Başörtüsü karşıtlığı İslam'a duyulan nefretin dışavurumudur!

Ahmet Varol, Tacikistan'daki İslam düşmanı politikaları değerlendiriyor.

Ahmet Varol / Yeni Akit

Savaş insanların örtülerine değil inançlarına karşı

Tacikistanlı çok kıymetli bir dostum vardı. Bu ülkedeki İslami Diriliş Partisi’nin yönetim kadrosunda yer alıyordu. Kendisiyle Filistin’le ilgili bilgilendirme ve değerlendirme amaçlı dönemsel faaliyetlerde buluşuyorduk. Çok değerli bir insandı. Mütevazi, cana yakın ve münevver. İslam dünyasındaki gelişmeleri yakından takip ettiği gibi Filistin davasına da özel ilgisi vardı. Zaten partisinin yönetiminde tanıtım çalışmalarını organize ediyor ve Filistin davasıyla ilgili bilgilendirme çalışmalarına öncelik veriyordu. Ama ne yazık ki kovid 19 salgını döneminde söz konusu faaliyetlere ara verilmesi sebebiyle irtibatımız koptu. 

Halen Tacikistan’da olup olmadığını bilmiyorum. Ancak geçtiğimiz günlerde Tacikistan’daki diktatör İmamali Rahman’ın başörtüsü konusunda çok katı yasak uygulaması başlatacağına dair haberler yayınlanınca ilk önce bu kardeşimiz aklıma geldi. Çünkü kendisi inancının gereğini yerine getirme konusunda oldukça duyarlı olduğu gibi aile efradının da bu konuda duyarlı olması için gereken bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarını ihmal etmediğine kanaat ettiğim biriydi. 

Biz Türkiye’de tesettür yasağının uygulandığı dönemde öğrenimlerini devam ettiren kızlarımız adına ne sıkıntılar çektiğimizi unutmadığımızdan Tacikistan’daki kardeşlerimizin gözü dönmüş bir diktatörün katı uygulamaları karşısında ne gibi sıkıntılara, zorluklara gireceklerini de tahmin edebiliyoruz. 

Tacikistan toplumunun önemli bir kısmı inançlarının gereğini yerine getirme konusunda gayretli ve duyarlıdır. O yüzden Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlık elde eden ülkeler arasında dindarlık oranının en yüksek olduğu ülkenin Tacikistan olduğu düşünülmektedir. Ama ne yazık ki eski ateist ve komünist zihniyetin artıkları hâlâ bu ülkede etkilidir ve halkın dini hassasiyetine ciddi şekilde tepkilidirler. O yüzden Tacikistan’da yönetimin baskı uygulamalarına karşı değişik zamanlarda kitlesel tepkiler ve kalkışmalar oldu. Bu kalkışmalar yüzünden zalimler ülke halkına büyük sıkıntılar da çektirdiler. Bazılarında halkı eylemlerine son vermeye ikna etmek için birtakım zulüm uygulamalarından vazgeçmeyi ve siyasi özgürlüklerin dairesini genişletmeyi kabul etti, ama daha sonra sözlerinde durmayarak zulüm uygulamalarına geri döndüler. 

Son dönemde halkı daha sıkı bir çembere almaya ve inançlarının gereğini yerine getirmek isteyenleri sürekli bir demir yumruk altında tutmaya çalıştıkları anlaşılıyor. Yasakçı uygulamalarında her ne kadar Müslüman kadının tesettürüyle savaşıyormuş gibi görünseler de gerçekte onun inancıyla ve değerleriyle savaş halindeler.

Ancak bu diktatörler ve zalimler, baskı ve şiddet yoluyla insanları inançlarından vazgeçirmenin mümkün olamayacağını bir türlü anlayamıyor veya anlamak istemiyorlar. Aslında büyük hikmetlerle dolu olan Kur’an-ı Kerim’i biraz olsun anlamı üzerinde kafa yorarak okusalardı belki anlayabilirlerdi. 

Musa (a.s.)’ın mucizesini görünce hemen ona iman eden büyücülere Firavun: “”Ben size izin vermeden önce ona iman mı ettiniz? Muhakkak o size büyüyü öğreten büyüğünüzdür. Öyleyse ben de sizin ellerinizi ve bacaklarınızı çaprazlama kesecek ve sizi hurma dallarına asacağım. Siz de hangimizin azabının daha şiddetli ve daha kalıcı olduğunu bileceksiniz!” diye tehditte bulunmuştu. Bunun üzerine büyücüler ona şu cevabı verdiler: “Bize gelen açık delillere ve bizi yaratana seni tercih etmeyeceğiz. Sen ne hüküm veriyorsan ver. Sen ancak bu dünya hayatında hükmünü yürütebilirsin.” (Bkz. Taha, 20/71-72)

Zalimler kendilerinin bu dünya hayatında yapacakları zulümlerin iman edenleri yıldırabileceğini ve korkutabileceğini sanıyorlar. Oysa kalbiyle yakinen iman etmiş bir mü’min, bu dünya hayatının geçici olduğunu, bu hayatın sıkıntılarına da zaten buranın imtihan yeri olması sebebiyle katlanmak gerektiğini, asıl kazanılması gerekenin sonu gelmeyecek ahiret hayatı olduğunu bilir. Dolayısıyla o hayatı verip karşılığında bu hayatı tercih etmez. 

Yorum Analiz Haberleri

“Devrimci zihniyet ahlâkını kaybederse her şeyini kaybeder”
Esed sonrası Suriye: Katar-Türkiye Doğal Gaz Hattı artık hayal değil
Esed'in müftüsü Ahmed Hassûn şimdi ne yapıyor?
“Suriyeli mülteci” etiketi ve toplumsal imtihanımız
Kemalistlerin 94 yıldır üzerinde tepindiği Menemen’de ne oldu?