Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam
Financial zamanlar
Batı medyasının başta Müslümanlar olmak üzere Batı-dışı dünyaya karşı çifte standardı, manipülatif tutumu, küçümseyici ve düşmanca tavırları vaka-i adiyeye dönüşmüş durumda.
Yüksek prestijli haber ajansları, dünya çapında faaliyet gösteren medya kuruluşları, adı markalaşmış yayın organları söz konusu Müslümanlar olduğunda takındıkları objektiflik maskesini indirip bir çırpıda bayağı birer trole evrilebiliyor.
İsrail'in Refah'taki saldırısı sırasında bu vaka-i adiye havuzuna en çirkin ve mide bulandırıcı versiyonları eklendi.
Siyonist ordunun "güvenli" olarak tanımladığı bölgedeki sivillerin yaşadığı çadır kampı bombaladığı saldırıda yürek parçalayan görüntüler batı medyasına bir kez daha manipülasyonla yansıdı.
Patlama mı katliam mı?
Saldırının ardından canlı yayına bağlanan BBC Kudüs muhabiri saldırıyı "patlama" olarak niteledi. Muhabir olayı "Gece saatlerinde Refah'ın kuzeybatısındaki bu bölgede bir patlama meydana geldi" diyerek aktardı. BBC daha sonra, İsrail'in bir hava saldırısı gerçekleştirdiğini belirtse de saldırının gerçekleştiği çadır kampın görüntüleri yerine hedef alındığı iddia edilen binaları ekrana taşıdı.
BBC saldırı haberini sitesinde yeni gelişmeyi günün eski bir haberinin içine ekleyerek gördü. Haberin başlığına Refah'taki saldırıya dair herhangi bir bilgi eklemedi. Ancak daha sonra konuyla ilgili ayrı bir haber girildi.
Financial Times, İsrail'in katliamını "Gazze, güvenli bölgedeki kampta gerçekleşen patlamalarda onlarca kişi öldü ve yaralandı" başlığıyla servis etti. Katliamı gerçekleştirenin isminin ve hava saldırısı bilgisinin yer almadığı başlıkla, haberi veriş şekli ölümlerin bir doğal afet sonucu gerçekleştiği izlenimi veriyordu.
Sky News İsrail'in "bir Hamas yerleşkesini hedef aldığı" iddiasını teyit etmeden, Siyonist ordunun açıklamasını tek kaynak alarak haberleştirdi.
ABD'li Fox News ve CNN İsrail'in "iki üst düzey Hamas komutanının öldürüldüğü" iddiasını öne çıkardı.
Fakat olayın üzerinden günler geçmesine rağmen herhangi bir Hamas yetkilisinin veya üyesinin hayatını kaybettiğine dair bir doğrulama yapılmadı.
Gücün medyası
Batı medyasının, içinde bulunduğu batı dünyasının bir parçası olmasıyla doğru orantılı bir habercilik performansı sergilemesi şaşıracağımız bir şey değil.
Sözünü ettiğimiz basın mensuplarının da çalıştıkları medya kuruluşlarının yayın politikası doğrultusunda hareket etmeleri normal karşılanabilir.
Elbette, bu yayın politikasını benimsemediklerini söylemek için de elimizde bir delil yok.
Ancak bu kadar sıcak ve trajik bir olayda gösterdikleri (ya da gösteremedikleri) habercilik refleksi yayın politikası meselesini aşan bir duruma işaret ediyor.
Her türlü ahlakiliği ve insaniliği hiçe sayan bu refleks, patronajın bu konu özelinde çalışanlarına aşılmaması gereken sınırlar koyduğunu, birtakım direktifler verdiğini gösteriyor.
Normal şartlar altında kar amaçlı kuruluşlar olan bu şirketlerin kazançlarını başka finans kaynaklarına bağladığını ortaya çıkarıyor.
Açıkça görülüyor ki, bu medya kuruluşları, yaptıkları haberin nesnesi olan İsrail ve müttefik egemen güçlerle bir patron-çalışan ilişkisi içinde.
Şu gerçeğe bir kez daha şahitlik ediyoruz: "Medyanın gücü yoktur, gücün medyası vardır."