Batan mülteci teknesi değil AB ve Yunanistan’ın ikiyüzlü, ırkçı politikalarıdır!

Yunanistan açıklarında batan mülteci teknesine zamanında müdahale etmeyerek yüzlerce mültecinin hayatını kaybetmesine sebep olan Yunanistan’ın art niyetli mülteci politikası İstanbul’da bulunan Yunanistan Konsolosluğu önünde protesto edildi.

HAKSÖZ HABER

Özgür-Der gönüllüleri Yunanistan açıklarında batan ve içinde tahminlere göre 700’e yakın mültecinin bulunduğu tekne faciası hakkında Yunanistan makamlarına hesap verme çağrısında bulunmak için bir araya geldi.

Taksim Ağa Camii’nde toplanan kalabalık Yunanistan Konsolosluğu önünde Yunanistan’ın tekneye zamanında müdahale etmeyerek sebep olduğu katliam için duyarlılık oluşturulması adına protesto gösterisi düzenledi.

Konsolosluk önünde devam eden eylem esnasında “İnsanlığa sınır konulamaz”, “İnsanlar ölüme gönderilemez”, “Yaşasın kardeşlik kahrolsun ırkçılık”, “Mülteci katili Yunanistan”, “Mülteci katili Avrupa Birliği”, “Mülteciler Allah’ın emanetidir”, “Kardeşliğe değil ırkçılığa barikat”, “Müslüman zulme sessiz kalamaz” sloganları atıldı.

Eylemde konuşan Murat Ayar “700’e yakın mültecinin bulunduğu ifade edilen bir tekne yedi saat boyunca Yunanistan sahil güvenliğinin gözetimi altında katliama sürüklendi.” ifadelerini kullandı.

Ayar, yüzlerce insanın kayıp olduğunu kurtarılanların çok az bir kısmına tekabül ettiğini Yunanistan’ın Avrupa Birliği’nin de desteği ile yürüttüğü insanlık dışı mülteci politikasını telin etmek için toplanıldığını belirtti. Mülteciliğin zaruri sebepler sonucunda ortaya çıktığını vurgulayan Murat Ayar kimsenin mültecilere iltimas geçilmesini istemediğini aksine temel insani yaşam standartların sağlanması gerektiğinin altını çizdi.

Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay, Yunanistan açıklarında göçmenleri taşıyan bir geminin bizzat Yunanistan Sahil Güvenlik Kuvvetleri’nin maharetiyle batırıldığını ifade ederken yedi saat boyunca bir gemiye doğru yöntemlerle müdahale edilmemiş olmasının artan mülteci düşmanı politikalarla ilişkili olduğuna dikkat çekti. Çocukların kadınların masum insanların maruz kaldıkları bu zulmün planlı sistematik bir katliam olarak tarihe geçtiğini söyleyen Alpay, Yunanistan halkının tepki gösterdiği sistematik zulme dünya devletlerinin sessiz kaldığını ifade etti.

“Bu insanlar eğer Pakistan’dan Libya’dan Suriye’den gelmemiş olsaydılar muhakkak ki bu ölümler büyük bir infiale sebep olurdu.” diyen Alpay bu mazlumların ölümlerinin dahi kayda geçmediğine işaret ederek hegemonik Batı siyasi sisteminin ırkçı ve ikiyüzlü politikalarının altını çizdi. Açlık ve despotizmden kaçan insanlara yönelik insaftan ve vicdandan yoksun politikaların temel insani yaşam kaygısı içindeki tüm insanlara yönelik bir mesaj olduğunu hatırlatan Alpay bu katliamın özelde Avrupa Birliği ve genelde Batının sömürgeci geçmişi ile yakından ilgili olduğunu vurguladı.

Artan mülteci düşmanlığının Türkiye’de de bir karşılık bulduğunu belirten Alpay bütün sıkıntılara rağmen Türkiye halkının savaştan açlıktan işkenceden kaçarak topraklarına sığınan mültecilere sahip çıktığına dikkat çekti. Başta CHP ve İYİ Parti olmak üzere mülteci düşmanlığını körükleyenlerin mültecilerle dayanışma örneği ortaya koyan Yunanistan halkından ahlak ve vicdan dersi alması gerektiğine değinen Alpay bu konudaki duruşun tüm siyasiler için geçerli olduğunu vurguladı. Kenan Alpay bu bağlamda polisin Yunanistan tarafından katledilen mültecilerle dayanışma içerisindeki eylemcilere yönelik menfi tavrının kabul edilemez olduğunu belirttikten sonra bu konuda yaptıkları olumlu işler ve basına verdikleri kayda değer demeçlerle İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve İstanbul Valisi Davut Gül’e önemli görevler düştüğünü hatırlattı.

Kenan Alpay’ın ardından sözü alan Mazlumder Genel Başkan Yardımcı Ali Öner ise Akdeniz’in her köşesini dolduran mülteci cesetlerinin insanlık dışı bir duruma işaret ettiğini vurgularken aynı zamanda Avrupa Birliği’nin her şartta vurguladığı hukuk devleti iddiasıyla ciddi bir tutarsızlık ortaya çıkarttığına dikkat çekti. Dünyada 90 milyon mülteci bulunduğunu ifade eden Öner sadece 10 yıl içinde Akdeniz’de binlerce insanın can verdiğini anımsattı.

Ölüme mahkum edilen mültecilerin geçmişte Avrupa ülkelerinin sömürgesi olduğunu belirten Öner yıllarca yer altı ve yer üstü kaynakları sömürülen bu insanların yaşadıkları mağduriyetleri gidermek için bir başka ülkeye sığınma haklarını kullandıklarının altını çizdi. Bütün evrensel beyannamelerde bu hakların kabul edildiğini söyleyen Ali Öner bu beyannamelerin altına imza atan ülkelerin en azından dahil oldukları hukuki sözleşmelere riayet etmeleri gerektiğini ifade etti. Çıkarlar söz konusu olduğunda ırkçılığın dahi meşru bir zemin bulabildiğine dikkat çeken Öner mültecilerin Türkiye'de dahil olmak üzere bulundukları ülkelerde can güvenliğinden mahrum olmasının kabul edilemez olduğunu hatırlatarak sözlerine son verdi.

Eylem sonunda “Yunanistan ve Avrupa Birliği Akdeniz’deki mülteci katliamının hesabını verecek!” yazılı pankart konsolosluk kapısına taşındı.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi