Batı’da son dönemde gittikçe etkisini artıran ve İslâmofobi adı verilen akım sebebiyle Avrupa ülkelerindeki Müslümanlar ciddi sıkıntılara, saldırılara, baskılara, zorluklara ve şiddet olaylarına maruz kalıyorlar.
İslâmofobi Batı emperyalizminin İslâm’a karşı haçlı ruhunun yönlendirdiği yeni bir ırkçı harekettir. Bu hareketin “fobi” olarak isimlendirilmesi ise insanlık dışı, vahşi şiddetin bir gerekçeye dayandırılması içindir. Yani bir psikolojik yönlendirme niteliği taşımaktadır. İşin gerçeğinde ise antisemitizmin yeni bir versiyonudur.
İslâm karşıtı şiddet bazı marjinal grupların faaliyeti olarak lanse ediliyor. Oysa bu faaliyet en başta Ortaçağ’dan kalma haçlı zihniyetini bir türlü terk edemeyen yönetimler tarafından da desteklenmekte, yönlendirilmekte ve himaye edilmektedir. Bunun yanı sıra özellikle medya organları tarafından teşvik ve tahrik edilmektedir. Medyanın İslâmî kutsal değerlere saldırı ve hakaret anlamı taşıyan karikatürler, makaleler yayınlaması; alaycı yayınları kesintisiz bir şekilde sürdürmesi bunun içindir. Bu tür yayınlar aynı zamanda İslâm karşıtı terörün önemli bir boyutunu oluşturuyor. Dolayısıyla Avrupa ülkelerindeki Müslümanların maruz kaldığı İslâmofobi terörü sadece belli marjinal grupların değil siyasi mekanizmanın ve medyanın ortak suçudur. Söz konusu marjinal gruplar ise bu terörün tetikçileri olarak görev yapıyorlar. Onların saldırganlıktaki cüretlerinin kırılmaması için de yönetimlerin icra ettikleri şiddetten dolayı üzerlerine gitmediklerini, kendilerine baskı yapmadıklarını ve terör faaliyetlerinin önüne geçmek için zikre değer bir adım atmadıklarını görüyoruz.
Batı’da İslâmofobi terörünün yaygınlaşarak devam etmesi sebebiyle Avrupa ülkelerindeki Müslümanlar 2009’da da muhtelif terör eylemlerine ve saldırılara maruz kaldılar. Bunların tümünü sıralama imkânımız olmadığından sadece belli başlılarından söz etmekle yetineceğiz.
İslâmofobi terörünün 2009 içinde gerçekleştirdiği şiddet eylemlerinin başında Mısırlı eczacı Merve Şirbini’nin başörtüsünden dolayı öldürülmesini zikretmemiz gerekir. Merve Şirbini örtülü olmasından dolayı İslâmofobi terörü tetikçilerinden Alex W. adlı bir Alman genç tarafından saldırıya ve tehdide maruz kaldı. Bunun üzerine mahkemeye başvurdu. Mahkemedeki duruşma esnasında, saldırgan Alman genç yanında getirdiği kasaturayla tesettürlü bayan eczacıyı, mahkeme heyetinin gözleri önünde 18 yerinden bıçaklayarak öldürdü. Olay esnasında mahkemede bulunan polisler saldırgan Almana müdahale etmezken eşini kurtarmaya çalışan, Şirbini’nin kocası Dr. Ulvi Ukazi’ye engel oldular. Polislerin bu tutumu ve Alex W.’nin yanındaki kasaturayı rahatça mahkeme salonuna sokabilmesi cinayetin planlı bir şekilde gerçekleştirildiğini açıkça gözler önüne seriyordu.
İslâmofobi terörünün şiddet olayları sadece Şirbini cinayetinden ibaret kalmadı. Bunun dışında da muhtelif saldırılar, cinayetler, yaralamalar, sabotajlar ve benzeri şiddet eylemleri gerçekleştirildi. Bütün bu saldırılar Avrupa ülkelerindeki Müslümanların sürekli kendilerini İslâmofobi terörünün tehdidiyle karşı karşıya hissetmelerine ve can güvenliği korkusu içinde yaşamaya başlamalarına sebep oldu.
Batı’daki İslâmofobi terörünün resmî boyutunu oluşturan önemli bir gelişme de İsviçre’de camilere minare inşa edilmesini yasaklayan kanunun referandum yoluyla kabul edilmesi oldu. Batı emperyalizmi böyle bir yasağı referanduma dayandırırken güya “demokrasi”ye bağlılığını ortaya koyma iddiasındaydı. Gerçekte ise İslâm’a, İslâmî değerlere ve tüm İslâmî sembollere karşı başlattığı savaşı kitlesel tabana yayma çabasındaydı. Oysa benzer bir uygulamanın herhangi bir İslâm ülkesinde kiliselere karşı gerçekleştirilmesi durumunda hiç de demokratik olamayacağı tam aksine burada hemen “din özgürlüğü” söyleminin arkasına sığınacağı kesindir.
Özgürlükçü tutum iddiasında olan ve bunun arasında “din özgürlüğü”nü de öne çıkarmaya çalışan çağdaş haçlı zihniyetinin bu iddiasında hiç de samimi ve gerçekçi olmadığını burada karşımıza çıkan tutumundan da bütün açıklığıyla anlıyoruz. Çağdaş haçlı zihniyetinin Müslümanların din özgürlüğüne son derece kısıtlama getirmeleri daha başka yasaklarla, baskı uygulamalarıyla ve ayrımcılıkla da kendini gösteriyor.
Çağdaş haçlı zihniyetinin ikiyüzlülüğü ve çifte standartçılığı antisemitizmin önüne geçmek ve Yahudilere yaranmak için yasalar çıkarırken İslâm karşıtı terörün önüne geçmek için söze gelir bir adım atmamasıyla tam aksine bu teröre destek vermesiyle de karşımıza çıkıyor.
VAKİT