Batının adaleti: Müslümanlara saldırılınca suç ferdî, saldıran Müslüman olunca suçlu tüm Müslümanlar!

Ahmet Varol, Fransa’daki gelişmeleri değerlendirdiği yazısında, batının merkezinde Müslümanların olduğu olaylara yaklaşımındaki çifte standartçı tutumuna dikkat çekiyor.

Fransa’da Hz. Muhammed’i tahfif eden karikatürlerin propagandası üzerinden öğrencileri manipüle etmeye çalışan bir öğretmenin öldürülmesi üzerine devletin start verdiği İslamofobik söylem ve politikalara tepki gösteren Ahmet Varol, “Fransa’ya ve genelde Avrupa ülkelerine hakim mantık Müslümanları hedef alan saldırıları bireysel düzlemde ele alırken, Müslümanlardan birine mal edilen saldırılarda tüm Müslüman toplumu mahkum etmektedir.” diyor.

Ahmet Varol’un Yeni Akit gazetesinde yayımlanan konuyla alakalı köşe yazısı (24 Ekim 2020) şöyle:

Hukuk işlemediğinde aşırılık devreye girer

Samuel Paty adında bir Fransız ortaokul öğretmeninin, Hz. Muhammed (s.a.s.)’e hakaret niteliğindeki karikatürleri sınıfta öğrencilere göstermesi ve bunu fikir özgürlüğü olarak tanımlaması yani bu tür karikatürler yayınlanmasını Fransa’daki fikir özgürlüğüne örnek göstermesi üzerine başkent Paris’in banliyölerinden Conflans-Sainte-Honorine’de 18 yaşındaki Çeçen mülteci Abdullah Abuyedoviç Anzorov tarafından başı kesilerek öldürülmesi özelde Fransa’da genelde Avrupa’da yeniden bir İslam karşıtı dalganın yayılmasına ve Fransa’daki Müslümanları hedef alan zulüm uygulamalarının artırılmasına gerekçe olarak kullanılıyor.

En başta şunu ifade edelim ki gerekçesi ne olursa olsun biz sözkonusu cinayeti onaylamıyoruz. Biz sadece Müslümanların değil tüm inançların kutsal değerleri karşısında ölçülü olunması gerektiğini düşünür, insanların saygı duyduğu kişilerle ve kutsal değerlerle her ne şekilde olursa olsun alay edilmesine, bunlara hakaret edilmesine tepki gösteririz. Ama bizim yapmamız gereken tepki göstermek, eleştirmek ve bu tür aşırılıklar karşısında hukukun icra edilmesini istemektir. Cezalandırma ise yargının görevidir.

Fakat bu tür olayları değerlendirirken sosyopsikolojik arka planını da iyi değerlendirmek ve vukuunun önüne geçilmesi için neler yapılması gerektiğini iyi tespit etmek, ona göre ön tedbirleri almak lazım. Toplumda suçların önüne geçilmesi sadece güvenlik tedbirleriyle ve suçluların cezalandırılmasıyla mümkün değildir. Sosyal ve psikolojik sebeplerini de ortadan kaldırmak gerekir. Ayrıca hukuku sadece bir kesime uygular, bir kesimi ise oldum olasıya serbest bırakırsanız o zaman haksızlığa uğrayanlar hukuka güvenmeyerek cezalandırma işlemini kendileri yapmaya kalkışırlar ve bu da aşırılıkların devreye girmesine neden olur.

Fransa aslında bunun tecrübesini yaşadı. Charlie Hebdo adlı haftalık mizah dergisinin arka arkaya, Hz. Muhammed’le ve İslam’la alay eden karikatürler yayınlaması, Fransa yönetiminin de bunu güya “fikir özgürlüğü” olarak niteleyip Müslümanların en saygın bildikleri kişiye ve kutsal değerlerine çirkince hakaret edilmesini cezalandırmaması üzerine bu derginin merkezine bir saldırı düzenlenmiş ve 12 kişi öldürülmüştü.

Bu olayda aslında dini değil toplumsal ve insanların kutsal değerlerine hakaret edilmesi suçlarının cezalandırılmamasıyla irtibatlı psikolojik sebepler aranması ve tekrar etmesinin önlenmesi için tedbir alınması gerekiyordu.

Fransa söz konusu hakaret karikatürlerini “fikir özgürlüğü” olarak tanımlayıp engelleme gereği duymadı. Oysa bu karikatürleri yayınlayan derginin eski şekli Hebdo-Hara-Kiri 1970’te eski Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’ün ölümüyle ilgili mizahi bir karikatürden dolayı kapatılmış ve daha sonra onun ismine atıfla Charlie Hebdo diye yayınlanmaya başlamıştı.

Kendi cumhurbaşkanına ufak bir dokundurmadan dolayı dergi kapatan Fransa, ülkesinde yaşayanların önemli bir kesimini oluşturan Müslümanların en saygı duyduğu kişiye çirkince hakaret edilmesini fikir özgürlüğü olarak tanımlıyorsa kesinlikle çifte standartçılık, iki yüzlülük ve sahtekarlık yapmaktadır.

Ayrıca bütün bu olayların Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Fransa’daki İslam’ı yeniden yapılandıracağını söylemesinin hemen ardından vuku bulması tesadüf müdür? Fransız polisinin de cinayeti gerçekleştiren genci yakalayıp sorguya çekmeyi değil arkadan vurarak katletmeyi tercih etmesi gelişmelerin yol açtığı bir hadise mi yoksa maksatlı ve planlı bir eylem midir?

Olayın ardından ülkedeki bütün Müslümanların “şüpheli” durumuna sokularak doğrudan İslam’a ve Müslümanlara karşı savaş yürütülmesi, camiler dahil birçok İslamî krurumun kapatılması, Fransa yönetimine hakim bir art niyete delalet etmektedir. Çünkü söz konusu saldırı bireyseldir. Ama ne kadar ilginçtir ki Fransa’ya ve genelde Avrupa ülkelerine hakim mantık Müslümanları hedef alan saldırıları bireysel düzlemde ele alırken, Müslümanlardan birine mal edilen saldırılarda tüm Müslüman toplumu mahkum etmektedir.

Yorum Analiz Haberleri

Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!
İşgal edilen zihinler