Bataklığa Dönüşen FETÖ Tartışması

Ergün Yıldırım, FETÖ’nün Gülencilikten çıkarak büyük bir siyasi ve toplumsal kavganın motoruna dönüştüğünü belirttiği yazısında “FETÖ tanımlanmasını yeniden düşünmeliyiz.” diyor.

Ergün Yıldırım’ın Yeni Şafak’ta yayımlanan konuyla alakalı yazısını (12 Şubat 2020) ilginize sunuyoruz:

Herkes FETÖ’cü Hale Geliyor!

FETÖ’nün siyasi ayağı üzerine tartışmalar devam ediyor. Artık nerdeyse herkes FETÖ ile iltisaklı hale geliyor! Her siyaset, her kesim ve her grup kendi rakibini bunun üzerinde dövüyor. Rakibini FETÖ’cü olmakla suçluyor. Emekli general İlker Başbuğ, 2009 yılında askeri yargının AB ile entegrasyon çerçevesinde yaptığı kanun değişikliğine işaret ediyor. Demokratik reformun önemli bir girişimi olan bu kanun değişiminin, FETÖ’nün önünü açtığı ve çeşitli askerlerin yargılanmasına neden olduğunu söylüyor. Böylece dönemin iktidarını ve bu kanunları onaylayan siyasetleri FETÖ ile iltisaklı olmakla suçluyor. Kılıçdaroğlu, FETÖ mensuplarının devletin çeşitli kademelerine atanmasından bahsediyor. İktidarın bunları yaptığını söylüyor. Hatta 1991 yılındaki MİT raporuna işaret ediyor. Ak Parti ve İktidar da çok haklı bir biçimde Gülen’in ordu içinde örgütlenirken onlara dokunulmadığı ve Başbuğ döneminde de bunun sürdüğünü hatırlatıyor.

Bu tablo FETÖ meselesinin gün geçtikçe daha da karmaşık hale geldiğini gösteriyor. Türkiye’nin iktidar ve muhalefetiyle, askeri ve sivil çevreleriyle birini suçlayacak bir araca dönüşüyor. Toplum ve devlet daha fazla enerji kaybediyor. İç çatışma ve rekabet daha fazla yıkıcı hale geliyor. Oysa Gülen yapısı, devlet içinde neredeyse tamamen tasfiye edilmiş durumda. Devlet içinde mahrem ve güç ilişkileri ile paralel olarak yapılanan bir yapı bugün yok artık. Bu açıdan büyük bir sonuç ve başarı elde edilmiş durumda. Ancak FETÖ olgusu üzerinde herkes birbirine kurşun sıkıyor. FETÖ, Gülenciliği aşan ve Türkiye’yi büyük bir iç hesaplaşma aracı yapan bir mesele olmaya dönüşüyor. En büyük tehlike budur. Bir hareket ve yapı dağıtıldığı halde, onun etrafında geliştirilen tartışmalar ve düşünceler ile partiler, muhalefet, iktidar, askeri ve sivil kesimler birbirini yiyor.

Bu tutumun temelinde Gülenciliği ortaya çıktığı 1970’lerden itibaren ajan olarak görüp FETÖ diye tanımlamak gelmektedir. Çünkü hemen herkes bir biçimde bu yapı ile beraber çalışmış. Devlet içinde büyük varlık oluşturan ve toplum hayatında da dini faaliyetlerde bulunan bu yapı ile görüşmeyen ve iş tutmayan neredeyse tek çevre yok. Mesela AP, DYP, ANAP, CHP ve Ak Parti bu çevrelerle çeşitli dönemlerde iş tutmuş. iktidara FETÖ’nün siyasi ayağı suçlamasını yapan CHP yaptıklarını görmezlikten geliyor. 2013 yılında, Gülenciliğin mahrem ve yıkıcı yüzü ortaya çıktığı zamanlarda CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bu çevreyle yakın ilişkiler içine giriyor. Zaman gazetesine bilgi gönderiyor, ziyaretlerde bulunuyor, CHP kadroları hükümete muhalefet için Gülen medyasında her gün boy gösteriyor.

Askerlere baktığımızda Gülenciliği koruyan işaretlere rastlıyoruz. Gazeteci Ruşen Çakır, daha 1985 yılında Nokta dergisinde, “Orduda Fetullahçılar” adıyla dosya hazırlıyor. Ancak ordunun bu konuda önlem alıcı bir tutum içine girdiğini gösteren bir tutuma rastlanmıyoruz. Hatta 28 Şubat sürecinde bile onlara dokunulmuyor. Buna karşın eşi başörtülü olan, İslamcı olan veya Milli Görüşçü olan birçok subay-astsubayın görevlerine son veriliyor.

Bu tabloya göre, Gülenciliği kurulduğu andan itibaren FETÖ diye gösterirsek bütün taraflar terörle iltisaklı hale geliyor! Her bir çevre ve siyaset sadece rakibinin yakınlığını görüyor. Halbuki bütün sağ siyaset, CHP ve hatta 28 Şubatta sol kemalizm/ulusalcılar da Gülen yapısı ile beraber iş tutuyor. Bu durumda hepimiz FETÖcü oluyoruz! O zaman da birbirimizle savaşıyoruz. Damgalıyoruz ve tehdit ediyoruz. FETÖ, bu devletin ve bu toplumun kendisini yemesine araç haline geliyor.

Bu tutumdan acilen kurtulmalıyız. FETÖ tanımlanmasını yeniden düşünmeliyiz. Gülen yapısı, ne zaman silahlanarak ve şiddet uygulayarak var oldu? Somut suç örgütüne dönüşmesi nedir ve bu ne zaman başladı? “Kırk yıldır var” anlayışı, bütün devleti ve bütün siyasal çevreleri zehirliyor. Herkesi suçluya dönüştürüyor. Birbiriyle savaşan, birbirini tasfiyeye yönelen ve sonuçta devlete de millete de kan kaybettiren bir tablo ortaya çıkarıyor. FETÖ, Gülencilikten de çıkarak büyük bir siyasi ve toplumsal kavganın motoruna dönüşüyor.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!