Batı Bağımsız Türkiye'den Rahatsız

Milli Güvenlik Uzmanı Mesut Ülker MİT Müsteşerı Hakan Fidan'ın hedef seçilmesinin nedenini hükümeti sarsmak olduğu söyledi. Ülker, füze alımı konusunda Batı'nın eleştirileri için ise; 'Batı Türkiye'nin son yıllarda bölgesinden güçlü bir ülke olmasından ço

Geçtiğimiz hafta Türkiye'nin savunma sistemleri için Çinli firma ile işbirliği çok tartışıldı. ABD ve NATO'dan eleştiriler geldi. Yine aynı günlerde MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a yönelik eleştiriler ABD ve İsrail basınında yer aldı. Batı'nın füze sistemi eleştirilerini ve Fidan'ın hedef alınmasının nedenini ve çözüm sürecini TSK'nın eğitim ve strateji birimlerinde planlayıcı ve eğitimci olarak çalışmış en son Milli Güvenlik Akademisi'nden öğretim üyesi olarak emekli olan Milli Güvenlik Uzmanı ve stratejist Mesut Ülker ile konuştuk.

Türkiye'nin füze sistemi alımı için Çinli bir şirketle ön anlaşma yapması ABD ve NATO'nun çok tepkisini çekti. Nedir bu füze sistemi?

Türkiye'nin öncelikli olarak yakın çevresinden gelecekbalistik füze tehdidine karşı koyabilecek 2'li ve 6'lı bataryalara sahip 20 metre irtifa ve 100 km menzilde etkili olan bir hava savunma sistemidir. Türkiye şimdiye kadar hava savunma sisteminde tamamıyla NATO ve ABD ağırlıklı bir altyapıya sahip idi. Bu sistemle Türkiye mevcut füze savunma yapısını daha da güçlendiren Çin'in dünya standartlarındaki bir sistemidir.

Çinli bir firma ile ön anlaşmanın anlamı nedir?

Türkiye özellikle savunma sanayii konusunda son 5-6 yılda pek çok somut ürüne dönüşen projeyi hayata geçirdi. Bir anlamda sahaya indi. Savunma sanayii sektörünü elinde tutan hegoman güçler, Türkiye'nin bu alanda artık somut ürünler üreteceğini gördü. Ve iki noktada rahatsız oldu. İlki Türkiye'nin bu alanda bağımsız bir güç olması. İkincisi ise ekonomik kayıp. Sonuçta bu alanda yapılan yatırımlar çok büyük ve yüklü. Batı şu anda iki endişeyi birden yaşıyor.

TÜRKİYE DIŞA BAĞIMLILIĞI BİTİRİYOR

Türkiye savunma sistemini yerlileştirmeye mi çalışıyor?

Evet. Türkiye'nin bu alandaki en büyük sıkıntısı kendi öz kaynakları ile herhangi bir savunma sistemini başından sonuna kadar olan süreçleri kontrol edememesidir. Yazılım başta olmak üzere kritik ve teknolojik anlamında hassasiyet arz eden bazı konularda Türkiye hala dışa bağımlı. Mesela F-35 uçaklarını bu konuda örnek verebiliriz. F-35 uçakları için yaklaşık 12,5 milyar dolarlık bir yatırım yapıldı. Türkiye toplamda ARGE'ye 6 milyar dolara yakın yatırım yapmasına rağmen kendi ürettiği yerli mühimmatı kullanamayacak.

Gerekçe?

Gerekçe, teknik anlamda teknolojiyi, yani kaynak kodları yazılımını gerekçe göstererek, mühimmat konusunda da Türkiye'yi kendilerine bağımlı kılmak istemeleridir. Türkiye savunma sanayii alanında son yıllarda önemli projeleri hayata geçirdi.

SAVUNMA SANAYİMİZ HEYECANLI

Mesela?

İnsansız hava araçlarının yerli üretimi, HÜRKUŞ uçağının imal edilmesi, Deniz Kuvvetleri'nin eskiden beri devam ettirdiği MİLGEM Projesi kapsamındaki üretilen Korvet tipi gemiler ve yerli üretim olan ALTAY Tankları gibi…

O zaman epey bir brikimden bahsedebilir…

Elbette. Zaten son füze sistemi bu açıdan Türkiye için fırsat. Çünkü bu alanda Türk firmalarının yeterli 'know-how'ı oldu. Türkiye son yıllarda dış politikada gösterdiği açılımı benzer biçimde savunma alanında da göstermek istiyor. Yani Türkiye bölgesel güç olma hedefini güçlü bir savunma sistemi ile de desteklemek istiyor. Ve bunu barışçıl amaçlarla istiyor. Bu sistem bu açıdan Türkiye için fırsat. Yani Türkiye bu proje ile kendi savunma sanayiini başından sonuna kadar tüm aşamalarını kontrol edebileceği bir sistemi kurabilecek. Batı'nın tepkisi iki noktada ortaya çıkıyor. İlki sistem uyumsuzluğu, ikincisi Çin ile işbirliği.

ENTEGREDE SORUN OLMAZ

Gerçekten bu sistem alınırsa NATO sistemi ile uyumsuz mu olur?

Şuradan başlayalım. Türkiye NATO'dan da Amerika'dan da gelecek muhtemel tepkileri biliyordu. Yani bu tepkilere hazırlıklıydılar. Fakat iddia ettikleri gibi Çin'den alınan sistem NATO sistemine entegre edilmez değildir. Bunu sağlayacak ara yazılımlar pekala mümkündür. Yani bu sorunu çözecek olan arayüz bir yazılımdır. Bunun yapmak da zor değildir. Örneğin Yunanistan S-300 kullanıyor ve bunda bir entegrasyon sorunu çıkmamıştır. Bu açıdan Batı'nın tepkisi ekonomik olmanın yanında siyasaldır. İleri sürülen sistem uyumsuzluğu gerçekliği olmayan bir gerekçedir. Ayrıca uyumlu olmasına da gerek yok. Bu sistem bağımsız olarak da kullanılabilir.

Hükümet ve asker füzede uyumlu

Siyasal itiraz nedir?

Türkiye'nin savunma sanayii alanında kendine yetmesidir. Batı Türkiye'nin son yıllarda bölgesinde güçlü bir ülke olmasından çok mutlu değil. Batı eskisi gibi yönetebileceği bir ülke istiyor. Bu açıdan Batı Türkiye'nin güçlenmesinden değil, yönetilmez olmasından, bağımsız olmasından rahatsız.

Peki Türkiye bu sistemden vazgeçer mi, ne olur?

Ben vazgeçeceğini sanmıyorum. Vazgeçmemeli de. Benin konuştuğum pek çok askeri yetkili bunu ifade etti. Buna ek olarak bu proje savunma sanayiinde çalışan pekçok kurumu da heyecanlandırıyor. Yani savunma sanayii son yıllarda elde ettiği deneyimi bu proje ile taçlandırmak istiyor. Bu açıdan Türkiye'nin bu tercihi siyasal bir hamledir de aynı zamanda. Ve bunu pazarlık unsuru olarak da kullanacaktır da. Burada Türkiye'nin en büyük gücü…

Nedir?

Türkiye'de ilk defa ülkeyi yönetenler sahada olanlarla uyumlu. Yani hükümet asker başta olmak üzere savunma sanayii kurumlarına, diğer kurumlara güveniyor ve uyumlu çalışıyor, bu bence çok önemli. Bu Türkiye'nin son yıllardaki demokratikleşme hamleleri ile de uyumlu.

Fidan'ı eleştirerek hükümeti sarsmak istiyorlar

Son günlerin başka konusu MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a yönelik eleştiriler. Nasıl okuyorsunuz bu eleştirileri?

Hakan Fidan şu anda devletin bir bürokratı ve görev itibarı ile de hükümete bağlı. Yani bu kadar eleştirilmesinin arkasında başka şeyler var. Fidan, bir bürokrat ama temsil ettiği değer, konum ve ilişkiler çok önemli. Hakan Fidan demek, bu anlamda hükümeti, Başbakan'ı hedef almak demek. Görünürde o olduğu için onu hedef alıyorlar. Bu yazı ve eleştiriler doğrudan Başbakan'ı hedef alamayacağı için Fidan'ı eleştiriyorlar.

Amaç?

Hükümeti sallayabilir miyiz, sarsabilir miyiz, dengesini bozabilir miyiz derdindeler. Çünkü biliyorlar ki, Hakan Fidan sıradan bir bürokrat değil. Zaten hedef seçilmesi de bu yüzden Ama gördüler ki bu olmadı. Türkiye bu noktada çok sağlam ve sağlıklı durunca ki, iktidar kadar muhalefet de destek verdi. Bu da önemlidir. Bence bunları yazanlar bu yolla hedeflerine ulaşamayacaklarını anladılar. Bu girişimler bence Türkiye'ye aşı oldu. Ve iyi de oldu. Hükümet doğru yolda olduğunu anladı ve Fidan'a güveni arttı.

MİT demokratikleşen Türkiye'de giderek önemli bir kurum haline geliyor. Ne dersiniz?

Bu tespitiniz doğru. Artık MİT sadece Türkiye'de değil pekçok yerde Türkiye'nin önemli bir gücü haline geliyor. Yalnız burada bir tehlikeye dikkat çekelim. MİT yapısı ve işlevi gereği kapalı bir kurum. Bu açıdan bu alanda dikkatli olmakta fayda var. MİT'te, bu açıdan sivil denetim çok önemli. Çünkü Türkiye'nin geçmişte TSK ve darbe deneyimi var. Bu konuda dikkatli olmakta fayda var. Yani demokratik kurum kültürü içselleştirilmeli.

Vazgeçilmesin

Çin sisteminde ısrarın Türkiye'ye bedeli ne olur?

Ağır olabilir. Bunu hafife almamak lazım. Türkiye'nin sahada operasyonel olarak imkan, kabiliyet ve yetenekleri açıkçası çok tatminkar değil. Son yıllarda bu konularda ilerleme sağlandı ama tatmin edici değil. Batı bunu bildiği için bu kadar bastırıyor. Bu siyaseten bir risk, bunun alınıp alınmamasını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ben vazgeçilmemesi taraftarıyım.

Çin'in teklifi daha ucuz

Bu sistemin Batı'dan alınması ile Çin'den alınması arasındaki maliyet farkı nedir?

Bu sistemin 3 milyar dolar civarında Çin'den alınmasından ziyade esas olan diğer teknik nitelikler ve ortak üretim konusunun çok öne çıkması maliyeti farkını gölgelemiştir. Diğer projelerin 4 milyar dolar civarında olduğu kamuoyu ile paylaşılmıştır.

Çin'deki ucuzsa neden alınmasın?

Tabii ki sadece burada tercih sebebi ucuzluk değil, ömür maliyet analizleri sonrasında ortaya çıkan tablo, anlaşılan o ki Türkiye'yi Çinli firmadan yana tercih kullanmaya yöneltmiştir.

PKK süreçten vazgeçmez

Biraz da çözüm sürecine bakalım. Farklı açıklamalar geliyor süreçle ilgili. Ne aşamadayız?

Bu tür süreçler inişli çıkışlı olur. Bence bu süreçte herkes kazanıyor. Şiddetin olmadığı her gün Türkiye'ni kazanması demek. İfade ediliyor, PKK'ya katılanlar artıyor. Olabilir ama bu süreç aynı zamanda PKK'nın örgütsel anlamdaki vurucu gücünü kaybediyor. Bu onları barışa en azından şiddetsiz ortama zorluyor. Buna mukabil TSK ve güvenlik güçleri hem teknolojik hem sahadaki operasyonel nitelikleri hem de özgüven ve koordinasyon yetenekleri geçmişe göre çok değiştir. İnşallah olmaz ama güvenlik güçleri eylemsizlik sona ererse PKK'ya karşı geçmişe oranla çok daha güçlüler.

Durur mu süreç?

Ben duracağını düşünmüyorum. PKK bu süreçte çıtayı sürekli yukarda tutuyor. Bu biraz da taktiksel belki ama Türkiye'nin demokratikleşme konusunda daha hızlı ve cesur olması gerekiyor. Güçlü ve risk alan bir hükümetten bahsediyoruz. Ve bu sorunu iyi bilen bir hükümet ve bürokrasi kadrosu var. Bence yapılacakları onlar da iyi biliyor.

Mesela…

Demokratikleşme paketi bence çok önemli. Ama onun kadar belki önemli olan, sınır dışına çıkanların dönüşlerinin nasıl sağlanacağı konusunda küçük de olsa bir adım. Bu takvim açıklamak olur, süreç açıklamak olur vs. Eğer bu konularda adım atmayınca bu kez PKK da diyor ki; icraat yok. Öyle bakınca haklılar tabii. Bu süreçte artık güven sorunları ortadan kalkmalı. Ama burada hükümetin daha cesur olmaya ihtiyacı var. Özgürlük alanlarımız genişlemeli. Demokrasi ve demokratikleşme inanın her sorunun panzehiri.

3. ülkeler PKK'yı kullanabilirler mi?

Ben o olasılığın artık düşük olduğunu sanıyorum. Hele bu süreçte PKK öyle bir sürecin içine girmez.

Yeni Şafak

Röportaj Haberleri

Suudi Arabistan'da İslam, sekülerleşme ve Bin Selman reformları
“Filistin özgürleşmediği sürece, bu travma asla geçmeyecek”
Netflix abonelerine yalnızca eğlence değil "politik görüşlerini" de satıyor
Nazmul İslam: Bangladeş’te devrim bir süreç esas mesele şimdi başlıyor!
"Sinvar’ın yolunu sürdüreceğiz"