Fatma Barbarosoğlu / Yeni Şafak
“Evine dönemezsin...”
I-
2020 Mart’ından bu yana zamanı idrak edişimde başka bir sayfa açıldığını fark ediyor, lâkin her zaman o sayfadaki yazıları açık seçik görmekte zorlanıyorum. Yaşanan zamanı idrak etmek, geçmiş zamanı hatırlamak ve hatırasını temiz tutmak kısmında zorlanıyorum. Geçmiş zamanın hatırasını temiz tutmaktan kastımı açmalıyım. Her şeyi bugünden geriye doğru hatırladığımız için geçmişimizi kendimize uygun hale getiriyoruz. Hatırladıklarımız, dünden değil, daha ziyade bugünden renkler taşıyor.
Geçmişi bugünden geriye hatırlamanın hasarından korumak/korunmak için yaşanılan zamanın duygu olarak kaydını tutmak gerektiğine inanıyor, elimden geldiğince bunu gündelik hayatın “sıradan sahnelerini” harflerin gövdesine yükleyerek zamana dair mesuliyetimi yerine getirmeye çalışıyorum.
7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze halkını yaşlı, çocuk, hasta, kadın, sağlık çalışanı, medya mensubu demeden katletmesi, “Bu da olmaz artık!” denen her şeyi yapması dünyanın süper güçlerini harekete geçirmedi. Gözleri kör, kalpleri mühürlü bir şekilde İsrail’e destek vermeye devam ediyorlar.
Siyonistlerin Filistin halkını imha etme hedefleri, kalbi olanlar için ağır bir yük. Herkes, kendi çapında, ateşe atılan Hz. İbrahim’e gagasında su taşıyan güvercin olma gayretinde.
Güvercinler toplandı ve 8 Nisan’da Columbia Üniversitesi’nde Filistin’e destek gösterisi düzenledi. Columbia Üniversitesi’nin kampüsünde yakılan meşale, 25 eyalete, 45 kampüse yayıldı. Binlerce öğrenci gözaltına alındı, Siyonistleri destekleyen firmalar, İsrail karşıtı eylem yapan öğrencilere boykot uygulayacaklarını söylese de mazlumun yanında olanların sayısı her geçen gün artıyor. ABD’den başlayan İsrail karşıtı eylemler bütün dünyaya yayılıyor. Dünyanın saygın üniversiteleri, İsrail’in Filistin halkına uyguladığı soy kırımı protesto ediyor.
Öğrencilerin istekleri farklılık gösterse de ortak olan husus, üniversitelerin İsrail’e desteğini kesmesi, doğrudan İsrail’i destekleyen şirketlere finansal yardımı kesmesi.
İfade özgürlüğünün yılmaz bekçisi imajı ile tarihte yer edinmiş üniversiteler söz konusu İsrail mezalimine dur demek olunca ifade özgürlüğü ilkelerini derhal askıya aldılar. Öğrencilerine destek veren felsefe profesörü kadını, ilerleyen yaşına rağmen ters kelepçe gözaltına aldılar. İsmet Özel, “İnsan hakları belli bir insanı esas alır, o da Yahudi’dir. Bunun literatürde de yeri vardır. Yani bir Yahudi’nin dünyanın her yerinde rahat yaşaması için gerekli şartlara İNSAN HAKLARI deriz.” demişti.
II-
Zamanın ruhunu, tarihî metinlerden ziyade edebî metinler ve hatıratlar ele verir. Zamana tanıklığı ortaya koyan edebî metinler, uçuruma giden yolun yapı taşlarını gözler önüne serer.
Dün ile günü edebî metinler eşliğinde eşleştirmeye devam edelim o halde.
Sosyal medya ile inşa edilen bireysel faşizm, kifayetsiz muktedirlerin, liyakatsiz rütbelerin, sınır tanımayanların, güçlerini gösterdikleri yeni davranış biçimi olarak öyle baskın hale gelmişti ki, iyi insanların seslerini çıkarmaları mümkün olmuyordu. Kalbi olan insanların sadece bireysel faşistler ile değil devlet faşizmi ile de başı fena halde dertteydi. Kötüye kötü, çirkine çirkin, yanlışa yanlış diyemeyeceğimiz günlerin eşiğindeydik… Ancak o eşik, Amerikan üniversitelerinde öğrencilerin yaptığı eylemlere verilen karşılıkla, “özgürlükler ülkesi”nin sadece bazıları için özgürlükler ülkesi olduğunun anlaşıl-ması sayesinde geçilmiş oldu.
Yükselen faşizmin tarihteki iz düşümünü merak edenler için Thomas Wolfe (1900-1938)’un Yal-nızlığın Anatomisi adlı kitabındaki “İspanyol Mektubu” öyküsünü hararetle tavsiye ederim.