Ahmet Varol / Yeni Akit
Öldürme tutkusu
Bir insanın iradesine hakim olamayacak kadar bir şeye istekli olmasına tutku deniyor.
Öyle ki insan bazen bir şeyden aşırı bir haz duyduğu için kendine veya başkalarına zarar vereceğini bile bile yine onu yapar. İradesi ve aklı onu engelleyemez. Bu biraz da iradenin veya akli muhakemenin zayıflamasından kaynaklanır. İradesi, hazlarına yenilebilir.
Bir şeye çok aşırı istekli olmaktan dolayı aklını devreden çıkarır, aklının telkin ve uyarılarını hiç ciddiye almadan adeta önceden ayarlanmış bir robot gibi hedefine doğru ilerler. Bu durum aslında psikolojik bir hastalık halidir. Ama tedavisi mümkündür.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “(Andolsun) nefse ve onu şekillendirene, sonra ona kötülüğe eğilimini ve takvasını ilham edene!” (Şems, 91/7-8) Yani Yüce Allah nefsi yaratınca ona ilham yoluyla kötülüğe eğilimin ve takvanın yani kötülükten sakınmanın ne olduğunu da tanıtmıştır. Bu yüzden insanın içinde bir kötülüğe eğilim oluşsa bile, ona yine ilahi bir nimet olarak verilen akıl ve sağlıklı fıtrat, yapacağı işin kötülük olduğu, ondan sakınmak gerektiği konusunda kendisine uyarıda bulunur. Bu itibarla eğer kişinin fıtratındaki bozulmaların önüne geçilmesi için gereken tedavi işlemleri yapılırsa söz konusu ruhsal hastalıklardan kurtulmak, insanı kötülüğe sevk eden hazlara kendini kaptırmamak için akli muhakemenin ve sağlıklı fıtratın uyarılarını etkili hale getirmek mümkündür.
Bilindiği üzere Batı toplumlarında ve özellikle Amerikan toplumunda son yıllarda fıtratın bozulmasından kaynaklanan psikolojik sorunlar ve hastalıklar hayli arttı.
Bunun muhtelif sebepleri var. Medyanın hatalı yönlendirmelerinin, insanı insanî değerlerden uzaklaştırıp tutkularının, hazlarının esiri haline getiren filmlerin ve birtakım felsefi ya da ideolojik akımların bunda önemli payı olduğu tahmin ediliyor. Bütün bu unsurların etkisiyle bazı kişiler normalde insanî değerlere aykırı bazı tutkuların gerçekte önemli bir cesaret ve kahramanlık olduğunu sanabiliyorlar. Ya da birtakım tabii olmayan şeylerden haz duyabiliyorlar.
Bu tür hastalıkların insanlık açısından en büyük risk oluşturan türlerinden biri de öldürme tutkusudur. Burada birilerini öldürme arzusu intikam alma, cezalandırma, bir engeli aşma, bir aşırılığın önüne geçme vs. gibi haklı ya da haksız reel gerekçelere dayanmaz. Tamamen zevk almaktan, haz duymaktan ve kendini tatmin etme arzusundan kaynaklanır.
Bilindiği üzere bir süre önce ABD’nin Nashville kentinde bir cinsel sapık bir ilkokulu basarak 3’ü çocuk 6 kişiyi korkunç bir şekilde öldürdü. Ama bu olay, sadece katliamı gerçekleştiren sapığın münferit ameli değil ülkede gittikçe tehlikeli hale gelen kötü bir hastalığın tezahürüydü.
O hastalık da öldürme tutkusudur.
Bu hastalık yüzünden Amerika’da daha önce de birçok baskın, cinayet ve hatta katliam gerçekleştirildiği biliniyor.
Ama üzerine gidilmezse hastalık daha da yaygınlaşacak ve insanlar durdukları yerde tehlike saçar hale geleceklerdir.
İnsanları ahlaki ve manevi değerlerden uzaklaştıran, akli muhakemeyi ve kendi kendini kontrol mekanizması olarak görev yapan irade gücünü devreden çıkararak insanları hazları ve tutkularının esiri haline getiren yönlendirme faaliyetleri ve akımlar bu hastalığın ana nedenidir.
Bu tür faaliyetler artık sadece Batı toplumlarına münhasır değildir. Müslüman toplumlarda da insanı insani değerlerden uzaklaştırmayı, tutku ve hazlarının esiri haline getirmeyi amaçlayan çalışmalar yaygın hale gelmiştir.
Bu çalışmaların merkezinde, insanı insan yapan değerleri hedef alan ve fıtri sağlığını bozmaya çalışan akımların normalleştirilmesi yer almaktadır. İnsanın sağlıklı fıtratına ve tabiatına tümünden aykırı olan eşcinselliğin normalleştirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla yürütülen faaliyetler de buna dahildir. Çünkü insan fıtratı ince ayarlara sahiptir. Bu ayarlar bozulmaya başladığında sallanmalar da başlar. Sonra da insan tabiatına ve fıtratına aykırı hazları benimseyerek aklı ve iradeyi devre dışı bırakan eğilimler yaygınlaşır.