TMSF süreci sonrasındaki yeni patronajı sebebiyle “AKP medyası” kategorisinde değerlendirilen Sabah gazetesinin reklam filmini dün bir akraba ziyareti sırasında gördüm ve diyebilirim ki, Gazze zaferinden sonra ilk defa adrenalim bu kadar yükseldi!
“Kaş yapayım derken göz çıkarmak” deyiminin ifade etmekten aciz kalacağı büyük bir cehalet ve sorumsuzluğun eseri bir işgüzarlıkla hazırlandığı aşikar olan söz konusu reklam filminde başörtüsüne bugüne kadar yapılan en büyük haksızlık ve hakaretlerden biri yapılıyor. Üstelik bu, başörtüsüne yönelik sıcak bir mesaj verilmek adına yapılıyor! Bir masaldaki, kendisine iyilik yapan adamın alnına konan sineği öldüreyim derken, vurduğu darbeyle adamın ölümüne yol açan ayı misali…
Birlik-beraberlik mesajları verilen ve bu mesajlar üzerinden Sabah gazetesinin tüm topluma hitap eden ve tüm toplum kesimlerinin sesi olan bir yayın organı olduğu imajının oluşturulmak istendiği bu reklam filmi, bu çerçevede başörtüsünü de söz konusu ediyor fakat bunu öyle bir kurgu üzerinden yapıyor ki bugüne kadar başörtüsüne yapılmış en ağır hakaretlerden biri çıkıyor ortaya.
“Bu ülkeyi hep birlikte kurduk” sloganı etrafında Türkiye’deki toplum kesimlerinin söz konusu edildiği reklam, “Başörtülü olanımız da var, mini etekli olanımız da” ifadeleriyle başörtüsünü mini etekle aynı kefeye koyuyor.
Alemlerin Rabbi Yüce Allah’ın emri, Müslüman kadının kimliği başörtünü, ahlakî düşüklüğün sembolü olan mini etekle aynı kefeye koyan bu reklam filmi nasıl bir mantığın ürünüdür? Bir kasıt mı aramalıyız, yoksa çarpık bir tasavvurun ürünü olarak mı görmeliyiz? Sanırım burada ikincisi geçerli. Hatta yapımcıların, laik sistemin İslami değerlere yönelik muhalefetinde temel hedef olarak seçtiği başörtüsüne yönelik sıcak bir mesaj verdiklerini düşündükleri için takdir bekliyor olmaları bile kuvvetle muhtemeldir.
Kendisine iyilik yapan adamın alnına konan sineği öldürmek adına adamı öldüren ayıyı anlayışla karşılayabiliriz! Zira bir hayvanın, sebep-sonuç temelinde bir mantıksal değerlendirmeyle hareket etmesini beklemeye hakkımız olmadığını biliriz. Oysa, sıcak bir mesaj verelim derken başörtüsüne yönelik bugüne kadar yapılan en büyük haksızlıklardan birine imza atan söz konusu reklam filminin yapımcılarının, bir ayı söz konusu olduğunda sorun teşkil etmeyen düz bir mantıkla hareket etmesini anlayışla karşılamamız mümkün değildir.
Burada, örtünün asıl, çıplaklığın türedi olduğu gerçeğinden söz edecek değilim. Zira öylesine banal, öylesine pespaye bir mantıkla karşı karşıya bulunuyoruz ki bu tür derinlikli eleştirilere konu olmayı bile hak etmiyor doğrusu! Tam anlamıyla ultra çarpık bir mantığın ürünü olan bu reklam bence eksik kalmış. Şöyle bir cümle bu reklama çok yakışırdı: “Kadın veya erkek olanımız da var, homoseksüel olanımız da.” Asıl olanla türedi olanı, normal olanla hastalıklı olanı aynı kategoride ele alıp bir kefeye koyan bir reklam filmi böyle bir cümleyle tamamına ermiş olurdu!
Söz konusu reklam filmini üretenlerden, başörtüsünün anlamı ve değerini takdir edecek bir tasavvur beklemesek de, en azından kitle iletişimiyle iştigal etmeleri dolayısıyla, hitap ettikleri toplumdaki kadınların yüzde 70’ine tekabül eden başörtülü kadınlar ile ancak bindelik oranlarla ifade edilebilecek bir kesimi, “toplumun uç kesimleri” çerçevesinde aynı kefeye koyan bir cehaleti beklemezdik. Demek ki ultra çarpık bir tasavvur sahibi olmanın yanında, kitle iletişimi anlamında da derslerine hiç çalışmamış Sabah’ın reklamını üretenler. Böyle olunca da ortaya böyle itici, rahatsız edici, yaralayıcı bir reklam filmi çıkmış.
Şunu da belirtelim ki, bu başörtüsü-mini etek muhabbeti, söz konusu ettiğimiz reklamla başlamış da değil. Bazı çevreler yıllardır bu pespaye muhabbeti sürdürüyor, başörtüsünün adını duyunca adeta bir şartlı refleksle hemen mini etekten dem vurmaya başlıyor. Artık bu saçmalığa karşı ciddi bir ses vermek gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi soru şu: Başörtüsüne ve başörtülü kadınlara böylesine pespaye bir yaklaşımla haksızlık yapan, başörtüsünü, toplumda var olan “uç yönelimler” arasında sayan bu reklam filmine sessiz mi kalacağız? Ben derim ki, kalmamalıyız, hatta sessiz kalmak ne demek bu reklam filmini yapanları yaptıklarına pişman edecek yoğunlukta bir tepki ortaya koymalıyız. Telefon ve elektronik posta yoluyla Sabah gazetesine tepkimizi dile getirmeliyiz. Bu reklam filmi yayından kaldırılana kadar tepkimizi sürdürmeliyiz.
Var mısınız?