürlük, Şeffaflık ve Çoğulculuk “Türkler geliyor” sözü ile bir anda buharlaşıverdi.. Uygarlık projeleri helvadan bir putmuş sanki. Hep birlikte yemeye başladılar..

Demokrasinin kalbi olmak iddiasındaydılar, yükselen faşizmin zebunu oldular..

Ne komik değil mi, bizden kimileri Rumlardan Ermenilerden korkuyor, AB de bizden!

Korkular üzerine uygarlık kurulamaz..

Bizim maddi ve manevi değerlerimizin nasıl yağmalandığını bilmiyor değiliz. Batıcıların ense kökümüzde şaklayan kırbaçlarının sesleri hâlâ kulaklarımızda.. Batılılaştırılma adına, dilimiz, tarihimiz, kültürümüz, kıyafetimiz, hukukumuz, geleneklerimiz her şey baskı altına alındı.. İngilizler arşivlerimizi boşalttılar.. Tarihimizi bile çaldılar ve hâlâ bize ait belgeleri gizli kasalarda muhafaza ediyorlar..

Biz size benzediğimiz ölçüde tehlikeliyiz.. Yoksa bizim dinimiz; “Bir kavme olan düşmanlığınız sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin” der. Kaab b. Züheyr’in Peygambere ilticası gibi, siz bizden korkmaktan kurtulmak istiyorsanız, bizim Müslümanlığımız alemlere rahmet vesilesi bir eylemdir.. Bizim öfkemizden bizim dinimizin bize emrettiği merhametimize sığının.. Müslümanlık herkes için en iyi olanıdır. Yaratan’ın yaratılana seçtiği, tayin ettiği yaşam biçimini ifade eder. Ve orada Af kapısı her zaman açıktır.. Dün diken döktüğünüz yollardan geçerek Müslümanların yüreğine giden bir yol bulabilirsiniz ancak..

Obama sanki bu yolu denemek istiyor gibi.. Yine de dikkatli olmak gerek. Kaab b. Züheyr neyi öğretti bize: “Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı.”

Selâm ve dua ile.

VAKİT