Siz de, 17. maddenin başörtüsünü yasakladığını zannedenlerden misiniz? Dün kendi çapımda bir anket yaptım. İnsanlar, meşhur 17. maddenin 'başörtüsü takmak zinhar yasaktır' şeklinde ifadeler içerdiğini sanıyor.
Nasıl sanmasınlar, günlerdir aralıksız propaganda altında yaşıyoruz. Kanun 1990'da yapılan değişiklikle aynen şöyle diyor: "Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydı ile; yükseköğretim kurumlarında kılık ve kıyafet SERBESTTİR." Karmaşık ve yoruma açık bir cümle değil. Bu ifadeden yasak üretebilen zekâların önünde şapka çıkarmak gerekiyor. Kanundaki açık hüküm ve bunu pekiştiren anayasa değişikliği ortada dururken, Yüksek Mahkeme'nin gerekçesinden yasak çıkarmak Anayasa'ya da, hukukun temel ilkelerine de aykırı. ('Anayasa Mahkemesi, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.' madde 153.) SERBESTTİR ifadesiyle biten kanunun iptali istemini hem reddedip, hem gerekçesiyle aksi hüküm ihdas etme çelişkisinin başka örneği var mıdır? Bilmiyorum. Hele bu gerekçeden 8 yıl sonra 28 Şubat müçtehitlerinin yönlendirmesiyle sonradan peydahlanmış bir yasağı savunmanın mantığını anlamak hiç mümkün değil. 'Yeni düzenleme ile girmemesi gerekenler de girebilir' diyenler olabilir. Onların tatmin edilmesi için doğru yol, hürriyetleri değil, yasakları sıralamak. Ek 17, illa değişecekse, bunun şekli hukuk mantığına aykırı biçimde özgürlüğü 'çene altı' komiklikleri içinde tanımlayarak olmamalı.
Başörtüsünün tartışma konusu olmasında bir mahzur yok. Demokrasi, farklı düşüncelerin ve bunların ifade edilmesinin meşru ve normal olduğu rejimin adı değil mi? Sorun, tartışmaların kavgaya dönüşme ihtimali ve bunu gerçekleştirme amacıyla yapılan bel altı vuruşlarda. Düpedüz bazı kandırmaca ve hilelere başvuruluyor. Aldatmacaların en barizi ve inanılmazı YÖK Kanunu'nun ek 17 maddesiyle ilgili. Alın size en yakın örneklerden biri. Cuma günü Milliyet gazetesinde 'Sonu Menderes gibi olmasın diye' başlıklı yazı vardı. Başlığa takılıp kalmayın, o iyi niyetli(!) bir uyarı. Asıl içindeki alıntılar konumuzla ilgili. Emekli Başsavcı Sabih Kanadoğlu, '17. madde yürürlükte olduğu sürece bu yasaklar devam edecektir' diyor. Onu Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras tamamlıyor: Ek 17. madde yürürlükte olduğu sürece türbanlı öğrencileri okula sokan rektör yanlış yapar.
Tartışmayı yönlendirmeye çalışanların başvurduğu diğer kandırmaca ise çatışma ve kaos teorilerini ispat için verilen örnekler. En çarpıcısı şırıngalı sapık haberleri. CHP lideri Deniz Baykal bile medyanın dolduruşuna gelerek olayı başörtüsü hürriyetiyle birleştirdi. Olayın gerçek yüzü ortaya çıkınca medya ıslık çalıp tavanları seyretti. Böylece kendini kurtardığını sanıyor. Bakalım Baykal ne yapacak? Hürriyet'ten Yalçın Doğan bir arkadaşının eşinin sözüne kanıp taksilere başı açıkların alınmadığını yazdı. Benzer manipülasyonu Can Dündar yaşamış, bir ağabeyinin eşinin telefonu kaparak söylediği 'Teröre lanet mitinglerinde neden başörtülüler yok?' cümlesi için özür dilemek zorunda kalmıştı. Vatan'dan Mustafa Mutlu, yılbaşı sapıklarının dindar olabileceğini söyleyecek kadar ileri gitmişti. Ertuğrul Özkök'ün özür dilemek mecburiyetinde kaldığı 'başörtülü doktorlar' haberi de başörtüsü asparagasları sıralamasında ilk beşe girebilir. Ana haber bültenine taşınan 32. Gün alıntısı beni bile ürpertti. Programa davetli Genç Siviller'in açıklaması konuyu biraz aydınlattı. 'Aşırı uçların boks maçı olarak organize edilmiş programda dekor olarak kullanılmak' ağırlarına gitmiş. Bizi böylesine aptal yerine koydukları için üzülelim mi, yoksa basit yönlendirmelerle yetindikleri için sevinelim mi? Kararı siz verin.
Zaman