Başta bütün medyalamamızın bayıldığı başkumandan

Ehem ehem; Post-Modernizm Düşmanı (Modernizm’in devamlı öncüsü? sürükleyici gücü?)
Şanlı Askeriyemiz’in Yeni Başı, Orgeneral İlker Başbuğ büyüleyici ve kaliteli personasıyla yıkıp geçmiş (once again)
Türk Basmacılığı’ndaki oğlançocuğu kalemleri.
Üstünden boykot kalktığına dans edenler mi istersiniz, İlker Başbuğ’un (nevi) şahsında her kumandan da yeniden yeniden buldukları ‘En Sevilen+Beğenilen Başkan’a kavuşmanın sevindirikliğiyle çok dondurma ve lolipoptan midesi dönen yavrulara dönenleri mi? Dönmedolapta?
Oysa Askeriye Yapımı simit+kaşar+çay menüsü verilmiş yavrulara. Lunaparkta çok eğlendirilmiş gibi çıkmalarının toplantıdan, maddi bir nedeni yok yani.
Ama, Allahımıza bin şükür: herrr şey manevi Bu Topraklar’da. Tamamen manevi.
Sabah’ın Bitimsiz Genelyayınyönetmeni Ergun Babalanmahan’dan aktarıyorum: “Konuşmasında Max Weber’e atıf yapması, gazetecilik üzerine dertleşirken Michael Sweeney’in ‘The Military and The Press’ (Asker ve Basın) isimli kitabını YANINDA
GETİRMESİ, bilimsel düşünceye verdiği önemi gösteriyor.”
Demek yanında KİTAP getirdi Org. Başbuğ?
Nitekim (yine Babalamahan’dan) öğreniyoruz ki: “İyi bir savunma muhabirini tanımlarken kitapta işaretlediği sayfayı açıyor ve Sweeney’in tanımını sıralıyor.”
Böylesine hassas+kaliteli+up 2 date ve de entelektüel bir başkumandan. Çıtayı da epeyce yükseltiyor. Zira çok sabırlı olalım ve Org. Başbuğ’un (yanında getirip) Sweeney’den okuduğu Savunma Muhabiri Tarifi’ni (size yalvarıyorum) bizler DE okuyalım:
“Akıllı olacak, askeri ve güvenlik konularında yeterli eğitimi almış olacak ve gördüğünü, işittiğini değerlendirebilecek, operasyon ve strateji arasındaki farkı bilecek, ana resmi görecek, kendine güveni çok olacak.”
Bu muhteşem tanıma uygun, yani Savunma Muhabiri olabilecek (Sweeney Düzeyinde) bir tek kişi görüyorum yurdumuzda: O da tabii ki, Radikal’in bağrından Murat Yetkin.
Çok çok üzülerek ve affınıza/aflarına sığınarak ifade ediyorum: ne yazık ki, ne Gastemiz Askerlik Şubesi Sn. Kışlalı sahip bu kualifikasyonlara, ne de bu kabartma tozlu mısraları cansiperane kaleme alan Sabah’ın Başı Sn. Ergun Babalanmahan.
E nasıl 1 çiçekle bahar/yaz ya da sonbahar olamazsa, aynı zamanda Ankara Temsilcimiz bulunan 1 ADET kaliteli Savunma Muhabiri ile; Askeriyemiz’le Arzulanan Yakın ve fakat Kaliteli Alâkalar’ı kuramayacağımız malum.
Elinde kitapla dolaşanlardan (Askeriyemiz’den hiç korkmadığım halde) çok korkarım Ey (F)OKUR!
Bir keresinde elinde (maalesef kendimin kaleme almış olduğu) ‘Refakatçi’ adlı eserle oturan bir çocuk görmüştüm Bebek Kahve’de de, korkudan nasıl topuklayacağımı bilememiştim.
Evinde sürekli Seda Sayan/Onur Şan filan dinlediğinden kuşkulandığımız bir arkadaşımız da Avusturyalı ve Alman yazarların en kaliteli+kallavi eserleri elinde, beklerdi bizi buluşacağımız yerlerde. (Herhalde on-on beş dakka erken gelip açıyordu tezgâhı. Ki, vardığımızda O elinde kaliteli kitabı- Okuyor olsun. İmajını dokuyor olsun.)
Yine Babalamahan’ın doyumsuz mısralarıyla devam ediyorum: “Dersine çok iyi çalışan, her türlü detaya hâkim bir asker var karşımızda VE önceliklerini çok iyi biliyor. Siyasetçiye mesajı açık:
-Asker üzerinden siyaset yapmayın.
-Şehitler üzerinden ucuz siyaset yapmayın.”
Bakın nasıl da AÇIK+SEÇİK bir mesaj siyasetçiye!
-Sayıştay Görevlileri’ni sayım/mayım yapıcaz diye bizim binalarımıza yollama cüretinde bulunmayın.
-Askeri bütçemizi sorgulama Hakiki Demokrasi Standartı’nı aklınızdan dahi geçirmeye teşebbüs etmeyin.
DİYECEK HALİ YOK YA; gelsin Habermas gitsin Weber, üstün kaliteli Askeriyemiz’in.
Ayrıca; Hakikatler’i dile getirmek (Askeriyesi dahil ve en başta) Türk’ü bozar bana kalırsa.
Asker, siyaset üzerinden siyaset yaptığı için mütemadiyen Bu Topraklar’da, kendi üstünden siyaset yapılmasına (o TAM ne demekse) son derece hassas.
Bu takdirlerbizdenyücekomutanımız’a görüşmeme, pardon görüşmeden bunu anlıyoruz.
Basmacılığımız’la.
İkinci çok mühim madde olan ‘Şehitler üzerinden siyaset’ de hakikaten Askeriyemiz’in tekeline terk edilmesi gereken bir mevzu.
İçinde bulunduğumuz ve (otuz-kırk-elli) yıldır çıkamadığımız ÇOK ÖZEL KOŞULLARDA asimetrik tehditlerin bilincinde olan Askeriyemiz’e teslim etmeliyiz Şehit Edebiyatı’nı.
Madem şehitler onlardan sorulur, şehitler üzerinden ne yapılacağı mevzusu da tamamen onların egemenliğinde bir mevzu olmalı.
Son yıllarda yazdığı en uzun köşedir herhalde büklüm büklüm o kadar yıkayıp yağlıyor ki, katıldığı toplantıda duyduklarını Sn. Ergun Babalankalem; son bir alıntı daha yapmama izin verin (hoş, bütün köşesini tişört yaptırıp giymek isterdim 1 Türk Milliyetperver’i olarak) daha sonra kendi kapanışımı yapmaya, gayret edeceğim. (Ne kadar kifayetsiz kalsam da.)
“Evet, Orgeneral Başbuğ farklı bir komutan. Laiklik kadar demokrasi ve hukuk devletine de önem veren bir Genelkurmay Başkanı.”
Askeriyemiz biliyorsunuz her Allah’ın günü laikliğe, ikide birde Hukuk Devleti’ne, durmaksızın Demokrasi’ye önem vermekten helak oldu. Helak oluyor. Bu önemleri açıklamaktan, habire.
Bu: Aşırı Önem Vermeyi, mütemadiyen siyasetimize müdahale etme diye yorumlayanlarınız var ise-
Hem utanıyorum sizden.
Hem de Özgür ve Bağımsız Basınımız’ın tarafsız kalemlerini okumanızı öneriyorum. Beni değil.

RADİKAL