OKTAY Ekşi bir yazısında Anglosakson hukukundaki “contempt of court” (mahkemeye hakaret) suçunu hatırlattı. Evet, bütün hukuk sistemlerinde mahkemeye hakaret suçtur ama Anglosakson kültüründe daha bir önemlidir.
Oktay Ağabey hatırlatmışken, Anglosakson kültüründe yargının saygınlığını sağlayan asıl faktörün, “yargının tarafsızlığına” duyulan güven olduğunu da ben belirtmeliyim. Hatta “tarafsız yargı” kavramı liberal Anglosakson kültürünün insanlığa hediye ettiği bir felsefi değerdir.
“Tarafsız yargı”nın hakemliği sayesindedir ki, ABD ve İngiltere’de halkın kurumlara güveni yüksektir. Siyasi ve sosyal ihtilaflar radikalizme yol açmamış, özgürlük ve istikrar birlikte gelişmiştir. Kültür araştırmalarına göre, bu ülkelerde yargının ve devletin siyasi tarafsızlığına güven oranı yüzde 80’nin üstündedir! Bu sayede yurttaşlık (civic) bilinci ve ‘uluslaşma’ daha hızlı gelişmiştir.(1)
Buna karşılık, yargıya “uyanık bekçi” görevini veren devrimci Fransız geleneğinde “yargının tarafsızlığı” kültürü o kadar gelişmemiştir; yargının siyasi davrandığından şüphelenenlerin oranı yüzde 80’e kadar çıkmıştır! Tarafsız yargının hakemliğinden mahrum kalan Fransız tarihinin nasıl çalkantılı geçtiğini de biliyoruz.(2)
Türkiye’ye gelince
Elbette yargıç ve savcı, bir politikacıyı eleştirir gibi eleştirilmemeli. Eleştiride de belli bir saygı dili kullanılmalıdır.
Ama yargının da ancak “tarafsızlığı” konusunda inandırıcı olduğu ölçüde eleştiriden kurtulacağı bellidir.
Mazisinde Yassıada ‘cinayet’i bulunan bir yargı geleneği daha dikkatli olmalıdır değil mi? Ama bugün bile onu savunan yargı mensupları var!
Genelkurmay’a gidip brifing alan bir yargı, “tarafsızlığı” konusunda yeterince güven verebilir mi?
Parti kapatma hırsıyla geçmişe yürüyen iptal kararları vermiş bir yargıyı eleştirmemek mümkün mü?
Oktay Ağabey’in de şikâyetçi olduğu “fikir suçu” uygulamalarındaki otoriter yargı kararları eleştirilmiyor mu?
Listeyi uzatmayayım. Türkiye’de “tarafsız yargı” anlayışı, yargı hayatımızda yeterli düzeyde değildir. Yargıyla ilgi tartışmaların sebebi budur.
Siyasi iddia
Şimdi, AKP iddianamesine dönelim. Sayın Başsavcı diyor ki:
“Bir ABD projesi olan ve kapsamındaki ülkeleri ılımlı İslami rejimlerle yönetmeyi amaç edinen Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olduğunu her fırsatta tekrarlayan Başbakan Erdoğan...”
Sayın Başsavcı’yı ispata davet ediyorum: ABD’nin BO Projesinin, bölge ülkelerini “ılımlı İslami rejimlerle yönetmeyi amaçladığını” ispat etmelidir!
Bu doğru ise ABD Türkiye’de rejimi yıkmak istiyor demektir!
BOP birçok bakımdan eleştirilebilir ama bir iddianamede, hele de diplomasi alanında, bu kadar ağır bir iddia delilsiz ileri sürülemez!
Savcı ispat etsin, bu eleştirimi özür dileyerek geri çekeceğim. İspat edemezse, takdir kendilerinindir...
Hukuki bir metin olması gereken “iddianame” bu kadar politize olamaz! Radikallerin miting kürsülerindeki politik dille konuşamaz!
Zaten iddianamenin sorunu, böyle bir ideolojik ve siyasi tavırla hazırlanmış olmasıdır.
Yargı tarihimizde bu tür siyasi tavırların örnekleri maalesef çok olduğu için yargı tartışma konusu olmaktan kurtulamıyor!
1) Almond and Verba, Civic Culture, sf,4-10, 65-74, 337-344.
2) Peter Morris, French Politics Today, sf. 61.
Milliyet gazetesi