Doğu ile Batı kutupları arasında kalan Ukrayna'da her şey eski Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'in Avrupa Birliği ile ortaklık ve serbest ticaret anlaşmasını 21 Kasım 2013'te askıya almasıyla başladı.
Batı'nın, stratejik noktada bulunan Ukrayna'yı bu anlaşmayla kendisinin yanında tutmak, sınır komşusu Rusya ise elinden kaçırmamak istemesi üzerine geri dönüşü olmayan sürece girildi.
Yaşananlar üzerine 2013 Kasım'ında Kiev'de meydan olayları başladı. Ukrayna'nın Avrupa ile entegre olmasını isteyenler, Rus yanlısı yönetimin gitmesi için eylem yaptı.
"Meydan olayları" 2014'ün ilk ayında iyice şiddetlendi. Hükümet güçleriyle eylemciler arasında çatışmalar yaşandı. Çok sayıda kişi hayatını kaybetti.
Bunun üzerine, o dönemin Devlet Başkanı Yanukoviç, 21 Şubat 2014'te muhalefetle uzlaşma masasına oturmak zorunda kaldı. Ancak, protestocuların giderek artan baskısı üzerine, Yanukoviç 22 Şubat'ta ülkeden ayrılmak zorunda kaldı. 27 Şubat'ta, Arseniy Yatsenyuk'un başında olduğu Avrupa yanlısı bir hükümet kuruldu. Rusya, geçici hükümetin meşru olmadığını savundu.
Ukrayna Parlamentosu da Rusya'ya kaçan Yanukoviç'i görevinden azletti, devlet başkanlığı seçimini 25 Mayıs'ta yapma kararı aldı.
Üniformalı kişiler Kırım'ı bastı
Kiev'deki Avrupa yanlısı gösterilere tepki olarak ülkenin doğusunda ve güneyinde isyan ateşi yanmaya başladı.
Mart ayında Kırım yarımadasında, üzerlerinde hiçbir işaret bulunmayan üniformalı kişilerin başını çektiği gruplar ortaya çıktı. Üniformalı kişilerle Rus yanlısı halk, kamu binalarını işgal etti. Ukrayna'ya bağlı Özerk Kırım Parlamentosu silahlı kişilerin baskısı altında referandum kararı aldı.
Kırım yarımadasında 16 Mart 2014'te yapılan referanduma bölgenin yerli halkı olan Kırım Tatarları'yla Ukrayna yanlılarının çoğunluğu katılmadı. Referandumu düzenleyen Rus yanlısı yönetim, sandıktan yüzde 96 "Rusya'ya bağlanma" çıktığını duyurdu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin 21 Mart 2014'te Kırım'ın ilhakını içeren kararı imzaladı.
Kiev'deki geçici hükümet de aynı gün, Brüksel'de Avrupa Birliği ile Ortaklık Anlaşması'nın siyasi kısmını imzalayarak AB'ye üyelik yolundaki ilk adımlarını atmış oldu.
Sözde Donetsk ve Lugansk Cumhuriyetleri kuran ayrılıkçılar da 11 Mayıs'ta Donbas bölgesinin özerkliği için referandum düzenledi. Sonuç Rusya'nın istediği gibiydi. Dünya bu sonucu tanımadı.
Donbas çatışmaları
Kiev'in yönünü Avrupa'ya dönmesi nedeniyle, Kırım'ın Rusya'ya bağlanma senaryosundan ilham alan Donetsk ve Lugansk'taki Rus yanlıları, kamu binalarını işgal etmeye başladı. Ukrayna ordusunun devreye girmesiyle çatışmalar adeta savaşa dönüştü. Kiev yönetimi, Rusya'yı ayrılıkçılara destek vermekle suçladı.
Ordu ile ayrılıkçıların Donbas bölgesindeki kentlerin kontrolünü ele geçirme mücadelesinde, BM raporlarına göre, bugüne kadar 6 bin 500 kişi hayatını kaybetti.
Poroşenko dönemi
25 Mayıs 2014'teki devlet başkanlığı seçiminde meydan olaylarını desteklediği belirtilen Petro Poroşenko kazandı. 7 Haziran 2014'te yemin ederek göreve başlayan Poroşonko, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü koruyacaklarını, Kırım'ın geri alınacağını söyledi.
Devlet Başkanlığı seçiminde, ayrılıkçıların sözde Donetsk Cumhuriyeti ve Lugansk Cumhuriyeti kurduğu Donbas bölgesinde oy kullanılmadı.
Ateşkes arayışları
Doğudaki çatışmaların giderek şiddetlenmesi üzerine, krize çözüm bulmak için Ukrayna, Rusya ve AGİT arasında Üçlü Temas Grubu oluşturuldu.
5 Eylül'de yapılan Belarus'taki ilk görüşmelerin ardından 19 Eylül'de yeniden Minsk'te bir araya gelen Üçlü Temas Grubu, ateşkes anlaşmasının hayata geçirilebilmesi için 9 maddelik memorandum imzaladı.
Tansiyonun bir türlü düşmemesi üzerine defalarca girişimler, toplantılar yapıldı, birkaç kez metinler imzalandı.
Saldırılarda sivil can kayıplarının artması ve Minsk Üçlü Temas Grubu'nun toplantılarının etkili olamaması üzerine, Almanya, Fransa, Ukrayna ve Rusya liderleri 12 Şubat 2015'te Minsk'te bir araya geldi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in katıldığı toplantıda, Minsk Mutabakatlarının hayata geçirilmesine ilişkin 13 maddelik anlaşma imzalandı.
Ancak, ateşkesin sağlanması, yabancı askerlerin Ukrayna topraklarında çıkması gibi konuları içeren anlaşma da hayat bulamadı.
Uluslararası toplum ile Minsk Üçlü Temas Grubu'nun Ukrayna'nın doğusundaki krize çözme çabaları sürüyor.
Ayrılıkçılar da Kiev yönetiminin hakim olamadığı Donbas bölgesini kendi kurullarıyla yönetmeye devam ediyor.
Ukrayna, adının kaderini mi yaşıyor?
SSCB’nin dağılmasının ardından Avrupa Birliği (AB) ile "Putin'in rüyası" olduğu belirtilen Avrasya Birliği arasında tercih yapmak zorunda bırakılan Ukrayna, hem Batı'nın hem de Rusya'nın vazgeçemeyeceği ülke konumunda görünüyor.
Tarihi ve dini bağları nedeniyle kendisine yakın gördüğü Ukrayna'yı kaybetmek istemeyen Rusya, Kiev yönetiminin Batı'yla etkileşimini “Kırmızı Hatlar” kavramı içinde değerlendiriyor.
Moskova yönetimi, Ukrayna’nın NATO sistemine entegrasyonunu kendisine bir tehdit olarak algılıyor. Ruslar, NATO'nun savunma ve kontrol sistemlerini yanıbaşlarında görmek istemiyor.
Rusya'nın enerji hatlarının yüzde 80'i Ukrayna'dan geçiyor. Kiev yönetiminin dış politikadaki tercihlerinin, Avrasya'da yürüttüğü enerji stratejisini doğrudan etkileyeceğini bilen Rusya, bunu Batı karşısında yenilgi olarak algılıyor.
Avrupa Birliği de Doğu Avrupa ülkesi Ukrayna'yı gerek ticari menfaatleri ve enerji güvenliği açısından gerekse Karadeniz havzasını kontrol etme amacı kapsamında önemli bir aktör olarak değerlendiriyor. Batı bunun için Ukrayna'yı hem AB Doğu Ortaklığı Projesi'nde görmek hem de NATO'ya almak için uğraşıyor.
Batılı devletlerle Rusya'nın adeta güç gösterisi yaptığı ülkede bugün, derin siyasi ve ekonomik kriz yaşanıyor, bölünme endişesi hissediliyor.
Rusça "sınır" anlamına gelen "Ukrayna", Batı ile Doğu arasında tercih yapmaya zorlanıyor.
AA