Yener DÖNMEZ; okul öncesi ve ilköğretim okullarında okuyan çocuklarımıza başörtüsünü ve Kur’an öğrenmeyi yasaklayan sistemin yogayı nasıl serbest bıraktığını yorumluyor:
Bir çocuk nasıl mahvedilir?
Din insan hayatının merkezinde ve her şeyden daha fazla onu bağlayan, inanç alanının tamamını kaplayan bir olgu.
Tabii inananlar için.
Semavi dinler dediğimiz Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet dışında bir de tarihsel süreçlerde oluşmuş/oluşturulmuş dinler var.
Budizm, Mistisizm, Manihizm, Brahmanizm, Yogaizm, Bahailik, Kabala, Zerdüştlük, Putperestlik gibi...
Musevilik ve Hıristiyanlık, kutsal kitaplarını değiştirerek başlayan ve devam eden bir deformasyona girip, hak din hüviyetlerini kaybettiler.
Tek hak din İslamiyet...
Fakat, Musevilik ve Hıristiyanlıktan daha tehlikeli bir durum var.
Uzakdoğu ve Hint kökenli dinler, kendilerini dini bir söylemle sunmayıp, “barış, kardeşlik, sağlıklı yaşam, başarı, mutluluk, iç huzur, stresten arınma” gibi ambalaj ve söylemlerle sunup dünyanın hemen her ülkesinde nüfuz sağlıyorlar.
Yoga denilen ve sadece belli hareketleri yapmaktan ibaret ve bu hareketler yapılınca beden gibi ruhun da huzur bulacağı savunulan şey, aslında bir din.
Arka planında ciddi bir dini felsefik altyapısı var.
Bu felsefeye göre yapılan o hareketler, dinin ibadetleri olarak görülüyor.
Fakat, diğer ülkelere sunulurken bu yönü örtülüyor.
Bunları anlatmamın sebebi Milli Eğitim Bakanlığı’nın, okul öncesi ve ilköğretim okullarında Yoga’yı serbest bırakma yönünde aldığı karar.
Bu eğitim dünyamıza yön verenlerin, kendilerinin ne kadar eğitime muhtaç olduklarını göstermesi açısından ibret verici bir örnek.
Yoga ile ilgili kendi kaynaklarından kısa bir araştırma yapılsa, izin verilen şeyin okul öncesi çocuklara başka bir dinin eğitim ve ibadetleri olduğunu görürlerdi.
Namaz, İslamiyet’in temel ibadeti.
Ve belli hareketler de içeriyor.
Ama yıllarca bu ülkede namaz, “yatmak-kalkmak” olarak aşağılandı ve halen okullarımızda özgürce ve rahatça namaz kılmak mümkün değil.
Bir okula mescid açılması hâlâ olay olabiliyor.
Birkaç yıl öncesine kadar muhtıra konusu bile oldu bu.
Bırakın İslamiyet’in ibadetlerinin ders konusu olması, okulun en kuytu, rutubetli köşesinde öğrencilerin hem de okul öncesi filan değil lise öğrencilerinin namaz kılmasına bile tahammül edilemeyen bir ülkede, Yogaizm’in ibadetleri resmen ders haline getiriliyor.
İnsanı hafakan basmaması mümkün değil böyle bir karar karşısında.
Açın İskender Pala’nın hatıralarını anlattığı kitabı okuyun.
Binbaşı rütbesiyle hizmet verdiği TSK’da namaz kılarken odasında basılınca başına gelenleri görün.
TSK’ya ait kurumlara halen daha başörtülüler giremiyor.
Bu bir gerçek.
Özgürce namaz kılan tek bir subay bile bulamazsınız TSK’da.
Askerlik yapanlar bilir.
Kışla içindeki cami ya da mescidin içinde tek bir subay gö-rü-le-mez.
Üniversitelerde hâlâ tedirgin bir serbestiyet var.
Yer yer yine zorlamalarla karşılaşıyoruz.
İsmi “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” şeklinde yamultulmuş, içeriği boşaltılmamış bir ders yerine apaçık ismiyle “İslamiyet Dersi” diye bir ders gündeme bile getirilemiyor maalesef kendi ülkemizde.
Kendi dinimiz açısından durum böyleyken, Uzakdoğu kökenli dinler okul öncesi çocuklarımıza ruhları daha da tahrip olsun diye serbest hale getiriliyor.
1980’lere kadar ders kitaplarında İslam Peygamberi’nden bahsedilirken “Muhammet” deniyor başına “Hz.” sonuna “SAV” konmuyordu.
Beterin beteri varmış.
YENİ AKİT