Mehmet Beyhan / Milat
Batı'da ırkçılık neden yükselişte?
Fransa’da erken genel seçimler 30 Haziran’da yapıldı. Tahmin ettiğimiz gibi, Irkçı Ulusal Birlik Partisi oyların yüzde 34’ünü alarak birinci oldu. Pazar günü yapılacak ikinci turun nasıl sonuçlanacağını hep birlikte göreceğiz.
Fransa’da seçime katılım oranı % 67,5 olarak belirlendi. 1981’den bu yana Fransa’da seçime en yüksek katılım olduğu söyleniyor. Fransız medyasının verdiği haberlere göre, Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’un partisi Rönesans’ın liderliğindeki ‘’Cumhuriyet İçin Hep Birlikte İttifakı ise oyların ancak yüzde 20,3’ünü alabildi.’’
Macron 2027’ye kadar Cumhurbaşkanlığı görevini sürdüreceğini söylese de Macron’un önünde üç yıl gibi zorlu bir süreç görünüyor. İç politikada etkisini kaybedecek sadece askeri ve dış politika konularında hâlâ geniş yetkilere sahip olacaktır.
Sol eğilimli Liberation Gazetesi, Marine Le Pen’in Ulusal Ralli Partisine atıfta bulunan köşe yazısında: ‘’On iki milyon yurttaşımız, açıkça ırkçı ve Cumhuriyetçi karşıtı olan aşırı sağ bir partiye oy verdi’’ dedi. Aynı yazının devamında: ‘’Devlet başkanı Fransa’yı otobüsün altına attı. Ancak otobüs hız kesmeden yoluna devam etti ve şimdi Başbakanlık binasının önüne park etti.’’
Batı siyasi tarihinin, son yirmi yılına bir ad verilecek olsaydı herhalde ‘’ırkçılığın yükselişi’’ adı verilirdi. Zira sadece Fransa’da değil, birçok batı ülkesinde ırkçılık düşüncesi yayılıyor. Her sosyal hadisede olduğu gibi, ırkçı hareketlerin özellikle batı ülkelerinde gelişmesinin çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenleri üç başlık altında özetleyebiliriz.
Ekonomik kriz
Mevcut küresel ekonomik sistem, tüm ülkelerde olduğu gibi batı toplumlarında da fakir ile zengin arasındaki uçurumu derinleştirdi. Eşitsizliği azaltmak yerine, sürekli haksız kazanca gerekçeler üretilmeye çalışıldı. Böylece, kene gibi halkın kanını emen sermaye sahiplerinin amaçları meşrulaştırılmaya çalışıldı. Bu da politik ve sosyal yapıyı çökme tehdidiyle karşı karşıya bıraktı. Irkçı partiler de ekonomik krizin nedeni olarak göçmeleri gösteriyor. Bu nedenle yabancı düşmanlığı artıyor.
Düşünce krizi
Düşüncenin gelişmediği yerde düşmanlaştırma, ötekileştirme gelişir. Daha önce pek çok kez belirttiğim gibi batı dünyasında uzun bir zamandan beri büyük bir düşünce krizi yaşanmaktadır. Fransa seçim sonuçları bunun en somut örneğidir.
Düşünce, bir toplumun sosyal, ekonomik ve politik boyutlarıyla ilgili fikirler üretir. Toplumun ideal örgütlenmesini ilgilendiren çok geniş kapsamlı sorular bütününe yanıtlar bulmaya çalışır. Sorulan soruların karmaşıklığı hesaba katılırsa, hiçbir düşünce toplumda herkesin desteğini almasa da düşünce herkesin hayatına anlam katar.
Anlam krizi
İnsanı, diğer varlıklardan ayıran en önemli husus, insanın anlayabilme yeteneğine sahip olmasıdır. Anlamın oluşması ise, önce anlamaktan geçer. O hâlde anlam, zihinsel bir içeriğe sahip olan düşünme ile ilgilidir. Anlamı şekillendiren ise, niyet ve inançtır. İnancın anlaşılmasını ve anlamlandırmasını sağlayan ise, düşünebilmektir.
Batının yetiştirdiği önemli düşünürlerinden biri olan Descartes: ‘’Düşünüyorum o hâlde varım’’ demişti. Bugün batıda sanki ‘’tüketiyorum o hâlde varım’’ anlayışı hâkim olmuştur. Her şeyin bir fiyatının olup tükendiği bir yerde anlam krizi oluşur. Irkçılığın batıda yükselmesinin nedenlerinden biri de ırk üzerinden bir anlam üretme çabası olduğunu düşünüyorum.
Batı, düşünce ve anlam krizi yaşıyor ırkçılık yükseliyor tespitini yaptıktan sonra, dönüp kendimize de şu soruyu soralım: Peki, Müslümanlar olarak bugün biz hangi durumdayız?(!)