Başörtüsünün ruh iklimi

Ahmet Taşgetiren
Bence insan içinde yaşadığı ortamla barışık olmalı.
Giydiği giysi buna dahil.

Nefes aldığı iklim buna dahil.

Aile buna dahil.

İşyeri buna dahil.

Ülke buna dahil.

İçinde yaşadığınız ortamın ruh iklimi ile barışık değilseniz, orada bulunmak size işkence haline gelir ve bu yüzünüze yansır.

"Giyinmek güzeldir" diye "başörtüsü"ne ait bir reklam afişi vardı.

Başörtüsünün, yüzü daha bir ortaya çıkardığı ve ona bir masumiyet yüklediğini düşünürüm. Tabii bu da bir izlenim.

Mesela, 80 yaşında bir ninenin, namaz tülbendi ile çekilmiş fotoğrafına bakın. O yüzde önce kırışıklıkları değil, muhtemelen duru ve nurani bir yansımayı göreceksiniz.

Ayşe Arman'ın, Hürriyet'te çıkan 10 ayrı başörtülü fotoğrafına baktım, hafif gülümseyenler hariç tümünde garip bir donukluk, bir iticilik gördüm.

Sanki Ayşe Arman bu değildi gibi geldi bana.

Sonra "Neden?" diye düşündüm ve başörtüsünün ruh ikliminden uzak bir kalp aleminin yansıması olabileceği noktasına geldim.

Arman'ın yazılarına yansıyan tesettür giyim içindeki ruh hali, başörtüsünün ruh ikliminden uzaklığı değil, hatta bir tür savaş halini yansıtmaktaydı. Küçük gülümsemelerin yer aldığı fotoğraflar hariç.

Ben, onun tesettür giyim içinde bu ruh halini yaşamasını yadırgamam ama onun, böyle bir ruh halini tüm başörtülülerin neden yaşamadığı izlenimi veren tavrını yadırgarım.

Yani kendisinden yola çıkarak, tüm başörtülülerin adeta işkence içinde yaşadığı izlenimi uyandırmasını yadırgarım.

Kuşkusuz giyim kuşamla değer yargılarının, kültürün önemli iç içeliği var.

Ayşe Arman, beden teşhirini önemseyen bir ruh iklimine sahip.

Bir ara, kendisinin, kocasından başka bir erkek tarafından bile arzulanmasından mutluluk duyduğunu yazmıştı.

Bu duygunun bedensel bir karşılığı olmalı ve kendileri, herhalde bu dürtünün eseri olarak, kısa süre önce, "kapak kızı" rolüyle gündem oluşturdu.

Bütün bunlar, bir ruh durumunun yansıması.

Bu ruh durumu ile gerçekten tesettür zor iş.

Tam da bu noktada, tesettür içindeki bayanların da, kendine özgü bir ruh iklimi içinde bulunduklarını kabul etmek gerekiyor.

Yaratan'la ilişkileri insan için olmazsa olmaz kabul eden, bu çerçevede Yaratan'ın buyruklarını önemseyen, din ile ilişkiyi bu anlamda bir ilişki olarak gören bir insanın, kendi hayat tarzını bu ilişkiler çerçevesinde belirlemesi gayet tabiidir ve dünyada farklı din mensubu milyarlarca insan, böyle yapmaktadır. İslam'ın bir "mahremiyet" çerçevesi vardır. Bu, kadına da erkeğe de belli ölçüler sunmaktadır.

Ben aslında, "din"den değil sadece "insanlık"tan yola çıkılsa da, her insanın, ucu giyim-kuşama da ulaşan bir mahremiyet alanı bulunduğunu düşünürüm.

Hatta "Kocamdan başka bir erkeğin beni arzulamasından mutlu olurum" diyen Ayşe Arman'ın bile "bundan ötesi mahrem" diyeceği bir mahremiyet alanı vardır. Arman'ın "Başörtüsü işkencesi"ne ilişkin yazılarını keyifle okuyan ultra laik çevrelerimizin bile, kademe kademe mahremiyet alanları bulunduğuna eminim.

Başörtülü kadının ruh iklimi diyorum. Orada Yaratan'ın hoşnutluğu ile buluşmak, acaba nasıl bir ruhi haz veriyor?

Bunu düşünmeden, hele o hazzı tatmadan yapılan yorumların bir anlamı olur mu?

Tersinden bakalım:

Giysileri atmak, mutlak anlamda bir huzur mudur?

Giysilerini atan kadınların bile neden bir sınırı vardır?

Tesettürü bir hayat çerçevesi olarak gören bir kadına giysilerini çıkarttırdığınızda da, Ayşe Arman'dan çok daha büyük işkence yaşayacağını söyleyebilirim. Başörtüsünü çıkarttırmak için üniversite kapılarında kurulan "ikna odaları"nın, neden "işkence odaları" haline geldiğini anlamak lazım.

Ben, Ayşe Arman'ın, başörtüsünü çıkarmak zorunda kaldığı için her gece seher vaktinde uyanıp gözyaşı içinde Rabbi ile konuşan genç kızın duygularını bir kere olsun yaşamasını isterdim.

Reina önünde başörtülü bir genç kız!!!

O kadar absürt bir fotoğraf ki bu... Başörtü dünyasından o kadar uzak eylem ki...

Kaç başörtülü genç kızın Reina'ya girme derdi oldu ki bu ülkede?

Bir kaymakam eşi biliyorum, kocasının, kendisinin başörtülü olmasından dolayı çektiği acı yüzünden, saçları ağarmıştı bir gecede...

Kaç subay ordudan atıldı eşlerinin başörtüsü yüzünden.

Ve kaç genç kızın eğitim hayatı katledildi...

 Reina'da kutsansaydı başörtülü bir genç kız, Türkiye'de başörtüsünün hiçbir baskı görmediğinin göstergesi olacaktı...

Ayşe Arman'a kötü niyet yüklemek istemiyorum ama bu yaklaşımın, Türkiye gerçeğinden ne kadar uzak olduğunu bilmesini isterim.

Yazıyı şöyle bitireyim:

-Dilerim Arman, başörtüsünün ruh iklimi içinde bir kere daha dener tesettürü...

BUGÜN